İntizar dediğin bir etek taştır

        “Kartal kanadını tartanı bilir/Kırlangıç siyeci çörteni bilir/Güvercin sığırcık can telaşında/Akbaba sofradan artanı bilir.”

         Eskiden yerleşim merkezlerini dolaşan gezgin saz şairlerinin yanında, çerçi, fenni sünnetçi, berber, kalaycı gibi değişik meslekleri icra eden ustalar da vardı. İş erbabından el tutan zanaat sahiplerinin amacı ticari olsa bile bu işlevi yerine getirirken daha çok kişiye ucuza hizmetle uğraşlarının yaşamasını sağlayıp,  böylelikle isimlerini duyurmaktı.

         Konakladıkları mekânlarda en iyi şekilde ağırlanırlar, başka yerlerden edindikleri bilgileri aktarmalarından dolayı ise ayrı bir önem kazanırlardı. Bundan dolayıdır ki kendilerine “haber heybeleri” denirdi.

         Ahilik teşkilatında “ticaretin asıl sermayesi ahlaktır” kaidesi vazgeçilmezlerdendir. Onun içindir ki “hile ile iş gören, mihnet ile can verir” denmiştir. Her ağaçta kurtlu elma bulunur, bahçıvana düşen görev, hastaları (çürükleri)temizlemektir.

         Bizim yörede bir özdeyiş vardır; ”fakiri çok olan köyün eskisi olmaz”, bunun için çocuklar büyüğüne dar geleni giyerek, sofradan artanı yiyerek büyürler. Ayakuçlu döşeklerde horozun sesine uyanan sürmeli yavrular, hasetlik diye bir duyguyu tanımazlar. Paylaşımla (höbül/üleşme) yetişen kişi mümkün mü çalıp/çarpsın!

         Köyümün mutfağının porselen, alüminyum, naylon kap/kacaklarla tanışmasının buğusu üstündedir hala. Rafları, sayısı bir elin parmağı kadar çanak-çömlek ya da bakır kaplar tutardı. Hali vakti iyilerin ise dolaplarını kahve değirmeni, gümüş cezve, tunç havan, işlemeli tepsiler süslerdi çoğunlukla.

         Diyeceğim şudur ki: Hırsızın babası olmaz, başkasından bir şeyler aşıramazsa kendinden çalar vallahi. Garibandan bir iplik çeksen kırk yaması sökülür, onu döveceğine üstünü yırt daha iyidir. Gönül kileri sevdayla, yürek ambarı aşkla dolu Âşık Çerçi’nin obasına uğrayan omzu körüklü kalaycı üç ya da beşe varmayan kapları parlatacağım diye alır ve kayıplara karışır sonrasında. Garibin gücü intizara, şairin şiire yeter ancak.

         “İntizar dediğin bir etek taştır/Biri değmez biri değer kalaycı/Yel gibi sel gibi üstüne gelir/Biri eğmez biri eğer kalaycı/ Vilayetim Yozgat, yaylası Bozok/Hak’tan başka kimseye minnetim yok/Çaldığın kapları uygun yere sok/Biri sığmaz biri sığar kalaycı…..” diyen Âşık Çerçi yaşasaydı eğer, şimdiki hortumculara/suntacılara ne söylerdi siz kestirin artık?

 

 

Yanar

 

Uyku beyaz düşüm kara

Yorgan yüzsüz mitil yanar

Hayallere tutma çıra

Gaz tükenir fitil yanar

 

Ocak eski yemek acı

Kapak olmaz tandır sacı

Sararsa alev ağacı

Yaprak dursun şitil yanar

 

Kar tutarsa bir taşından

Duman gitmez dağ başından

Zerre düşse gözyaşından

Helke bakraç sitil yanar

 

 

Karşılıksız alın teri

Damla damla deler yeri

Bilinir ki baştan beri

Hak görünür batıl yanar

 

Oğlaklar Aslan burcuna

Dönerse çıkar curcuna

Girdiyse haram harcına

Duvar pişer hatıl yanar

 

Gözler pınar kirpik lüle

Çırpınırlar kızıl güle

Özcan eş olsa bülbüle

Nefis denen katil yanar

Yayın Tarihi
14.12.2011
Bu makale 9860 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!