Sayısal bilgiler ve yazılı belgeler, Cumhuriyet döneminde 74 kişinin Milli Eğitim Bakanı olarak görev yaptığını söylüyor. Bunlar arasında tam yedi yıl yedi ay yedi gün görevde kalarak, eğitim tarihimizde çok önemli işlere imza atan Hasan Ali Yücel’in yeri apayrı. Yaptığı hizmetler açısından Yücel, uzak ara önde gidiyor, aşılamadı, aşılamıyor.
26 Şubat Yücel Bakanın ölüm yıldönümü. 1961 yılında aramızdan ayrılan bakan, görevde kaldığı sürece, bir Türk aydını, bir öğretmen ve felsefeci (düşünür) olarak cumhuriyetin ilk yıllarında yok yoksulluk içinde çırpınılan, yoktan yonga çıkartılan bir dönemde ülkenin eğitim ve kültür alanında adanmış bir ruhla çalışan, gece gündüz demeden katkı koyan bakanımızdır. Öğretmenlik ve eğitim yöneticiliği mesleklerinin onurudur, gururudur.
Mezunu olmakla övündüğümüz Gazi’nin öğretmeni ve müdürü olarak da ayrıca ne kadar övünsek, ona layık olmaya çalışsak, yolundan gitsek de azdır.
Kendisi yaşam boyu hep Atatürkçü çizgide kalmış, ülkenin çağdaş uygarlık yolunda ilerlemesinin ancak eğitim ve bilimle olduğunu görmüş ve pek çok alanda gereğini yapmıştır.
Onun ayırıcı özelliği, Atatürk’e bağlılığı, cumhuriyet değerlerini önemsemesi, aydın ve yurtsever kimliğiydi. Darülfünun’da hukuk ve felsefe okumuş, Yüksek Öğretmen okulunu bitirerek felsefe öğretmeni olmuştur.
Öğrenim sürecinde olayları enine boyuna inceleyip değerlendirmeyi, bütüncül bakmayı, tutarlı olmayı, eleştirel gözle görmeyi öğrenmiş, bütün bunları ilke edinmiş bir insandı. Bir öğretmen olarak, yardımsever, sıcakkanlı, içten davranışları olan, gerçek bir yurtseverdi, halka ve hakka hukuka taparcasına aşıktı Hasan Ali Yücel.
Belki de Milli Eğitim Bakanlığının başına Hasan Ali Yücel gibi öğretmenlik mesleğinden gelen birinin gelmesi, koşulları, okulları, sınıfı, öğretmen ve öğrencileri ve insanımızı yakından tanıyan, ekip çalışmasına inanan birinin gelmesi o dönemde ülkenin şansı olmuştur.
Sınıftaki öğrenme ortamını yaşamış, bir dönem öğrencilerin nabzını elinde tutmuş, kuramsal biçimde okulda öğrendiklerini çalıştığı okullarda uygulama fırsatı elde etmiş, eğitim sorunları ile yakından ilgilenmiş, çağdışı medrese eğitimi ile çağdaş ve bilimsel eğitimin bir arada yürümeyeceğini görmüş ve bunu Mustafa Kemal’e de açıkça dile getirmiş duyarlı bir aydındı.
Bir süre gazetecilik de yapan, gazetelere, dergilere yazılar da yazan Yücel, tam da Cumhuriyetin kuruluş yıllarında aranan çok yönlü, çok verimli vatansever bir kişilik olarak ortaya çıktı. Eğitim, felsefe, kültür ve sanat ilgi alanlarıydı.
Bakan kaldığı sürece eğitime ve kültüre önemli katkılarının olduğu, bu alanda geçen zaman içerisinde aşılamadan kaldığı somut ve tartışılmaz bir gerçektir.
Yücel, eğitimi önemseyen, bakanlığı bu anlamda yücelten, yaptığı reform niteliğinde işlerle oturduğu koltuğu bütünüyle dolduran ve geçen zamana rağmen bıraktığı izler asla silinememeyen bir kültür ve sanat adamıydı.
