Mehmet Seviş dizesinde: “Bir solucandan farkım ne?”diyor

         Yazarlar, ozanlar, şairler gönül işçileridir, yapıtlarının tuğlaları kelimeler, mozaik ve çinileri ise eserlerindeki edebi sanatlardır. “Şair olunmaz, şair doğulur”, ancak; genlerinde şiirsel kalıtım taşıyanlar, hoca ya da ustalarınca yönlendirilirler ki iyiye güzele ulaşmakta güçlük çekmesinler diye, bazen de pişmeleri amacıyla okunması gerekilen tavsiyeleşir.

Kalem erbapları, başkasından edindikleri alıntıları, sahibinin ismiyle işaretlemek zorundadır, özellikle de muaşeret kuralıdır, nazımda da kaide değişmez. Özellikle metinlerarasılık olgusu ince bir çizgidir, ama alıntıyı belirtme gerekliliği vardır, aksi takdirde aşırmacı, kolaycı durumuna düşer, hatta hüküm giyersiniz. Fakat şiirdeki ayrıcalık, “ayak” denilen yöneltme, mısraların kapılarını aralamak içindir, ayrıca redif veya kafiye düzenindeki bir sözcükten hareketle nazire yapılabilir, hem edebiyatta kullanılmamış kelime yoktur, tabii ki Türk’ün Milli Vezni hecenin kurallarını bilmeyenler, bu kaidelerden anlamazlar! Gerçi siz ne anlatırsanız anlatın karşınızdakinin anlayacağı kadardır anlattıklarınız boşuna denmemiştir. Bir de iyice bilgilenilmeden fikir beyanında bulunmak çok yanlıştır. Şairler, yazarlar düşünsel yaratıyla ilgilenir, insanlarla ilişkilere girer, onları resmetmek yerine yaşamlarını irdeler, araştırmalarını tamamladıktan sonra dil ve yazım kurallarının ışığında sözcüklerini titizlikle seçer, gerekli olup olmadığını tartarak kullanır, yinelemelerden kaçınır, eserini oluşturup böylelikle okurlarına tanıtır, kısacası uzun bir süreçtir üretmek.

         Öğretmen Okulunu yatılı bitirdikten sonra, üniversite tahsilimi tamamladım, otuz yıla yakın mesleğimi icra ettim, anam ve teyzemin manileri ninnim, rahmetli ebemin Sarıkamış ağıtları sevdam oldu. Bu ağıtlar Prof. Dr. Kalp Cerrahı Bingür Sönmez’in girişimiyle dile getirilmesinin ardından, TRT Halk Müziği Sanatçısı Recep Ergül tarafından bestelenmiştir, yani kundağım beyitler, beşiğim dörtlüklerdendir dersem abartmış olmam.

 

Gençliğim, Muharrem Ertaş, Çekiç Ali, Hacı Taşan, Hacı Özkan gibi çınarların gölgesinde serinleyerek geçti, şimdiki yaşıma ise, Âşık Mahsuni Şerif, Murat Çobanoğlu, Yaşar Reyhanî, Şeref Taşlıova, Ozan Arif, Abdurrahim Karakoç, Cemal Safi, Abbas Sayar gibi saymakla bitiremeyeceğim kültür dehalarımızın dinletilerinde yer alıp, kaynaklarından yudumlayarak geldim. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sınavlarını başararak Halk Şairi unvanıyla kayıtlara geçtim, başka deyişle tescillendim, yurtiçi ve dışında görsel/yazılı basında ürünlerim yayımlandı, birçok üniversitelerde tez konusuydum, Milli Eğitim Bakanlığı ders kitapları yazım komisyonunda görevlendirildim. Halk oyunları usta öğreticiliği yanında federasyon seçici kurul üyeliği ile donanımlıyım. Kentte ikamet etmemin diğer nedeniyse, TRT Antalya Radyosu’nun halk kültürü programı sunma teklifiydi.

