Lahanaya dadadan keçiye; “yaprağına gelince kıpır kpır da köküne gelince mi meeeeeeeeeeeeeeeeee!” demiş sahibi.
“Doğrunun önünde bükülü başım/yalana riyaya çatıktır kaşım, Şerefsiz hayatta eyvallah etmem/Hakk’ın ağacında durur naaşım.
Ne yal yedim ne de beslendim, Şairane ilhamımla seslendim. Allah için duygularla süslendim, Hınzıra hazırdır cebimde taşım
Özcan’ımı hakir gören hödükler, El eliyle üflentili düdükler, Sizi gidi üst yerinden gedikler. Ölüm varsa önce ona gardaşım”
Bu bağlamda Karakoç üstadımın şiirini sunuyorum:
Böyükler bilir
Yalan-dolan ile devran sürmeyi
Biz ne bilek beğim böyükler bilir
Milletin başına çorap örmeyi
Biz ne bilek beğim böyükler bilir
Rüşvet vermek rüşvet almak nasıl şey
Hazineden para çalmak nasıl şey
Terlemeden zengin olmak nasıl şey
Biz ne bilek beğim böyükler bilir
Erken palazlanıp erken ötmeyi
Değirmenler kurup baş öğütmeyi
Hele meydan meydan adam gütmeyi
Biz ne bilek beğim böyükl
Anlamayız kopya nedir asıl ne
Perde sahne solo koro fasıl ne
Üçkağıtta erkan nedir usul ne
Biz ne bilek beğim böyükler bilir
Viski votka çekip keyif çatmayı
Dansöz kucağında stres atmayı
Milleti bölmeyi vatan satmayı
Biz ne bilek beğim böyükler bilir
Kaç tür hokkabazlık kâhinlik varsa
Kaç şeytanlık varsa kaç cinlik varsa
Dünyada ne hile ne hinlik varsa
Biz ne bilek beğim böyükler bilir