Sayın Bakan,
Bir eğitim emekçisi ve bir büyüğünüz olarak, eğitim öğretime 40 yıldan fazla emek vermiş biri olarak size doğrudan yazmayı, açık yüreklilikle görüş ve düşüncelerimi açıklamayı uygun buldum. Anlayışla karşılayacağınıza inanıyorum.
Yeni eğitim-öğretim yılına üniversiteler dahil 23 milyon öğrenci ve 1 milyonu geçkin öğretmen ve akademisyen kadrosu ile giriyoruz. Bu genç Türkiye’nin bir avantajı olduğu kadar da iyi eğitim verilmediği sürece bir dezavantajı durumundadır.
Siz de yakınen biliyorsunuz ki, ülkemizde en yetkili ağızdan tutun da en sıradan vatandaşa kadar herkesin üzerinde hemfikir olduğu konu, eğitimin her gelen yılla beraber karman çorman bir yumak haline geldiği ve adeta çözülemez hale dönüştüğüdür. Eğitim alanında başarısız olunduğu konusunda herkes ortak görüş sahibidir.
Tüm öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve eğitim kurumlarında çalışan tüm personele, eğitim yılı başlarken sizin şahsınızda üstün başarılar diliyoruz. Ne var ki, emin olduğumuz bir husus var. Mikrofon başına geçip, başarı dilemekle başarı gelmiyor. Yazmakla çizmekle de olmuyor bunlar. Belli kuralları, uyulması gereken ilkeleri var eğitim denen önemli işin, toplumsal tırmanışın ya da yere batışın. Yerlerde sürünmenin.
Ülkeyi 50 li yıllardan beri yöneten sağ ve tutucu iktidarlar, cehaletten beslendiklerini gördükleri için, halkın eğitim yoluyla bilinçlenmesini istememiş, sürekli engel çıkarmışlardır. Görünen köyün artık kılavuz istemediği görülmüştür.
Bütçede en büyük yatırımın insana, eğitime, toplumun geleceğine yapılması gerekirken, geçen dönemlerde hata üstüne hata yapmış, hep eğitim bütçesinden kısıntı yapılmıştır. Eğitim kurumlarında, aklı ve bilimi egemen kılmak yerine batıl düşünceler ve dogmalar gündeme getirilmiş, tarikat yapılanması bilerek isteyerek eğitim camiası içinde yapılandırılmış, çöreklendirilmiştir.
Özellikle son yıllarda iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet içinde olmasalar bile denizin ortasında ne yapacağını bilmeden dolaşan bir başıboş mayın haline gelmiş, aynı siyasal anlayışa sahip olmasına karşın hepsi birbirinden farklı düşünen ve eğitimi yapboza çeviren 7 bakan değiştirmiş, çağdaş ve evrensel değerler eğitiminden çok uzaklaşılmıştır. Düzeltmekte değil, bozmakta yarışılmıştır.
Toplumun aslında şahdamarı olan ve geleceğini besleyen eğitim, her geçen günle birlikte bile isteye bozulmuş, niteliksizleştirilmiş, piyasalaştırılmış, yurt çapında adaletsiz, denk ve eşit olmayan bir hale dönüştürülmüştür. Eğitim, bir sarmal yumağı halinde kapanın elinde kalmış, oradan oraya sürüklenir hale gelmiştir. Bir eğitimci olarak, sizin görev aldığınız ortamda görünen durum budur. İyiniyetli girişimlerinizi anlayışla karşılıyor, vatandaş sorumluluğu ile ve iyiniyetle çözüm önerilerimizi sunmak istiyoruz. Kurtuluş buradadır. Buna inanıyoruz.
Eğitimde bu yanlış gidişe derhal dur denilmesini istiyoruz. Buna yurtsever insanlar, sivil toplum örgütü üyeleri olarak, aklı başında vatandaşlar olarak sessiz kalmayı düşünmüyoruz. Sesimizi duyun, gereğini yapın, olumlu yönde tarihe geçin istiyoruz.
Bizler, toplumun geleceğinin, doğrudan eğitimde atılacak adımlara, alınacak mesafelere bağlı olduğunu gören vatandaşlar olarak doğru yolda ilerlediğini görmek istiyoruz. Hatta sürünmek, apalamak, yürümek değil, koşmak
bayrak yarışı yapmak zorunda olduğumuzu biliyoruz.
