Halise (Sarıkaya) Apaydın, Cılavuz Köy Enstitüsü ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü mezunu inanmış bir öğretmendi. Atatürk ilkelerinin şaşmaz savunucusu, çağdaş Cumhuriyet yönetiminin değerli öğretmeni ve toplumun önde gelen aydınlarından biri idi. Örnek bir kişilikti.
*
Sevgili Halise Apaydın, aynı zamanda ozan-öykücü, romancı ve köy enstitülü öğretmen-yazar Talip Apaydın öğretmenimizin de çok sevgili eşi, aynı yastığa baş koyduğu can yoldaşıydı.
*
4 Aralık 2016 Pazar günü itibarıyla sonsuzluğa uçan Halise Sarıkaya Apaydın, sonunda iki yıl önce aramızdan ayrılan sevgili eşine kavuştu. Kendisine büyük saygı ile “ışıklar içinde yatsın” diyoruz. YKKED Antalya ailesi olarak anısı önünde büyük saygıyla eğiliyoruz.
*
Kendisi, Erzurum iline bağlı “Oltu” ilçesinin “Ardos” köyünde doğmuştu. Köyün bugünkü adı “Çamlıbel” dir. Rastlantıya bakın ki, Cumhuriyetin ilanından sonra ilk nüfus sayımının yapıldığı gün doğmuş ve “Halise” adını da sayım için evde bulunan nüfus memuru koymuş.
*
Halise bebek, erkek çocuk bekleyen evin inatla üçüncü kızı olarak doğmuş.
*
Halise çocuk, ilkokul dördüncü sınıf öğrencsi iken Atatürk ölmüş. Toplumca çok üzüldüklerini ve çok ağladıklarını anlatır dururdu hep.
*
Yapısal olarak sessiz, uysal ve utangaç bir çocukmuş. Adını sorsalar bile utanan, kıpkırmızı kesilen, ne diyeceğini şaşıran kendi halinde içine kapanık bir çocuk, sizin anlayacağınız.
*
Çok çalışkan bir öğrenci idi Halise öğrenim sürecinin hemen her döneminde. Sınıf ve okul birinciliklerine alışkındı. İlkokulu bitirince öğretmeni, yanına çağırıp, okumasını, yeni açılan enstitüye girmesini söylemiş. Ardos (Çamlıbel) köyünden diplomasını almış ve enstitüye gitmiş. Tipik bir köy kadını olan annesi, okumasına en baştan karşı çıkmış, köyde fırıncılık yapan babası enstitü hakkında detaylı bilgi aldıktan sonra okumasına razı olmuş, “Namusuna dikkat et” uyarısıyla gitmesine izin vermiş.
*
İlk yıllarda Enstitüye kız öğrenci bulmak zor olduğu için kasaba okullarından mezun olan kız öğrencileri bile okula almışlar. Cılavuza girince yazgısı değişmiş Halise’nin. Kendilerini yetiştirmek adına, yapılması gereken ne varsa kız-erkek demeden yapıyorlarmış. İnşaat işlerinde erkek arkadaşlara yardım etmiş, tarım derslerinde etkin görevalmış, kültür derslerinde kız-erkek ayırımı yapmadan hep birlikte Karma eğitim görmüşlerdi.
*
İş derslerinde kızlar dikiş atölyesine, erkekler öbür işliklere giderek ek bir sanat öğreniyorlardı. Halise, diğer arkadaşları gibi kısa zamanda enstitüye uyum sağlayarak, koşullar dayatsa da, çok soğuk olsa da okul koşullarına adapte olmayı başardı.
*
Her enstitüde olduğu gibi Cılavuzda da öğrenciler, okulu kendileri kurup, kendileri yönettiler. Halise de o öğrenciler arasındayerini aldı.
*
Tüm enstitü öğrencileri, kendi alanlarında ders görüyor, okul çapında adeta zamanla yarışırcasına yoğun bir çalışma tempo oluşturuyorlardı. Sadece öğretmenlik için gerekli dersleri almakla kalmadılar, aynı zamanda tarım, bahçe işleri, biçki-dikiş, nakış dersleri gördüler, ahırda inekleri, koyunları sağmak, sütü işleyip değerlendirmek, peynir yapmak gibi alanlarda da yetiştiler, yetiştirildiler.
*
Erkek öğrenciler yukarıda sayılan işlerin yanısıra, demircilik, marangozluk, arıcılıkla birlikte fotoğrafcılık, kooperafticilik gibi dersler de görüyorlardı. Eğitim sistemi tamamen yaparak, yaşayarak öğrenmeye dayanıyordu. Ezber yoktu. Süs bilgi yoktu. Üretime dayalı, işe yarar bilgi veriliyordu. Enstitülerin temel ilkesi buydu.
*
Bu yoğun koşuşturma içinde zamanın, yılların nasıl geçtiğini anlamadan baktı ki, okul bitmiş. Halise öğretmen, gerek öğrenciliğinde gerekse öğretmenliğinde “İmece” usulü çalışmaya hep saygı duydu. Hep gereğini yaptı.
*
Kızlar, büyüme çağında enstitüdeki bayan öğretmenlerden yakın ilgi gördüler. Enstitüde sıcak bir ortam oluştu. Bu, bir bacı-kardeş” ilişkisi idi. Çok ciddi olarak uygulanan karma eğitimden çok ama çok yararlandılar. Kısa zamanda toplum içinde nasıl davranacaklarını öğrendiler. Saygı sevgi nedir, büyük küçük nedir anladılar.
