“Kurt kocar köpeğe maskara olur/Onun için itibarda çakallık/
Çocuğun eğitimi ailede başlar, sonra okul ve çevre yetişmesinde önemli bir yer teşkil eder. Geleceğimizin teminatı olan yavrularımızın, toplumda saygın bir konuma gelmelerini hesaplarken, beyinlerine özgürlüklerinin sınırlarını iyi çizmeliyiz. Hayat yolundaki ilerleyişlerine, cesaret aşısını şırınga ederken, zararlı mahlûklar yaratabileceğimizi de göz ardı etmemeliyiz. Anadolu’da “seyip dana, ne baba tanır ne ana” derler. Baskıcı tutumlar, bozuk davranışların oluşmasına zemin hazırlar. Kazanma/paylaşım/kanaat/merhamet ve özellikle bunları içinde barındıran “SEVGİ” duygularını gönül gergeflerine nakış nakış işlemeliyiz. Bölüşmeyi öğrenen, aza şükreder, nefsi cilalayan yuvadan alıcı kuşlar törer.
Battal Köyünün avcıları, vurdukları kurdu harman yerine sırıklarla dikerler. Beldenin çobanları “gözünün kurdu kırılsın” diye en namlı köpekleri getirirler ama nafile. Özgürlüğün timsalinin ölüsünü gören itlerin alayı tek tek kirişi kırar. Dursun Ali Emmi “bizim kara korkmaz” sözüyle evinin yolunu tutar. Tabi ki merakını yenemeyen çoluk/ çocuk peşinde. Kapı önündeki palada yatan zağarın gözlerini cebinden çıkardığı yağlıkla (mendil) bağlar, kucağına alır, ardındaki cümbür cemaatle yürür.
Kurdun cesedine dokuz/on adım kala, dam eniğinin perdesini çözer, gözleri yuvasından fırlayıp, bakışları yıldırım çarpmışa dönen hayvan sahibinin kollarında kurtulmak için tepinmeye başlayınca topaç vari bir döngü başlar. Yaşlı adam sarsılan bedenini ayakta tutmaya gayret sarf ederken, ortalığı yıkan bağrışmalarla, gülüşmeler arasında halk darmadağın olmuştur. Kara’nın yöre tabiriyle “ödü b.kuna karışmış” gözünün kurdu öyle bir kırılmıştır ki anında isal (amel) olduğundan, ne sahibinde ne de seyircilerde üst baş koymamıştır. Jet tayyare misali püskürten enik, düşkünlükten bir daha kendine gelememiş, birileri tarafından beslenmesi kesilince de kümeslere dadanmış ve böylelikle akıbetini hazırlamıştır.
Temennim;”Bal beğenmez yemeye, turp ister geğirmeye” olmasın.
Hüzzam
Kanadı kırılan gönül kuşunun
Dolanıp girdiği dar mekân oldum
Örüğü duvaklı dağlar başının
Buzdan sarayına camekân oldum
Sabâ’ya imrendi mahurla hüzzam
Haraba el açtı devri muazzam
Şiire sırt döndü şairi azam
Kirpikte yaş idim amma kan oldum
Umut ektim hüsran verdi toprağın
Muradına böyle erdi toprağın
Benim ile neyse derdi toprağın
Kendi vatanımda lâmekân oldum
Sevda ocağımda tütmedi duman
Yorgun şarkılara küskündür keman
Yar dilinde tesbih idim bir zaman
Şimdilerde falan feşmekân oldum
Özcan’ıma davran haydi diyordum
Yorumsuz düşlerle kendimi yordum
Sınırsız komşusuz bir devlet kurdum
Aşkın ülkesine başbakan oldum.