Sayın bakan, önerilerimizi sunmadan önce, sizin görevinizde yeni oluşunuza, akademisyen oluşunuza, işin mutfağından gelmenize ve çözüm arayan görüş ve düşüncelere saygılı davranacağınıza dair verdiğiniz demeçlere güvenerek bu yazıyı yazma gereğini duyuyoruz. İlerde uyardık mı ki, dememek için, size işi öğrenme, ekip oluşturma, planlama, gerekli önlemleri alma, proje üretme gibi alanlarda belli bir zaman tanıyarak, yaklaşmak, sesimizi de duyurmak istiyoruz.
İyiniyetle yeni Mustafa Kemal’ler aradığınızı bir duyarlılık, bir ciddiyet belirtisi kabul ederek olumlu yaklaşmak istiyoruz. Hepimizin aynı gemide olduğumuzu unutmamamız gerekmektedir. Battığımız anda artık çıkış kolay olmayacaktır. Bilinmesini, ona göre davranılmasını diliyoruz.
Eğitim adına tespit, istek ve önerilerimiz şöyledir:
*Ülke, daha fazla karanlık değil, daha fazla aydınlık istemektedir. 21. Yüzyılda yaşadığımızın, farkında olmamız gerekmektedir. Toplum olarak bize yakışan ortaçağ karanlığı değil, hurafeci (dogmacı, biatcı) eğitim değil, bilimsel, deneysel ve sorgulayıcı eğitimdir.
*Bir eğitim reformu kesinlikle gereklidir ve yapılacak eğitim reformu çağcıl, akılcıl ve bilimsel olmalıdır.
*Müfredatta, uygulamada din ve devlet işlerinin tamamiyle ayrı tutulduğu laik (seküler) bir yol izlenmek zorundadır. Seksen milyon yurdum insanının ayrı ayrı değerli ve vatandaş olduğu unutulmamalıdır.
*Eğitim, gerici, biatcı anlamda beyin yıkamaya, sorgulamadan kabule yönelik değil, aklı ve eli egemen kılacak ikisi birlikte çalışacak ve üretecek hale getirilmelidir. Her aşamada eğitim bu kurgu üzerine oturtulmalıdır. Yaratıcılık, çözümcüllük özendirilmelidir.
*Doğu ya da batıdan apartma eğitim programları yerine toplumun temel ihtiyaçlarına ve gelecekteki öngörüsüne yönelik özgün bir sistem oluşturulup onu uygulamak zamanı gelmiş, hatta geç kalınmıştır.
*Okuma çağına gelen her çocuk ayrımsız ana okulundan başlayarak üniversite, hatta master ve doktorasını tamamlayana kadar eşit olanaklardan yararlanmalı, eğitim kesinlikle, nitelikli olmalı, işlevsel, ulusal ve evrensel değerler gözönünde tutulmalı, demokratik, çağdaş ve bilimsel anlayış her aşamada yerleştirilmelidir.
*Köy Enstitüleri'nin iş eğitimini, ikinci bir meslek edinmeyi, üretimi ve yaratıcılığı, çözümcüllüğü teşvik eden yapısı toplumun bugünkü gereksinimleri doğrultusunda örnek alınmalı, birebir olmasa da mantığından yararlanılmalıdır. Öğrenciler, tatil yapsalar bile okullar, tatil yapmamalı, eğitim amaçlı kullanılmaya devam etmelidir.
*Öğretmen yetiştirme işi derhal bağımsız, özerk eğitim akademileri kurularak çözümlenmelidir. Öğretmen yetiştirmeye önem verilmediği sürece, yurtsever öğretmenler yetiştirilmediği sürece insanımızn eğitilmesi ve istenen yere gelmesi söz konusu olamaz. Olmadığı zaman içerisinde görülmüştür.
*Eğitim işlerine burnunu sokan tarikat ya da cemiyetlerin müdahalesi derhal önlenmeli, eğitimin dinselleştirilmesi, piyasalaştırılması durdurulmalı, devletin eğitim öğretimden elini ayağını çekerek, özel sektöre destek çıkar hale gelen politikalarına hemen son verilmelidir.
*Eğitim hakkının kutsal olduğu bilinciyle her yaşta insana parasız eğitim sağlanması düşünülmelidir. Bu iş tamamen Milli Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluğunda,yetkisinde ve denetiminde olmalıdır.
*Eğitimin her aşamada parasız, devletin olanakları zorlanarak, denklik sağlanarak, öğretmen ve okulların fiziksel koşullarında eşitlik ilkesine özen gösterilerek öğrencinin ayağına gidilerek yapılması, taşımalı eğitimden vazgeçilmesi düşünülmelidir.
