Çıkara dayalı dostluklar, yapmacık davranışları yaşam tarzı haline getirdi. Nezaketin yerini kıvırma/kırıtma alırken, hoşgörü sırıtmayla/azara teslim oldu. Selam beklentisiz verilmez durumdadır. Bırakın eş, dost, konu, komşu, hasta ziyaretini, hane halkı bile birbirinden bihaber. Milletin temelini oluşturan aile müessesesi kökünden sarsılarak, çatırdamaya başladı. Dar gelirli yoksulluğa, dolayısıyla ölüme mahkûm edilirken, emeklinin hayat hakkı elinden alınıyor. Hali vakti yerinde olanlarla, yukarı katlarda dayısı bulunanların keyifleri gıcır tabii ki, zaten ağababalarla, ağırabiler için toz/dumanlık hasat zamanı, kan/gözyaşı ise bağbozumudur.
Terlemeden derleyenler, cüzdanın ağırlığından şikâyetçiler, bilmem ne kuşağıyım diyerek, muhkem mevkilerde gerinenler aynı minval üzere yanlarındaki şakşakçılarla gayet mutlu ve mesutlar. Nirengisiz araziler, adaletsiz teraziler köşe başı kurnazlarının elinde.
2011’i yarıladık amma; Adalet Bitkin, İffet Yaralı, Sadakat Serkeş, Zarafet Bedbin, Asalet Yerde, Şeref Düşkün, hepsinden önemlisi SEVGİ Can çekişiyor.
Efendim
Gonca gülü koparmadım dalından
Kader beni kayırmıyor efendim
Dem sürmedim yeşilinden alından
Kimse payım ayırmıyor efendim
Ehli derdim dermanımı aramam
Tabip olsam yaralarım saramam
Yollar yorgun beklesen de varamam
Dağlar sisin sıyırmıyor efendim
Gece beyaz şafak mavi düş kara
Bahar sarı yazım yeşil kış kara
Gönlüm kazan içindeki aş kara
Kuşlar bile buyurmuyor efendim
Bundan gayri Özcan’ıma yer tutmam
Güneş olsan mendilimi kurutmam
Ölene dek dediğini unutmam
Sevgi karın doyurmuyor efendim