         Bu kadar laftan sonra geleyim sadede: 26.01.2011 Tarihli Antalya Gazetesi’nde, “Cevap Hakkımı kullanıyorum” başlıklı yazısıyla şahsıma atıfta bulunan Mehmet Seviş’le iki ya da üç defa karşılaştık, sohbetimiz merhabadan öteye geçmedi, o da nezaket icabıydı, ilgiliyle dostluk ve husumet adına hiçbir bağım yoktur. Aşağıda görüleceği üzere Âşık Seyrani Baba’nın “Beğenmez” redifli dörtlüklerine nazire olarak duygularımı dizeledim. Şöyle ki: unuttuklarımla gözden kaçan, yaşayan veya Rahmeti Rahmana kavuşan üstatlarımı sıralayacak olsam yeni bir Manas doğardı. Bundan dolayı zikret(e)mediklerimden af diliyorum. Şiirim enikonu irdelendiğinde neler içerdiği açıkça ortadır. Karın ağrılarının nereden kaynaklandığını aşağı yukarı tahmin edebiliyorum elbette ki.

         Mehmet Bey köşesinde; “Aylar önce Antalya gazetesi bürosunda tanıdığım ve değişik zamanlarda iki, üç ihtiyar şairler toplantısında bir arada bulunduğum şair dostun 21 Ocak 2011 günlü  gazetemizde yayınlanan “Şairden Şaki Olmaz” adlı köşe yazısında ki “ Beğenmez” adlı ondokuz dörtlükten oluşan uzunca şiir dikkatimi çekti. Şiirin başında sosyal yamuklara sataşacağız sonra da hemen aşağıya Aşık Mahsuni, Dadaloğlu, Eşref, Neyzen ve Pir Sultan gibi şairleri o sataşmamıza alet edeceğiz el-insaf.
Sevgili şair kardeşim şiirleri tiyatral hale getirip duygulu duygulu gülce makamında okumak ayrı bir şeydir, yazılan şiirlerin kendi içinde çelişkili olması daha başka bir şey.
         Ozanların, Şairlerin adlarıyla Seyrani’ den aldığı “BEĞENMEZ AYAĞIYLA” şiir yazacağız ama orada Harun, Ceylan, Kazanoğlu, Özcan bir tarafta buluşup grubumuzu anlatacağız aklımız sıra işte sır burada”
cümleleriyle şahsıma karalamada bulunmuştur. Okuyuculara bahis konusu Seyrani ustanın şiiriyle, yazım eşliğindeki naziremi aynen sunuyorum.

 

 

İnsan beğenmez (Hiciv)

Ormanda büyüyen adam azgını
Çarşıda pazarda seyrân beğenmez
Medrese kaçkını softa bozgunu
Selâm vermek için insan beğenmez

Alemi ta`neder yanına varsan
Seni de yanıltır mesele sorsan
Bir cim bile çıkmaz karnını yarsan
Meclise gelir de erkân beğenmez

Her çeşit insandan birkaç eşi var
Mektepten koğulmuş günâh işi var
(Rabbi yesir)de dört yanlışı var
Tahsil etmek için irfan beğenmez

Ellerin evinde çul firâş olur
Burnu sümüklüdür göz yaş olur
Bayramdan bayrama bir tıraş olur
Gider berbere de dükkân beğenmez

Yayladan yaylaya konup göçer de
Arpayı buğdayı ekip biçer de
Mısır yaprağın kıyıp içer de
Tütünü bulunca duman beğenmez

Bir odası vardır gayet küçücük
Kendi aklı sıra keyf yetirecek
Bir çanağı yoktur ayran içecek
Kahveyi bulunca fincan beğenmez

Seyrani söyledi bu doğru sözü
Haddeden çekilmiş doğrudur özü
Şehre gelin gitse bir köylü kızı
Lâ`l ü güher ister mercan beğenmez

 

                        Aşık Seyrani

 

 

                                                                

Şairden şaki olmaz!

