“İmanım hükümdar benliğim esir/ Ehlibeyti sevdim dediler kusur/ Kimi korkak dedi kimi de cesur /Kurt ile koyunu yaydım yayalı.”
Rahmetli Ahmet Günbulut ile tanışma şansım yolculukta gerçekleşti. Demir atın raylar üzerinde çıkardığı ahenge dalmış, şık giyimli, temiz yüzlü birisi duygularıyla cebelleşirken, vakitsiz selamımı alma nezaketi gösterdi. Sivas’ın Dağlarında soluduğu poyrazı, melteme çeviren sözlerinin tesirindeyken Kayseri’ye erişmiştik bile.
Şiire merakımı anlayınca, şakımaya başladı. “Kimse bana yaren olmaz yâr olmaz / Mertlik hırkasını giydim giyeli/ Dünya bomboş olsa bana yer kalmaz / İnsana muhabbet duydum duyalı. Çoğu bende kâğıt hüccet arıyor/ Hal bilmeyen dip dedemi soruyor / Dostlar ölümüme karar veriyor /Sefil Selimi'yim dedim diyeli” mısraları, hummalı gönlümü cezbelendirmeye yetti de arttı.
Edebiyatımızın köşe taşlarından Sefil Selimi’yle aynı havayı teneffüs etmenin mutluluğu ile elini öptüm. Sularla yarışan zaman hitama ermesin istiyordum. Saati kundaklamak mümkün olsaydı, akrebi zincirler, yelkovanı forsa yapardım ama nafile veda vaktine ramak kalmıştı. Helalleşmeden önce, benden birkaç şiirimi okumamı istedi, beğenisini sırtımı sıvazlayarak belirten Usta;”aktaracağım mesel kulağına küpelensin” derken yüreğimdeki yerine yerleşti.
“ Devrin Padişahı, zamanın evliyasını ziyaret eder. Mürşidi Kamil misafirini postunda oturarak karşılar. Görüşmenin akabinde Pir, Hükümdarı uğurlamak üzere doğrulunca, taht sahibi hayrete düşer.”Efendim! Geldiğim de iltifata mazhar olunmadık, kalkmak şöylesine, kıpırdanmadınız bile, şimdi ise yolculamaya zahmet çekiyorsunuz, vaziyetin mütalaası nedendir?” diye sormaktan kendini alamaz.
Eren;” Devletlûm, teşrifleriniz sarayın ihtişamı, zatı şahanelerinizin gururuylaydı ve hakkımdakilerin doğru ya da yanlışlığını kontrol içindi. Şimdi beni tanıdığınızdan dolayı, yanımdan bir talebe, derviş edasıyla vedalaşıyorsunuz, ilkin kibrinize göre davranıldı, neticede tevazuunuza kıyam edildi. Mağrurlanmak sahibine zillet getirir, mütevazılık ise saygın kılar.” öğüdüyle yola vurur.
Gönül küleğimize zerreyi miskal iyilik, güzellik mayalayanlara ölsek dahi kemiğimiz duadadır.
Saki
Ben bugün buralı olmaya geldim
Boş ver kadehleri doldurma saki
Kaybolan yılları bulmaya geldim
Mey sunup yeniden öldürme saki
Fidanlar içinde meşe aradım
Manasız şeylerde neşe aradım
Gözlerden uzakta köşe aradım
Tutup da kolumdan kaldırma saki
Söyle de dinleyim gelip geçenden
Dert alır diyerek şarap içenden
Doymadan dünyaya konup göçenden
Akan gözyaşıma aldırma saki
Gömlek eski, yen söküldü yaka dar
Giymek mümkün değil benden bu kadar
Nasılsa bulunur üç beş kafadar
İnleyen nameler çaldırma saki
Ağdalı günleri düşürme yâda
Biçare Özcan’ı affetsin Hüda
Helal et hakkını haydi elveda
Beklerim deyip de güldürme saki