Çanakkale Harbine katılan Anzak Askerlerinden birisi, ailesine gönderdiği mektubunda, tam karaya çıkacakları esnada kayıplar vermeye başladıklarını, isabet alan arkadaşlarının tek kurşunla öldüğünü yazar. Aktarımına devamda, epey zayiattan sonra belirlenen mevzide, yüzü kapalı Türk neferini cansız ele geçirdik. Bedeni mermilerimizden paramparça olmuş, bu tek kişilik ordunun peçesini sıyırdığımızda, onyedi, onsekiz yaşlarında Anadolu Kızının “dudaklarındaki gülümseme” görülmeye değerdi, diye satırlarını sonlandırıyor.
Her karışı kanla yoğrulmuş bu toprakların vatanlaşmasında, Kara Fatma, Nene Hatun, Uzun Hüsne, Hatçe Kadın, Kağnıcı Eliflerin yanı sıra konumuzun kahramanı gibi sayısız isimsizlerimiz de bulunmaktadır.
Anam Elmas ile Babam İsmail Özcan’dan dinlediğim hazin öykü şöyledir. Karabulutların yurdumuzu sardığı zamanlarda, Akdağın zümrüt bağrından Nazik isimli bir ceren; Gençliğe merhaba demek üzeredir. Lakin anne ve babasının ansız ölümü, ahu bakışlarını gölgeler. Köy Muhtarı kızcağızı kanatları altına alır.
Akreple yelkovan birbirlerini yorarken, karçiçeğinin gönül bahçesine Aliöksüz yerleşir. Gizli bakışmalar, uğrun buluşmalar, büyüklerin mihmandarlığı ile isimlenir. Artık Ali ile Nazik nişanlıdırlar. Harmanın hasadın ardından, tertiplenmesi kayıtlanan düğünün telaşı başlamıştır gayri.
“Kara haber tez duyulurmuş”, Yunan gâvurunun İzmir, Muğla, Aydın taraflarını yakıp yıkmasıyla, eli silah tutanların cepheye çağrısı, memleket genelinde tellallaşır da Ali’ye durmak yakışır mı? “Vatan aşktan üstündür” der, yavuklusuyla helalleşir, Aygarlardan Kocatepe’ye ulaşmak için.
Ne yazık ki Ali’nin şahadeti az zamanda köye ulaşır. Nazik’i inandırmak mümkünsüzleşir. Sevdiğini bulmak ya da intikamını almak gayesiyle düşer yollara. Tez vakitte Elmadağ ve Karesi üzerinden Aydın’a varır.
Markos komutasındaki Yunan birliği zalimliğin, caniliğin, gözü dönmüşlüğün doruğundadır. Aydınlı bir nine Nazik’in kolundan tutarak, evin kilerine saklar. Türk avcısı kanlı Markos Nazik’i ele geçirince, gördüğü güzellikle büyülenir ve oracıkta Nazik’e sahip olur. Hemencecik Nazik’e Atina’ya kaçırıp kendisine kadın eyler.
Esaretteki Nazik’in Markos’tan iki oğlu olur. Artık savaşın sonlarına ulaşılmıştır. Nazik’in gözü kulağı Anadolu’dadır. Alkolik Markos’un sızdığı bir gece çocuklarını alıp limana düşer. İzmir’e gidecek gemi kaptanının merhametine sığınır ve denize açılırlar. Bedeninin parçası ise de düşmandan olduğu için çocukları Ege’nin dalgalarına bırakır. Bir anlık öfkeyle uyguladığı bu fiil ciğerini parçalar. Ana yüreği işte, daha fazla dayanamaz kafayı bozar.
Yozgat Çamlığı ile Akdağ Ormanları arasında yitip gider. Mezarı hangi ahlâtın, hangi meşenin dibindedir bilinmez. O günden bu güne Sürmeli Çeşmenin gözyaşlarıyla, bülbüller deme durup Nazik’in ağıdını şakırlar biteviye.
Nazik Gelin
Bozok ‘tan çıkıp geldim
Hanemi yıkıp geldim
Yârim Aydın’da diye
Yollara bakıp geldim
Atina elin yurdu
Zalim Yunan kudurdu
Rabbim kurban olayım
Nerde bizim kolordu
Düştüm Markos’a esir
Yaratan yazma kusur
Nasip olsun toprağım
İstemem döşek hasır
Katlanamam gâvura
Odlar onu kavura
Toprak olsun bedenim
Rüzgâr gelip savura
Yozgat benim ilimdir
Ciğer dilim dilimdir
Askerin sürmelisi
Vallah benim Alim’dir
Ankara’ya tel vurdum
Oturup hayal kurdum
Yârim öldü mü diye
Atama haber sordum
Ali’m sağ mı Mareşal
Bürünürüm kara şal
İsmet gadan alayım
Beni de cepheye sal
Kurban olurum gemi
Yelkenin dolsun emi
Dalgalar nen söylesin
Çocuklar balık yemi
Memlekete indim ben
Soğuluğa kondum ben
Gencecik Nazik idim
Mecnunlara döndüm ben