 

Yurdum insanına istiklal ve mukaddesatıyla alakalı vazife düşerse eğer, vallahi billahi gözünü kırpmadan kendisini feda eder. Misale gerek yoktur, tarihimizin sayfaları şehit ve gazilerimizin kanıyla yazılmıştır çünkü. Dün nasılsa, bugün de, yarın da, hatta öbürsülerinde de değişmeyecektir kaide.

Türk’ün ayranlığı kabarınca ecelle güreş tutar, savaşa, düğüne bayrama okuntuluymuşçasına katılır, hudutlarda destanlaşır, rüzgârlarla türküleşir, belenlerde fırtınayla ıslık çalar, bozlak bozlak suları yatağından taşırır. Burçlarda şiirleşir, bayrak bayrak, sineye sığmayan terennümler, mahmur deyişlerle manileşir, koşmalaşır, Divanlaşır, şarkılaşır ve daha nice isimli ezgilerle perdelerdeki yerine yerleşir.

Ozanlar, âşıklar tezenesi tetikleşen sazların namlusundan gül atarlar demet demet, ölümü, isyanı, haksızlığı, aykırılığı, hasreti, vuslatı hepsinden ötede “aşkı” yazanlardan, kısacası şairden şaki olmaz. Ancak; eserleriyle mest olanlarca önemsenmedikleri dokunur sadece, birkaç hadsiz beğensin diye dile gelmedi o yapıtlar ama gene de kanıma dokunuyor ahlaksızlıkları.

 

Türk’ün ayranlığı kabarınca ecelle güreş tutar

 

Meselimizde: Adam trafik kazasında mahreminden sakatlanır, hem defihaceti için, hem de neslinin devamı nedeniyle acilen organ nakli gerekmektedir. Aranan uzuv çarpışmanın şiddetiyle ölen köpeğinde bulunur, testisler başarılı bir operasyonla ilgiliye montelenir. Beş-altı ay sonra, doktoruyla tesadüfleşirler, hekim, merakına mucibin; “nasıl memnun musunuz, taze aletinizden?” diye sorar. Hasta; “Allah razı olsun, elleriniz dert görmesin de, ne zaman bir ağaç yanından geçsem ayağımın tekini kaldırıyorum” cevabını verir.

Bu bağlamda buğusu üstünde tüten şiirimi takdim ediyorum.

 

Beğenmez

 

Sosyal adaletçi denen aydınlar

Düne söver bu zamanı beğenmez

Kağnı duldasına sinen aydınlar

Destan dizen Kocaman’ı beğenmez

 

Rak dinler reb söyler sallar başını

Heceye aruza çatar kaşını

Akarsu putlara çalsa taşını

Firavunlar Şah Merdanı beğenmez

 

Çağırdı çırpındı Âşık Mahsuni

Şahballı bekler ki çıksın Dursuni

Apardılar Maksudi’nin forsunu

Davul döven yay kemani beğenmez

 

Çoban kavalıyla inletir tanı

Harun’un kan dolar kara mintanı

Avcılar peykede kollar Ceylan’ı

Tembel rençper sap samanı beğenmez

 

Öfkesini cinaslarken Hiddeti

Fesih ile Temel Ata’r İffeti

Dervişan’ın memlekettir gayreti

Sütü bozuk Al’Osmanı beğenmez

 

Demir yüler ocaklarda İlhami

Çırağı der yetmez insanın hamı

Köze düşse Erbabiyle İmami

Külhancılar hanümanı beğenmez

 

Kıbleye dönünce Reyhanî Baba

Akif besmeleyle geçer mihraba

Kazanoğlu girecektir sevaba

Haksız celep Hakk kurbanı beğenmez

 

Karacoğlan âşıkların âlâsı

Eroğlu’nun bağlamadır balası

Karakoç’tur türkülerin lalası

Maykılcılar Mihriban’ı beğenmez

 

Şekip Ağa turnalara eş olsa

Cemal Safi Eşref’e kardeş olsa

İbibikler ormanlara baş olsa

Kokuyor der aşiyanı beğenmez

 

Çerkezoğlu puştu edince tarif

Zalimin zulmüyle restleşir Arif

Mescidi süslerken Mevlidi şerif

Secdesizler Süleyman’ı beğenmez.