Eğitimi bir bütün olarak kabul ediyor, ülke çapında eğitim yapılanmasının tam ve kusursuz bir yapı olarak çalışabilmesi için her organın birbirleriyle ilgili ve uyumlu biçimde çalışması gerektiğini düşünüyordu. Eğitimde uyumu, birlikteliği üzerinde durulması ve sağlanması gereken ana konulardan biri olarak kabul ediyor ve gereğinin yapılmasını istiyordu. Çevresini de o doğrultuda yönlendiriyordu.
Eğitim Bakanı olarak görevde kaldığı sürede eğitimin her alanında çalışmalar yapmış, kurullar toplamış, kongreler düzenlemiş, spordan tutun da, müzelere kadar pek çok konuda ülke çapında yeniliklere imza atmıştır.
Çevresine işinin uzmanı bilim adamı ve eğitimcileri toplamış, onlarla birlikte her alanda eğitime çeki düzen vermiş ve hızla nicelik ve nitelik kazanmasını olanaklı kılmıştır.
Ülkenin bir an önce aydınlanmasının gereğine inanan biri olarak okullaşmaya, okumaya yazmaya, eğitimi yurt çapında yaygınlaştırmaya büyük çaba göstermiş, çok sayıda ansiklopedi, sözlük ve benzeri kaynak eserlerin basımına ve dağıtımına önayak olmuştur.
İslam Ansiklopedisi, Sanat Ansiklopedisi, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Türkçe-Fransızca Sözlük gibi önemli sözlük ve ansiklopediler ile çok sayıda eğitim, kültür ve sanat ağırlıklı dergi onun zamanında basılmış ve dağıtılmıştır. Okumayı yazmayı yurt çapında yaygınlaştırmak için büyük gayret sarfetmiştir.
Bir çeviri bürosu kurarak, dünya edebiyatından önemli klasik eserlerin dilimize çevrilmesini sağlamıştır. Bu amaçla değişik dillerden dilimize 500 e yakın eser çevrilmiştir. Bunlar, “beyaz kitaplar” denen seriye dahil kitaplardır.
Çeviri eserler, sadece batı dillerinden seçilerek değil, İslam ve Şark dünyasından da seçilerek dilimize kazandırılmıştır. Onundöneminde Üniversiteye çeki düzen verilmiş, özerk kurumlar olmaları konusunda hamleler yapmış, kültür ve sanatın yurt çapında yaygınlaşması ilke edinilmiştir.
Yücel’in eğitim ve kültür tarihimize en büyük katkılarından biri de günümüze kadar aşılamayan ve Unesco tarafından pek çok dünya ülkesine eğitim alanında örnek uygulama projesi olarak gösterilen
Köy Enstitüleri’ne de destek vermesi ve kısa zamanda gelişmeleri için, okulsuzköy ve öğretmensiz oklu bırakmamak için elinden gelen gayreti göstermesidir.
Kendisini ölüm yıldönümünde saygı ile anıyoruz. Örnek kişiliğiyle övünüyoruz. Bakan dediğin böyle olur diyerek, bir anı ile anımsıyoruz.
“Anadolu bozkırından, Çorum’un bir köyünden Hasanoğlan’a öğrenci olarak gelen Ali Çuhadar. Köyünden okula yeni gelmiş. Öğretmeni ona basımevinin sobasını yakma görevi vermiş. Yakıt kömürdür. Ali, köyünde tezek, odun yakardı. Kömürü öğretmeni anlatmıştı ama, nasıl yakılacağını bilmiyordu.
İşin acemisi olan çocuk, kömürü sobaya doldurur, altından kibriti çakar, kömür bir türlü yanmaz. Bir kutu kibrit biter, ama çocuk sobayı bir türlü yakamaz. Odada bulunan orta yaşlı bir adam, küçük Ali’yi sabırla izlemektedir.
“Oğlum, sobayı yakamadın. Beraber yakalım mı?”
Ali, soba yakma işini kendisine görev olarak veren öğretmenine mahcup olmamalıydı. Odadaki adamın önerisi canına minnet oldu. Kömürü birlikte boşalttılar.
“Bak oğlum, şu köşede tahta parçaları var, onları getir. Orada keser var, onu da getir.”
İstenenleri getirdim. Tahtaları birlikte kırdık. Sobaya yerleştirdik. Aralarına kağıt koyduk.
“Haydi şimdi yak,” dedi. Verdiği kibriti çaktım, kağıtlar anında tutuştu.
