Hızantaşı

Kavuşunca para pula/Zulmeder öksüze dula/Zalimin eli yoksula/Hayırla inse yakışmaz.

İslamiyet’te; “ veren el, alanı görmemeli” kaidesi vardır. Ama gün gelir ki nefsanîlikle “beşer şaşarsa,  başa kakıcılık da kozluğunu korur”. Bundan dolayıdır, milletimize has bazı yaptırımlar toplum ahlakının omurgasını teşkillemiştir.

           Ulu Camilerimizin avlularında bulunan sadaka taşlarıyla, fırınlara zimmetlenen ekmek seleleri, kemikleşen davranışların başını çekenlerdendir. Örf, adet, anane, töre, gelenek gibi birden fazla isimle de anılan bu uygulamalar; Türk Milletine ait hasletlerdir sadece.

         Hayır sahipleri görülme kaygısıyla,  özellikle imsakte ya da yatsının hitamını denklerdi. İhtiyaçlılar ise başka mağdurları da hesaplayarak hareket ederdi. Yani inançla kanaat birleşip harisliğe gem vururdu. Maddi durumu iyiceler ödedikleri fazla parayla fırınlardaki selelere ekmek fişi koydururlardı. Garip, fukara, yolcu her kim isterse, derhal somunları bedelsiz teslim edilirdi. Ellere özenip her şeyimizi yozlaştırdığımız gibi,”selede ekmek” adındaki iaşe sandığımızı da İtalyanlara yamayıp (askıda çay) safsatasıyla Frenkleştirdik şükür!

         Bizim büyüklerimiz bitmişçesine, beşyüze yakın Türk Çocuğuna ismi konulan, Küba Başkanı Fidel Castro; ziyaretindeki aklı evvellerimize;” ben dâhil tüm dünyanın örnek aldığı lider sizdedir, O Büyük adam ise Mustafa Kemal ATATÜRK’TÜR, burada işiniz nedir” lafıyla, adeta kıyamcıları şamarlamıştır. Batının rezaletiyle, doğunun kokuşmuşluğundan uzaklaşıp, kendimiz olsak yeter de artar bile.

         Kardeşlerden küçüğü Hakk’ına razı, az ile yetinen, fazlasını bölüşendir. Ağabey ise tam aksine, cebi sırtında cimri, en iyisi, en güzeli, en fazlası benim olmalı diyen merhametsizin tekidir. Düşkünler öte dursun, yakınlarına dahi eli demirden katıdır. Gün gelir, ufak biraderin karşılayamadığı gereksinimleri oluşur. Hem yoklama hem de zaruretini telafi amacıyla Ağa’sına gider. Malikâneye ulaşmak ne mümkün, cümle kapısındaki “HIZANTAŞINA” sekilenir. Yorgunluk kepenklerini indirince, rüyasında, kendini zümrüt nakışlı saray sahibi, mal mülk içinde yüzerken görür. Saadetle keyiflenirken sarsıntıyla uyandırılır. Ede’sine düşünü aktardığında, sebebi ziyareti sorulmadığı gibi;”o seraptı, gözlerini açtın film sonlandı, hadi işine beni zırvalarınla oyalama” diye azarlanır.

         Adam yeisle yerinden doğrulur karındaşına; “ ikimizde rüyadayız tek farkımız benimki gözlerimi açınca neticeleniyor, seninki ise kapanınca bitecek” diyerek, gülümseyip yürür.

 

Selam söyleyin Kerem’e

 

Dümtekle dam atlayana

Dilencilik moda şimdi

Ar damarı çatlayana

Her köşe bir oda şimdi

 

Dünya dolu dilli dibek

Anayı avutur bebek

Zamana uydu kelebek

Süsleniyor o da şimdi

 

Canını verip cereme

Aslıhan düştü vereme

Selam söyleyin Kerem’e

Kim yanacak oda şimdi

 

İşlerimiz kökten kesat

Bıçağı köreltti masat

Dene vermez harman hasat

Çevrilmiyor loda şimdi

 

Özcan’ını yorma boşa

Söz geçmiyor kara taşa

Bazı insan sümmehaşa

Kendine Voyvoda şimdi

Yayın Tarihi
02.09.2011
Bu makale 9775 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Gardaşıma has ders alınası bir paylaşımdı.Yüreğine sağlık üstadım.

Şemsettin AĞAR 03.09.2011

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!