 

Dadaloğlu Toroslar’dan çıkınca

Yatsıman’ım tezeneyi sıkınca

Muharrem’im aydostunu çekince

Kalantorlar garibanı beğenmez

 

Şenlik Dede deh diyende atına

Pir Sultan uzanır dar halatına

Çobanoğlu Şeref verse katına

Nadan’a bak Gülistan’ı beğenmez

 

Emrah’ım zardadır Palandöken’de

Feymani daralır duman çökende

Turabi doğrulur şafak sökende

Gölge gören asumanı beğenmez

 

Sümmani Seyrani ederken fasıl

Fuzuli Nefi’den Dertli’dir asıl

Neyzen Yunus’tan alırken usul

Makamsızlar her Divanı beğenmez

 

Hıfzı yanar emmisinin kızına

Kim güvene Gül Abinin sözüne

Bayburt tüter kul Zihni’nin gözüne

Yorgun yolcu bu dumanı beğenmez

 

Sefil Selim dost katında yer umar

Veysel bakar İhsani’ye göz yumar

Köroğlu kırata verirken tımar

Han Ayvaz’ı şal tumanı beğenmez

 

Necip Fazıl duaları cem eyler

Hüzni Baba Nazımlarla dem eyler

Bir Bahtiyar bence bin acem eyler

Pusulasız yat limanı beğenmez.

 

Dili dikenlinin kalbinde nasır

Uyağa kulp takar redife kusur

Ömründe yazmamış tek satır nesir

Hem hatiptir hem irfanı beğenmez

 

Kerem yandı Ferhat bakmaz Şirin’e

Mecnun döner Leyla diye birine

Ham sofiler okur körü körüne

Hafız olsa bu Özcan’ı beğenmez

 

 

             Seviş, iftiralarına: “Şair kardeşimin yarasına gelince bir insan ne kadar iyi Şair, Ozan veya diğer konularda yetkin bir Sanatçı olursa olsun eğer şiirinin sonlarında ismi geçen Şairimiz gibi hakkı olmadığı halde bir takım kuruluşların, hatta devletin örtülü ödeneklerinden beslenerek şiirler yazıyorlarsa özgürlükleri sadece ve sadece kendileri için istiyorlarsa dahası bir devrin sıkıyönetim komutanlarına “ Bizi kullanın Paşam” diyebiliyorlarsa onlarda gayet tabi Sanatçıdırlar ama önce kendilerini sonrada temsilcisi oldukları halkları acı ama acımasızca satmaktadırlar.” satırlarıyla devam ediyor.

         Mehmet Seviş’in saldırılarına maruz kalan ben Yusuf Özcan, emekli öğretmenim ekonomimi takviye için kurslarda idarecilik yaptım, uygun bulursam çalışmak için iş arayışındayım. Birinci Kitabım (Kervan Yürüten Şiirler) kendi imkânlarımla, ikinci (Deli Düşerim Şiirler) Yozgatlı İş Adamı Ali İhsan Doniker’ce, Üçüncüsü (Aşkın Ötesinde Şiirler) Yerköy Belediye Başkanlığı Kültür serisince bastırılmıştır. Ders kitapları zaten bakanlığımızın tasarrufundadır, oturduğum meskenin kredi borcu halen sürüyor. Örtülüden beslenip ayrıcalıklı olsaydım eğer, Gazi Üniversitesi mezunu çocuğum seksen beş puanla altı senedir atanmayı beklemezdi!

