Saygıdeğer okuyucularım, on gündür İstanbul’dayım. Dünyanın incisinde otuz beş yıl sonra, Yusuf ve Dursun öğretmenlerimle karşılaşmak nasipmiş. Bir arada hoşça vakit geçirdik. Şair ve yazar olan dostlarımdan ziyadesiyle ilgi gördüm. Tarihle terennümleşen mekânlarda şiirin şebnemleriyle ıslandım. Ustalarımın feyzi ile Mimarbaşı Sinan’ın göğe uzanan divitlerinden birine uzandım, Boğazın çividi sularına batırıp, gönül defterimin sayfasına aşağıdaki mısraları yazmaya çalıştım.
Bu bağlamda, şiirimi Başta Yusuf Dursun ile Dursun Elmas’a ve tüm okuyucularıma ithaf ediyorum.
Haçlı Halep’e geldi
Ey Ümmeti Muhammed, bitsin artık dalalet
Silkin gayri uykudan, nedir bunca atalet
Yahudi’den olur mu, Müslüman’a adalet
Elinde kan fincanı, sanki salebe geldi
Bingazi’yi bitirdi, sıra Halep’e geldi
Yılan ihsan eylerse, zehir bekle bahşişten
Tevekkül filan derken, geçecektir iş işten
Medreseye müderris, atadılar keşişten
Kahire’ye sürüyle, siyon talebe geldi
Bağdat’ı çökerttiler, keşik Halep’e geldi
Bunlar köpek balığı, bunlardan olmaz yunus
Pervaneyi yakmadan, ışık sızdırmaz fanus
Cezayirli ölürken, nerdeydiniz Fas Tunus
Gazze’ye gül uzatıp, Haçlı galebe geldi
Arap bahar umarken, Coni Halep’e geldi
Eğer ibret ararsan, Filistin’e baksana
Geç kalmadan sahip çık, gel Mescidi Aksana
Akıldan çivi çaksan, kâr eylemez noksana
Kudüs’e yardım diye, hizan talebe geldi
Kâbil’e bomba yığdı, tanklar Halep’e geldi
Haham papaz el ele, perma verir pusudan
Gözyaşını damıtıp, vaftiz ederler sudan
İslamabat virane, işte ortada Sudan
Kasaplardan kaçarken, kurban celebe geldi
Gardaş gardaşa düştü, Haçlı Halep’e geldi
Libya Kenya sahnedir, kâfir oynuyor rolü
İmar iskân bahane, gaye Arap petrolü
Şimdiler de Tahran’a, göz dikti gâvur dölü
Özcan’ımın yolduğu, saçlar kelebe geldi
Hey Ankara kulak ver, Haçlı Halep’e geldi