“Uyan Türk evladı uyuma uyan/Otuz kupona alınmadı bu vatan” diyen Arif Şirin, Abdulhamit Han’ın kemiklerini sızlatırken, bazılarının kızarmaz suratına şamar atıyor. Bu bağlamda etkisinden kurtulamadığım anlatıyı paylaşmak istedim, el yurdundaki camiye atanan genç hoca, her vakit bellediği duraktan filanca otobüse biner, hep aynı araç, hep aynı kaptandır. İmam Efendi o günkü yolculuğunda bilet bedelini öder, yerine ilişicince 20 kuruş fazla üste aldığını fark eder. Şeytanla cebeleşme iadeyi erteler, tam inecekken yüreğindeki inanç geri uzatmasını emreder. Şoföre fazlalığı aktarınca, muhatabının yüzünde nurani bir ziya ile şaşkına döner. Adam; “siz şu mescide gelen rehbersiniz değil mi, denemek için fazla vermiştim, kalbim yanılmadı çok şükür” cevabıyla bizimkinin dizlerinin bağı çözülür.
Aklı başına ikametleşince; “Yarabbi affet, üç kuruşa dinimi satacaktım nerdeyse!” sözleriyle gözlerindeki sicimi zapt edemez.
Aklıma düştü
Gene sicimlendi gözümden yaşlar
Unuttuğum sandığım aklıma düştü
Bağrımı dayasam soğutmaz taşlar
Derdine yandığım aklıma düştü
Deli gönlüm dinlemiyor amanı
Of çektikçe direklenir dumanı
Gelirim demişti cemre zamanı
Sözüne kandığım aklıma düştü
Rüyalar toplayıp karalı aklı
Boşuna yorarım bu garip aklı
Tenha köşelerde Özcan’dan saklı
Adını andığım aklıma düştü