Sugardaşı

Kader ördü ağını/Geçtik gençlik çağını/Kefenime koysunlar/Köyümün toprağını… Başından kalksa aklar/Makbul olur yasaklar/El vatanı yurtmolur/Beni toprağım saklar…

Ahanda Şefaatli. Kanak’la Karasu Irmağının DELİCE olduğu yer. Yandık, çimdik, yüzmeyi, balık tutmayı burada belledik. Delice aktık Ülkü adlı sevdiğimize. Kızılırmak’laşıp Karadeniz’e at sürdük ikbal için.

 Ne barajlar, ne setler, ne köprüler kurdular üstümüze lakin dostluğumuzu, dikliğimizi kesemedi hain eller. Ahde vefayı bu kumsallarda nakşettik yüreğimize.
Gönlümüze aşktan yana cemreler düşende yıldızlarla sırdaş olduk. Kar yangınları buzdan geçitler verende, yılkılarla göğüs gerdik azgın tipilere. Kardelenlerle merhaba dedik, nevruzlarla serpildik, çiğdem çiğdem çiçeciklerle pilav sokumladık sevgi dolusu.
 Buluşmalarını resimlediğim Kanak Çayı ile Karasu Irmağı, Hasret ve Vuslat yaratıldıktan beri, Yiğitlerin Harmanlaştığı bulaklarından emişerek SUGARDAŞI oldular, DELİCE’sine, yanık gönülleri serinletmek adına...
 

            Tut Ellerimden

Sırat’tan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden.
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden.

Gönüldeki birlik kalkandır dışa
Aldırma ayaza, yele, yağışa
Giden ilkbahara, gelecek kışa
Beraber göçelim tut ellerimden.

Birleşmek üzredir şafakla gurûp
Korku beklenilmez kapıda durup
İster zehir olsun, isterse şurup

Beraber içelim tut ellerimden.

Çağır hayallerin enötesini
Yakından duyarsın aşkın sesini
Sonsuz mutluluğun penceresini
Beraber açalım tut ellerimden.

Hatırla kaybolan hatıraları
Elmastan ışıklı, altundan sarı
Zaman tortusundan işte onları
Beraber seçelim tut ellerimden.

Şüphe “başlangıç”tır, karar “nihayet”
Zamanı zamana etme şikâyet
Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
Beraber kaçalım tut ellerimden.
(Abdurrahim KARAKOÇ)

           Bizler Cangardaşı/Sütgardaşı/Kangardaşı olmayı SUGARDAŞ'larından belledik. Zatımıza yabancıdır, kankilik,dankilik ve bilumum yamalar.

 Yaşanmışlığın resmiyle, bir karede buluşup, hatıralar ülkesine el ele/can cana yürüdük zamanın kirmanında eğrile eğrile. Zira ortak paydamız var bu topraklarda, çarpanımız, toplarımız cemleşti serin suların çividiliğinde. Biz bu suların kıyısında dürümlerimizi, duygularımızı üleştik. Biz bu zapt edilmezlikte ışığa kaydık hürriyet balıklarınca. Serin servilerin, yalamuk yılgınların sularla sevişmesine şahitlenirken, yüreğimizden yıldız tuttuk sırt üstü yatışlarımızda.  Güneşin inadına Hilallerle seviştik,  gönül dağlarının kuzeyinde kümeleştik öbek öbek, lekesiz, sessiz ve tertemiz. Eğricide (Hızır/İlyas Günleri) anaforlarla selam saldık sevgiliye. Salıncak (çöğdürüçüş) kurduk samanyolunun beliklerinden.

Suların sızıltısında raylara kulak kesildik, vagon vagon hayal derleyip, katarlarla umut saldık yıkılası gurbete. Mendil salladık dağlar ardı vuslatımıza.  Kırkörüklü analardan, kırbıyıklı babalardan, aksakallı dedelerden neler belledik dostluk, insanlık adına. Sadece bir şeyi kapımıza koymadılar o da kalleşlik.  İtimadın hilesini, ark atlayan da at değiştirmeyi, ayıbı araştırmayı belletmediler, öğrenemedik ki zaten. Kundağımıza taş sardılar yüke alışsınlar diye, bükülmeyişimiz ondandır.

Hâsılı kelam; yazdık, çizdik, okuduk, dokuduk, şakıdık ama sadece bir şeyi söyleyemedik, o da uğruna can telef ettiğimize; SENİ SEVİYORUMMMMMMMMM. SANA AŞIĞIMMMMMMMMMMM diyebilmeyi.

Yayın Tarihi
28.03.2012
Bu makale 8552 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!