Yaklaşık on beş yıl öncesi yazdığım aşağıdaki şiirimi, Sanatçı Recep Ergül bestelemeye koyuldu. Daha önce de derlediğim yüzyıllık ebemin Sarıkamış ağıtlarını albümünde okuyan Türkücü Ergül, bu şiirimin “Atma” tarzında dillerde dolaşacağını, Anadolu’nun zengin müzik kültürünü pekiştireceğini, ölümsüzleşeceğini söylüyor.
Erik Türküsü
Erikten erik ister
Saçımdan belik ister
Kendi çınar ağacı
Benden gölgelik ister
Eriğim budağım var
Kirazdan dudağım var
Kaşların yay misali
Okum yok sadağım var
Erik dalım ey umar
Meyve yere dey umar
Kendi kargı kamış yâr
Benden kaval ney umar
Eriğim alan olsa
Duldamda kalan olsa
Özcan’ım savrulur yele
Arayıp bulan olsa
Aslında türkülerimiz özgür bırakılsa, kalemşorlar şairler-ozanlar sırf dizeler için tutuklanmasa, doğru ağızlarda hayat bulsalar, kimilerini öne çıkartmak için niteliksiz uydurma karalamaların arkasında durmasalar, fesatlıklar olmasa daha neler neler doğar bu bereketli Anadolu’un bağrından.
Türküler
Ciğerde közlenir yürekte tüter
Dilleri dağlayan yanık türküler
Hasret bahçesinde inleyip öter
Gecenin sesine tanık türküler
Derdini deşende değen tezene
Aralar perdeyi çatar düzene
Baş kaldırır ezilenle ezene
Yalana riyaya kanık türküler
Karalar üstünden kalksa aklanır
Lacivert sulara girip saklanır
Gariptir yurdunda hep yasaklanır
Yargısız insafsız sanık türküler
Yıldıza tutunur güneşe akar
Ya sürgün olur ya kelepçe takar
Çivili gözlerle manasız bakar
Kar yangını yemiş donuk türküler
Şükreder boşluğa diker başını
Göstermez zalime zerre yaşını
Koyar duvarıma mihenk taşını
Özcan’ıma her dem konuk türküler