         Muhterem Mehmet Seviş’i yazdıklarını ispata davet ediyorum. Ayrıca, Kültür Müdürlüğümüz ile üniversitemizin görevlendireceği uzmanlarca eserlerimin, Antalya Cumhuriyet Meydanında, halk ve medya karşısında veya saptanacak herhangi platformda incelenmesine açığım. Özellikle de “bizi kullanın Paşam” aşağılamasına, ne ben ne de Şerefli Türk Ordusu layıktır. Adını koyamadığım hıncınız birilerinin anlatımıyla ise, “hainle, vatanperveri” aynı kefeye koymamanızı öneririm!

         Bir de her biri devletine sadakatle hizmet etmiş, halen edebiyatımız adına çırpınan birikimli, donanımlı üst makamlarda onurla görev yapmış, hala da bu yolda ışık tutmak maksadıyla koşuşturan ANŞOYAD üyesi emekli kurmaylarına da “iki üç ihtiyar” kinayeli yakıştırmanızın değerlendirmesini de okurlarıma bırakıyorum. İnşallah ömrünüz yeter de o günleri görürüsünüz, ben onları tanımakla onurlandım çünkü.

         Şimdi iki şiirinizi takipçilerin takdirine sunuyorum;

 

İyi Bak

Köpük köpük öfkem, kinim orada
Aşkım, sevdam, sevdalarım gözlerimdedir
İyi bak gözlerime!..

 

İmtihan

Çok mu gerekliydim? Sanki dünyaya
Sanki bensiz olamazdı kâinat
Bir solucandan farkım ne?
Neden isteniyor şimdi benden bu biad
Bu imtihan niye?     Mehmet Seviş

 

                  

         İşte sizin deyişinizle cevap hakkımı kullandım, yineliyorum, ithamlarınızı ispata davetlisiniz, sadece iki defa yazdığınız, hemencecik “gazetem” diye sahiplendiğiniz Antalya Gazetesi’nde tekzibinizi bekliyorum, yoksa hakkımı aramak için Yasal yollara başvuracağım.

         Sapla samanı karıştırmayalım, çünkü kimilerine söversiniz, yüzüne tükürürsünüz, umursamazlar ama kimilerine de (haksız yere) yan dahi bakamazsınız, bu karakter meselesidir. Doğrudur, reklamın iyisi kötüsü olmaz cümlesini hesaba katarsak eğer, üstüme basarak yükselmelere ise asla tahammül göster(e)mem ve hiç müsaade etmem doğrusu!.. 

 

Yayın Tarihi
28.01.2011
Bu makale 8689 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Değerli Yusuf özcan bey fazla felsefe yapamayacağım saat geç oldu ama yazdığınız her şeyin altına imza atarım doğru olduğunuzdan doğru düşünüp düşünerek yazdığınızdan olması gereken renkleri kullanıp ahenk yaratışınız ve böyle düşünceleri hazmedemeyip çamurlama ya kalkanlar ::(( kaleminiz keskin yüreğiniz duygusal kalsın iyi geceler

Aydemir ünsal 24.02.2011

mehmet seviş, bugun antalya gazetesinde özür yazdı ve dünya tarihinde görülmemiştir, aynı gazetede yazıp da dağdaki bağdakini kovsun, yazarlar aralarında tartışırlar ama bu köşeye asla taşınmaz, ifşa edilmez, çünkü bu özel sürtüşme ki, (yok böyle bişey) işe yansır ve huzur kalmaz. düzeltmesinde mehmet seviş, sözümona özür diliyor, aslında öyküyle özdeşleştirerek hala düşüncesini savunuyor, yolun açık, kalemin daim olsun, ancak böyle prim yapılır.

afife 02.02.2011

HOCAM TARİH BOYUNCA BAŞARILI İNSANLARA ÇAMUR ATARAK KIRINTILARDAN SEBEPLENEN LER OLACAKTIR HİÇ MORALİNİZİ BOZMAYINIZ "KERVAN NASILSA YÜRÜR...:)) SAYGILARIMLA

BOZOKLU BOZKURT 01.02.2011

Bu imtihan, insan olarak yaratıldığımız içindir belki. Otlar ağaçlar diğer canlılar niçin imtihan olsun.

