“Açılmazsa baharla bülbül gamdan ölür can/Aşığın feryadını gonca elbet bilir can/Ağyar bir gün bahçeden bahçıvanı kovsa da/Gül tutanın elinde koku daim kalır can”.
İstiklal Marşı Şairimizin, ekseriyetle namazlarını eda ettiği camiin minberi dibindeki ihtiyara gözü takılır. Aksakal sanki hüzün sularında küreğe forsa, iki gözü de çifte çeşmedir. Ertesi günlerde ne kadar gayret etse bile, mabede ondan önce ulaşamadığı gibi, pirifâninin ahvalinde herhangi bir değişikliğe denk gelmemiştir.
Mehmet Akif yardım talebini ileterek, derdini dinlemek isteyince, yaşlı adam hıçkırıklara boğularak anlatır; “Abdülhamit Han’ın Ordusunda subaydım. Kuvvetlerimiz dinimiz ve devletimiz için mücadele vermekteydi. Babamın vefatıyla tüm akarlarımızın işletilmesi tarafıma düştü, zira ailede tek çocuktum. İlkin görevden azil talebim reddedildi. İkinci ve üçüncü isteğim de iadeleşince, Divanı Aliye yani Padişahımızın huzuruna kabul edilmemle, arzuhalimi dile getirdim. Israrıma hayıflanan Sultanımız, elinin tersiyle itelerken “haydi seni istifa ettirdik” dedi.
“Günler haftaları, aylar mevsimleri kovalarken, Rüyamda Peygamber Efendimizi gördüm. Halifeleri Hz.Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’yle birlikte Devletlûmuzun ordularını teftiş ediyordu. Huzuru Divandan geçen düzenli kıtalar hakkında, Abdülhamit Han tekmil veriyordu. Biraz sonra darmadağın olarak benim bölüğüm göründü. Resulü Ekrem, Abdulhamit Han’a “nerde bu birliğin komutanı?” sualini yöneltince, Padişah “Ya RasulAlah, ayrılık isteğinden vazgeçirmeyi denedik, lakin olmadı, neticede istifasını kabul zorunda kaldık” cevabına, Peygamberimiz;”senin istifa ettirdiğini, biz de ettirdik” dedi.
Ben ağlamayım da kimler ağlasın…
Mehmet Akif Ersoy, dedeye iadeyi itibar oluncaya kadar ağlayacağını biliyor, bir an önce gerçekleşmesi hususunda dualarına katılıyordu. Bu bağlamda, Kimsesizlerin kimsesi hiçbir kulunu, sevgililer sevgilisi Muhammed Mustafa’sının şefaatinden mahrum bırakmasın, ramazanı şerifimiz mübarek olsun.
Merhem et cana
Yetiş ey sevgili merhamet cana
Kerem kıl hastanı ihmal eyleme
Uzat ellerini merhem et cana
Çekilmez dertlere hamal eyleme
Can senin derdinden olurken heba
Azdırıp yüzünü çekme nikaba
And içtin el bastın ulu kitaba
Ettiğin yemini ihlal eyleme
Gülünce gül açar halisse niyet
Hilebaz fikirde can olur diyet
Gün gelir ahdimden dönersem şayet
O vakit hakkını helal eyleme
Aşk diyorlar sinedeki yaraya
Bir sancısı değişilmez saraya
Oluru olmazı sokup araya
Dillere düşürüp tellal eyleme
Parçalandı sinedeki limanım
İmdat ey kaptanım sende amanım
Yetiş son nefese çıkar Özcan’ım
Sonra yâd ellerden sual eyleme