Menfaat merhameti kaldırdı

Yaktığım çıralar yarıda söner/Özcan’ım dediğim köşeyi döner/Bu vatan bizim ya yaşamak hüner/Alkışlar  “yaşa”lar inmez sırtımdan

Hayat şartlarının baş döndürücü bir hızla gelişmesinden dolayı, insanların yarın endişesi daha da büyümüştür. Ekonomik sıkıntılar kentlere taşınmayı zaruri hale getirirken, çoğu yerleşim merkezleri bu akışa hazırlıksız yakalanmıştır. Bilinçsiz hareketler yüzünden zorluklar hat safhaya ulaşmıştır. Çekirdek aileler parçalanmış, bireyleri ise değişik iller hatta ülkelerde ikamet etmişlerdir. Ebeveynlerin başka yerlerde yaşaması neticesinde akrabalıklar kopma noktasına dayanmış, aynı soyadı taşıyan birbirlerine yabancı amcaoğulları toplumda yaşar olmuşlardır. Kalabalık içinde huzuru hayal ederken, acının girdabında küreğe forsa kümeler çığlaşmaya başlamıştır.

Büyükler “köy yerinde kızına, şehirde oğluna sahip ol” derlerdi, bu söyleme “başta kendine, sonra hem kerimene, hem de mahdumuna göz/kulak ol, onları kolla ve koru, sakın ola ihmal davranma” sözlerini eklemek gerektir. Vallahi çelmenin/şamarın nerden geleceği belirsiz bir zamandayız. Menfaatlerin merhameti kaldırdığı, nefislerin şeref, onur gibi değerlere tercih edildiği dönemeçteyiz. Kendisini çirkef çarkının dışında tutanlara aşk olsun.

         Meselimizde: İki mürşidi kâmilden biri kent, diğeri ise köyde hizmetlerini sürdürmektedir. Marifetleriyle müritlerinin gönlünde taht kuran ilki, mezranın şeyhini davet eder. Konuk heybesinin gözlerine hediye olarak serin dağların kar ve buzundan doldurmuştur. Ağustosun ortalarında zerre eritmeden hane sahibinin kapısında görülür. Evsahibi hoca, örsün üzerinde demir dövmektedir, elinde maşa olmadan akkor halindeki malzemeyi parmaklarıyla evirip çevirirken, alnında terden eser yoktur. Selam faslından sonra ayaküstü hal hatır ederler tam o esnada sokaktan geçen kadına obadan gelen ermişin gözü gayriihtiyarî kayınca, anında omzundan aşağıya damlalar süzülür. Islanmış yükü yere koyarken “imtihanımız başarısızdır, daha çok ekmek yememiz lazımmış” diyerek evliyanın eteğine sarılır.

 

 

 

Gözelerde susuz kaldım

 

Okum kırık sadağım boş

Gene elim yaya döner

Ya deliyim ya da sarhoş

Garip aklım zaya döner

 

Avcıyım avım sınarım

Dönüp elleri kınarım

Bana su vermez pınarım

Düşman gelse çaya döner

 

Ne yazı var ne de tura

Dik düşer attığım para

Hesaplarım kara kara

Her günüm bir aya döner

Küllenmeden yar ataşı

Ferhat gelip yara taşı

Ben atmam ki yara taşı

Yardan bana kaya döner

 

Dost bildiğim taştan katı

Eline almış fırsatı

Topallıyor gönül atı

Yusuf Özcan yaya döner

 

Yayın Tarihi
20.05.2011
Bu makale 6880 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Değerli hocam ve büyük ustam, Dediğiniz gibi işin içersine menfaat girince iş başka bir yöne dönüyor yazınız harika ustam şiir de harika ustam izninizle iki kıtada ben söyleyim UNUT GİTSİN Elem keder katar başa Kirpik döner batar kaşa Hangi söz kar eder taşa Gel aldırma unut gitsin Yetimiyim ince eler Boşa dönmez pervaneler Bir söz varki taşı deler Gel aldırma unut gitsin. Saygı ve selamlarımla üstam...

Ahmet Yetim 28.05.2011

Mrb Yusuf Kardeşim, Döktürmüşünüz yine.. Eline , kalemine sağlık.. Sizin şiirler bana ilaç gibi geliyor.. "Helke" dolusu selamlar..

Behçet Yayıkçı 28.05.2011

Rabbim imtihanını geçen kullar zümresine ilhak eylesin bizleri...

Uğur 20.05.2011

Yazılarında şiirlerinde çok güzel gönülden tebrik ediyorum.Selam ve sevgiler kardeşim yusuf.

Selçuk Taylan ÖZDEMİR 20.05.2011

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!