Uğur 01.02.2011

Söz konusu olan kişinin dikkat çekici eleştirisi."Şiirin başında sosyal yamuklara sataşacağız sonra da hemen aşağıya Aşık Mahsuni, Dadaloğlu, Eşref, Neyzen ve Pir Sultan gibi şairleri o sataşmamıza alet edeceğiz el-insaf."şeklinde.Sosyal yamuklara sataşacağız sözünden alınması.olsa olsa Mahsunuiyi, Dadloğlu nu. Neyzen i bu sınıfa dahil ediyor bu arada kendisini de bu değerli şahsiyetlerle parelel görerek alınganlık gösteriyor.Doğrusu sosyal yamuk kim onu kestiremedim.Bildiğim kadarı İle değerli dostum saydığımız bu şahsiyetlere Yusuf özcanda çok değer veriyor plmasıdır.geriyede bi ihtimal kalıyor.

Hasan YILMAZ 31.01.2011

solucanla şair olmanın farkı hayatta kültüre hizmetten başka hiç bir gayemiz olmadığı halde iftiraya maruz kalmış olmamız bir halk ozanı olarak cidden yaralammamıza sebep olmuştur keşke dinime söven müslüman olaydı şiirin şesini bile tanımayan adına ben solucanım diyen bu adamla aslında muhatap olmayı bile deymez ama işin esası şiir olunca kimse kusura bakmasın hukuki hakkımız neyse en ince detayına kadar kullanacağız hangi kurumlardan örtülü ödenek almışız hangi birimleri kullanmışız hepsinin hesabını yargı önünde verecek bu zata buyazıyı yazdıran beylerde yanında olsunlar çünkü bu davanın hem maddi hemde mahkumiyet boyutu var herkes bildiyi işi yapmalı aşık seyrani beyenmez demiş diye başkaları diyemezmi bir ozan dağlar demişdiye ben diyememmi edebiyatta nazire denilen bir kural vardır bunuda şiir yazanların hepsi bilir sapı samana katanlar hariç

aşık kazanoğlu 31.01.2011

Yusuf kardeşim, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Şairliğimden utanırım” şahikası bir görüngü (fenomen) olmaya devam ettiği sürece ki edecektir, utanmayı küstahlığa çevirerek örtmeye çalışacak çok insan olacaktır. Derinliği olmayan insanların, kendinden menkul vari tavırlar sergilemeleri beklenmelidir. Yel kayadan bir şey alamaz da hava durumu haberlerine konu olmayı başarabilir. Size eleştiri yaptığını zanneden zatı muhterem de bu manada hedefine ulaşmıştır. Kadim dostum, yıllardır çalışmalarını hayranlıkla izlemekteyim. Büyük usta Aşık Seyrani’nin “BEĞENMEZ” adlı deyişinden ayak alarak yazmış olduğun şiir de mükemmelliğin ötesinde. Bizleri, ancak arada sırada görülebilen gökkuşaklarından mahrum etmeyeceğiniz duygusu sevindirebilir. Saygılarımla.

orhan keskin (Zorfani) 31.01.2011

Hayatımda bu kadar anlamsız, saçma yazı çok az gördüm. Gazetenin yazı işleri müdürü ya da editörü Mehmet Seviş'in yazısını hiç okumadan yayınlamışlar sanırım. Yazının hiç bir edebi değeri olmadığı gibi kurgu olarak da çok zayıf ve anlamsız. Bence yazar yazıya bir ön yargıyla ve sırf adı geçen şaire karalamak amacıyla başlamış. Yazdıkları tutarlı ve anlamlı olsa hadi neyse. Ne yazdığını, ne dediğini kendisi de bilmiyor. Şairin karakterini mi, yalakalığını mı, şaiin şirinin mi mi eleştiriyor belli değil. Yusuf Özca'nın şiirlerini takip eden bir şiir sever olarak hele de Mehmet Seviş'in "solucan"lı şiirini okuduktan sonra kendisine sadece acıdım. beğenmez redifli bir dörtlük de benden olsun "Hasbel kader yaratılmış dünyada Bir solucan kainatı beğenmez Rüzgarla yarışır soylu kır atlar Tosbağalar o kır atı beğenmez."