*
Gerek Cılavuz’da gerekse Hasanoğlan’da gerçekten kendini mesleğine adamış ve saygın öğretmenleri vardı. Kişilikleri, davranışları ile öürencileri, köy enstitüsü öğrencilerini etkilemeyi başardılar.
*
Bunların başında İsmail Hakkı Tonguç ve Sabahattin REyuboğlu geliyordu. Denilebilir ki, sadece Halise öğretmende değil, Köy Enstitülerinde okuyan, çalışan hemen tüm öğretmenlerde genel müdür Tonguç’tan az yadaçok izler bulunmaktadır.
*
Halise öğretmen, tam da Tonguç’un 600 sene susturulan, bir türlü konuşmayan, konuşturulmayan olarak tanımladığı örneklerden biriydi. Öğrencilik döneminde Halise’nin bu utangaç yapısı öğretmenlerinin de dikkatini çekmiş, Cılavuzdan başlayarak tüm öğretmenleri ve müdürleri onu açmak ve konuşturmak için büyük çaba göstermişlerdir. Okulun salonunda sahneye çıkmış, konuşmalar yapmış, şiirler okumuştur. Böylece o suskun içine kapanık köylü kızı gitmiş, düşündüğünü ifade eden öğretmen adayı Halise ortaya çıkmıştı.
*
Yavaş yavaş, toplum karşısında sıkıntısız konuşmayı öğrenmiş, Oyunlarda rol almayı ve hemen her rolün üstesinden gelmeyi başarmıştı.
*
Okulda öğrencilerin en çok uğradıkları yer, okul kütüphanesi idi. Yakın zamanlarada yayınlanmış tüm kitaplar, dergiler okul kitaplığına gelirdi. Öğrenci arasında kitap okuma yarışmaları yapılır, öğrencilerde okuma alışkanlığı geliştirilmeye çalışılırdı. Zaten okumaktan boş zamanları yok denecek kadar azdı. İyi yetişmelerinde okumanın çok yararı olduğunu söylerdi her zaman.
*
Yüksek köy Enstitüüsnde “Müzik” bölümünde idi. Mandolin çalmayı, koro yönetmeyi, müzik alanında kendisi olmayı orada öğrenmişti.
*
Bölümün adı “Güzel Sanatlar Bölümü” idi. Orada yoğun biçimde Müzik, Resim ve Tiyatro dersleri aldı. Çok değerli öğretmenlerden ders aldı. Müzikte ve özellikle tiyatro alanında ilerledi. Önemli oyunlarda başrol oynayarak, ünlü tiyatro adamlarının dikkatini çekti.
*
17 Nisan Enstitülerin kuruluş yıldönümlerinde enstitünün açık hava tiyatrosunda Sofokles, Gogol, Molier, Çehof gibi ünlü yazarların ünlü oyunlarını sergileyerek, rol arkadaşları ile birlikte büyük alkış aldılar. Oyunu seyreden Cumhurbaşkanı, bakanlar, bürokratlar, gazeteciler, tanınmış oyuncular kendilerinden, sitayişle bahsettiler. Alkışlandılar. Filme çekildiler. Çeşitli dergilerde, kitaplarda fotoğrafları yayınlandı. Haklarında yazılar yazıldı.
*
Son sınıfta, konusunu Sabahattin Eyuboğlu’nun belirlediği, “Türkiye’de Tiyatronun doğuşu ve bugünü.” adlı bir tez hazırladı. Proje sırasında Eyuboğlu hocada kendisine yardımcı oldu. Tiyatro hocası Saim Alpago tezi inceleyip beğenisini bildirdi.
*
Çok yetenekli olduğu ortayaçıkınca, Konservatuvar Tatbikat Sahnesi’ne geçmesi teklif edildi. Tiyatro öğretmenleri Ulvi Uraz, onu tiyatroya kazandıramadığı için yıllarca hayıflandı durdu. Öğretmenlik mesleğini çok seven Halise Sarıkaya Apaydın, meslek sevgisi ağır bastığı için bu teklifi kabul etmedi, yaşadığı sürece, Milli Eğitime hizmeti bir görev bildi.
*
Yaşam boyu, enstitülü oldukları ve enstitülü kaldıkları için devrin egemenleri tarafından adeta zulmedilen Halise öğretmen, sıkıntılara, zorluklara boyun eğmedi, doğru bildiğinden asla şaşmadı, egemenlere başını eğmedi, hep dik durdu. Durmasını bildi.
*
Ne yazık ki, insan sevgisi dolu yüreği 4 Aralık 2016 günü durdu. *
Saygıdeğer bir öğretmen olarak, arkasında unutulmaz izler bırakarak aramızdan ayrıldı. Bir öğretmen, bir yetenek avcısı olarak, nasıl onu öğretmenleri keşfettiler Halise Sarıkaya Apaydın yaptılarsa, o da öğrencilerindeki değişik yetenekleri keşfetme ve geliştirme derdinde oldu hep. Bunu da bir ömre sığdırarak dün itibarıyla yıldızlara ağdı ve bugün itibarıyla da iki yıl kadar önce kaybettiği sevgili eşine Talip Apaydın’a kavuştu. Ruhu şad olsun. Yattığı yer ışıkla dolsun. Sevenlerine sabır, tüm YKKED ailesine başsağlığı diliyoruz. Unutulmayacağını biliyoruz.