Gül düğümü gül düğümü/Kimler görmüş güldüğümü/Bülbülüm dilim bağlandı/Gelip çözsün gül düğümü.
Bakmakla görmek arasındaki farkı ancak yaşayanlar bilir. Atgözlüklüler burnunun ucuyla azıcık ötesini temaşa ederler. Bakarkörlerle, davulun gümbürtüsüne tıkırtı diyenlerin, narhı aynıdır bence. İlkindekilerin kalbi nasırlaştığından dünyayı iplemezler. Bu tayfanın vicdanla uzaktan yakından alakasını bulamazsınız. İkinciler lafazanlardır ki işte bunların şerrinden sakınmak gerekir. Yarım yamalak işittiklerine ulayıp çıkartarak fitne kazanını kaynatmakta üzerlerine yoktur.
Rabbim sağlıklı uzun ömür versin, anam;” görseniz dahi gözünüzü siliniz, yanılmayan Allah’tır sadece, gönüllerde cezbelenen sevgidir, onun tınını sevenlerin yüreği saklar” derdi.
Davetten dönenler, kalabalık ve haliyle gürültülü caddede ilerlemektedirler. Yürüyenlerin arasındaki Mürşidi Kamil, arabaların, tramvayların, faytonların canhıraş çığlıkları arasında birden durur, sağ elini kulağına siperlerken yanındakilere;” ağustos böceğini duyup duymadıklarını” sorar. Ekseriyet asfaltın, betonun, taşın kısacası ruhsuzluğun hâkimleştiği şehrin şamatasında bunun imkânsızlığını düşünerek, Piri Faniyi hafife alıp uzaklaşırlar.
Ancak; iş adamlarından Ali, merakına mucuben Aksakalı takip eder. Arifan yolun karşısına geçer, kaldırımın kıyısındaki otlar arasında, terennümüne devam eden böceği işaretlerken, ikilem içindeki arkadaşına sessizce;“şüphe çınarı deviren kurttur” deyimini bakışlarıyla ifadeler.
Ali şaşkınlıkla;”ayyuka çıkan şamata ortasında minicik yaratığı nasıl işittiniz efendim” sualini yöneltince. Güngörmüş cüzdanından çıkardığı madeni paraları insan selinin arkasına atar. Bozuklukların parkelerden çıkardığı şıngırtıya, yayalardan dönüp bakanlar ve arkasından “ben mi “düşürdüm” endişesiyle ceplerini yoklayanlar olur.
Mürşit;”kim neyi çok severse onun sesini algılar” cevabıyla gülümser.
Saki Can
Saki sarhoş olmam bu gece artık
Dertli’nin içtiği doludan getir
Sakın söz söyleme üzeri örtük
Yanıma ermişten uludan getir
Onlar beni anlar ben de onları
Aynı bana benzeyecek sonları
Bilirsin sen aşka yanmış canları
Meşrebi değişik deliden getir
Aman saki benim cama can doldur
İnsaf eyle döne döne yan doldur
Can yok ise kızıl gülden kan doldur
Şerbeti gözleri suludan getir
Sular üşür boşa yakma ateşi
Isınmadan başa kakma ateşi
Fanus diye hapse tıkma ateşi
Dost için tutuşan çalıdan getir
İçlenip de sakın bana acıma
Acır isen tümden gider gücüme
Kilit vurma düşüncemin ucuna
Öğüdü Bektaşi Veli’den getir
Ay ağlarken gün gülemez saki can
Gök yanınca yer bilemez saki can
Yusuf bekler yâr gelemez saki can
Sevdayı Makamı Ali’den getir