siyami yozgat 30.01.2011

Sayın Yusuf Özcan. Aslında makalenize yapılan sataşmaya, yine sizin yazmış olduğunuz cevabın altına imza atıp bırakmak gerekir. Fakat, makaleyi okurken şu benzetmeyi ekleme gereği duydum. Meyve veren ağaca taş atılmış,maksat kırıntılarından faydalanmak. Nereden bilsinlerki,meyveler olgun ağaç çınar,ve atılan taşa karşılık,çınar üstüne devrilmiş.Kalk altından kalka bilirsen. Zira,Özü Türk,Sözü Türk,''Özcan'' bu Mehmet Sevş'e benim tavsiyem,bu saat'ten sonra bir özür makalesi ile sulh'a gitmesi aksi halde çırpındıkca batacağa benziyor. Allaha emanet olun.

Aslan Çakmak 30.01.2011

Saygı değer abim.Yusuf Özcan. Aslına bakılırsa sizin hakkınızda yapılan sataşmaya verdiğiniz cevaba bir ek yapılmaksızın altına imza atıp bırakmak gerekir.Fakat makaleyi okurken aklıma bir benzetme takıldı.Birileri meyve veren ağacı taşlayarak düşen parçalardan nasiplenmek istemiş,nereden bilsinki ağaç çınar,meyveler olgun,attığı taş çınarı üstüne devirir ve altında kalır.İşte kalmışta ben Mehmet Seviş'e bir özür makalesi yazıp bu işin sulh'una gitmesini tavsiye ederim.Aksi halde zor bir uğraş.Özü Türk,sözü Türk,ÖZCAN'ile uğraşmak.Allaha emanet olun.

Aslan Çakmak 30.01.2011

Ömrünü edeb ile edebiyata adayan bu kalemi yakinen tanımış olmanın onuru ile derim ki,Aldırma Yusuf Can aldırma,Kalemin,yüreğin ve kişiliğini bilen iyi biliyor.

Şemsettin AĞAR 30.01.2011

Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek'in konferansında, cahilin teki salatalık fırlatmıştır. Üstad atılanı alıp sahibine kimliğinizi düşürdünüz diyerek uzatmıştır. Mehmet Seviş beyin yazısı bunu çağrıştırdı. Herkes kimin ve ne olduğunuzu iyi bilir.Selamlar

Yetim Ahmet 29.01.2011

Yusuf Bey; Mehmet Seviş'le ilgili yazına, destek amaçlı bir yorum yazdım ama, yayınlanır mı? Bilmem. "İmtihan" adlı (pop star adayı Ajlan'ın "nane nane" adlı şarkısı kılıklı) sözde şiirinde Seviş, Rab'bime; 5 mısralı,3 sorulu,1 benzetmeli isyanda bulunmuş...Şairimiz bayağı sabırlı olacak ve mahşer günü soruların cevabını, muhatabından İnşallah alacaktır.Sevgili dostum kafanı yılanla, solucanla yorma. Sağlıklı kalman ve başarılarına devam etmen temennimdir. Ne yapalım? Seviş'leri de seveceğiz O'ndan ötürü...

münür hüsrev göle 29.01.2011

Sevgili Yusuf Hocam; sen ÖZ'ünCAN' ısın. Seversin SEVİŞirsin Rab'bimden ötürü, .İsyanın olmaz asla Allah'a... Ne mutluki sana; hem Adem,hem Müslüman, hem de Türk olarak hayatını idame ettirmektesin. Haz aldığım başarılı çalışmalarını takipe devam edeceğim.Saygı ve sevgilerimle,Allah'ın selamı üzerine olsun.

MÜNÜR HÜSREV GÖLE 29.01.2011

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!