*Her aşamada, eğitimden, ulaşıma, yemekten barınmaya kadar kamusal eğitim öngörülmeli ve ücretsiz (geleceğe yatırım olarak düşünülerek tek kuruş para talebinde bulunulmadan) devletçe karşılanmalıdır.
*Ders programları, uygulanacak müfredat, akıl ve bilimden yana taraf olmalı, kitaplarda yer alan saçmasapan örnekler bir an evvel temizlenerek yeniden yapılandırılmalıdır. Bunun beklemeye, gazete manşetlerinde alay edilmeye tahammülü yoktur.
*Öğretmen atamaları derhal yapılarak, öğretmensiz okul, okulsuz yer bırakılmamalıdır. Atamalar sırasında liyakat önemsenmelidir.
*Yandaşlara kadro açmaktan vazgeçilmeli, ülke vatandaşları karşısında tarafsız kalınmalıdır. Hak edene iş verilmelidir.
*Öğretmen atamalarında mülakat (görüşme) sınavları kaldırılmalı, sözde sınavlarda saçma sapan soruların sorulması önlenmelidir.
*Eğitim her aşamada karma olmalı, okullar kız-erkek diye ayrılmamalıdır. Bu çağda bu kafayı anlamak mümkün değildir. Eğitim, her yaşta ve her aşamada laik, demokratik ve bilimsel kılınmalıdır.
*Yanlış politikalar sonucu sayıları çok artan, sınavlarda başarısız olan ve bir biçimde işlevselliği de kalmayan, imam- hatip yetiştiren kurumların bir an evvel kapatılması, dönüştürülmesi, toplumun gerçekten ihtiyacı olan meslek okullarına yönlendirilmeleri, işlikler açılması sağlanmalıdır.
*Aslında ilerde birer halk üniversitesine dönüşmeleri planlanan ve o günün olanakları ile ancak 21 yerde açılabilen Köy Enstitülerinin değişken büyüklükteki kampüslerinin (yerleşkelerinin) yıkılmak, yok edilmek yerine, onarılarak, yeniden eğitim öğretimin hizmetine sokulması, eğitim, kültür ve sanat ağırlıklı olarak meslek edindirme ye yönelik çalışmaları düşünülmelidir.
*Nitelikli öğretmen yetiştirmesinde rolü olan eğitim fakültelerinin bize özgü “Köy Enstitüleri” uygulamasından, onların örnek çalışmalarından yararlanacak projeler üzerinde çalışmaları sağlanmalıdır.
*Enstitü deneyimlerinden (yaparak yaşayarak öğrenme, iş içinde öğrenme gibi ilkelerden) kesinlikle yararlanılmalıdır.
*Tüm üniversiteler, özgün, özgür ve özerk yapıya kavuşturulmalı ve demokratik çalışmalar yapmaları özendirilmeli, desteklenmelidir. YÖK, Demokles'in kılıcı gibi sürekli aba altından yaba gösterir konumdan kurtarılmalıdır.
*Üniversitelerden farklı görüş ve düşünceleri nedeniyle atılan öğretim üyelerinin yeniden göreve dönmeleri sağlanmalıdır.
*Eğitimde kızların eğitiminde pozitif ayrımcılık yapılmalıdır.
*Eğitimde önce 10 sonra 12 yıl kesintisiz ve zorunlu eğitime dönülmelidir.
*Okul öncesinde ana okuluna gitmeyen öğrenci bırakılmamalıdır. Tüm çocuklar okul öncesi eğitimden geçirilmelidir.
*Eğitim- öğretime gönül veren, yıllarını bu uğurda tüketen insanlar olarak bu beklentilerimiz teker teker ele alınıp, gereği yapılmadıkça, göreve gelen her bakan bir öncekini suçlayacak, görevi süresinde havanda su dövmeye devam edecek, olan da bu arada ülkeye olacaktır. Sizin iyiniyetinize biz de iyiniyetle yaklaşıyoruz. Meslekten biri olarak güveniyoruz.
Her alanda olduğu gibi eğitim alanında da düze çıkmış bir ülke görmek, önerilerimizin karşılık bulduğunu gözlemlemek umuduyla size ve ekibinize başarılar diliyoruz.
Eğitimi toplumun çağdaş gerekesinimleri doğrultusunda doğru yönde yönlendirirseniz, bu toplum sizi sırtında taşıyacaktır. Tersinin mutsuzluk, başarısızlık, yakınma ve sınavlarda, sonunculuğa abone olmak anlamına geldiğini hepimiz biliyoruz. Zorlu görevinizde başarılar sizinle olsun. Saygılar.