“Nerelisin?”
“Çorumluyum, amca.”
“Kızlar da geldi mi?”
“Gelmedi amca.”
Odunlar iyice tutuştu. Soba küreğini aldı, gözüme bakarak bir kürek kömürü sobaya koydu. Beklerken, okula ve bana dair başka sorular da sordu.
“Haydi, bir kürek te sen at bakalım,” dedi.
Soba yanmıştı. Bana yardım eden amca artık gitse, iyi olur, diye düşünüyordum. Tam o sırada, bana görev veren öğretmenim içeri girmez mi?. Amcayı görünce, hemen hazır ol vaziyetine geçti. Şaşırdım kaldım doğrusu. Amca “Allaha ısmarladık! ” diyerek elimi sıktı. O, daha pek uzaklaşmadan öğretmenimin ceketini tuttum, yavaşça: “Bu amca kim?” diye sordum.
“Hasan Ali Yücel, oğlum. Milli Eğitim Bakanımız. Okulumuzu ziyarete gelmiş.”
Böyle bir Milli Eğitim Bakanı da gördü bu ülke.
Bakanlığı döneminde 500 e yakın dünya klasiği Türkçeye çevrildi.
Birinci Coğrafya Kongresi onun döneminde toplanarak, Türkiye’nin 7 coğrafi bölgeye ayrılması ve bölge bölge değerlendirilmesi sağlandı.
Onun bakanlığı sırasında teknik eğitime öncülük edildi, İstanbul Teknik Üniversitesi onun döneminde kuruldu.
İmza yetkisi Bakan olarak kendisinde olduğu için, eğitim bilgesi İsmail Hakkı Tonguç ile birlikte Köy Enstitülerinin kuruluşunda, eğitim alanında köklü ve özgün bir proje olarak yurt çapında uygulanışında, aydınlanma ve kalkınmanın köyden başlatılmasında görev ve sorumluluk üstlendi.
Tercüme Bürosu ve Ansiklopedi Bürosu onun döneminde yaşama geçirildi.
UNESCO, Hasan Âli Yücel’in, dünya üzerinde en çok dünya klasiğini ülkesinin diline çeviren Milli Eğitim Bakanı olduğunu tespit etmiştir.
Daha 26 yaşında gencecik bir öğretmenken 2 Şubat 1923’te bir toplantıda Atatürk’e şu soruyu yöneltti:
“Bir yanda modern eğitim bir yanda medreseler, ikili eğitim daha ne kadar sürecek?” Atatürk soruyu sevmişti.
Yıl 1930. Yücel artık eğitim müfettişidir. Atatürk bir Anadolu gezisinde kendisine eşlik edip eğitimin durumuyla ilgili araştırma yapacak, rapor haline getirecek bir kişi ister. Hasan Âli Yücel verilir.
Atatürk, onu görünce ilk sorusu şu olur:
“Sen İzmir’de bana eğitimdeki ikiliği soran öğretmen değil misin?”
Anadolu Aydınlanma hareketinin mimarlarından Hasan Âli Yücel’in şu sözü, kadrolar kurup başarıya ulaşmasının perde arkasını ortaya koyuyor:
Hasan Ali Yücel, Cumhuriyet tarihinde düşünce ve davranışlarıyla, aldığı kararlarla ve uygulamaları ile derin izler bırakan bir gerçek bir Türk aydınıdır.
Milli Eğitim Bakanlığının hemen her kademesinde çalışmış, deneyimli, görmüş geçirmiş bir eğitimci, gerçek bir düşünür, eli kalem tutan bir kültür ve sanat adamı ve yetkin bir yöneticidir. Engin bilgiye, deneyime ve birikime sahip biri olarak, bütün enerjisini toplum kalkınmasına ve aydınlanmasına hasretmiş bir insandır.
Köy Enstitüleri ve Tercüme Bürosu ile Anadolu aydınlanmasında etkin ve öncü bir rol oynamıştır.
Yenilikçi kararları ile toplumun eğitim alanında yazgısını değiştirmiş, birbiri ardına yapılan devrimlerin savunucusu, uygulayıcısı ve takipçisi olmuştur.
Yücel, Cumhuriyet aydınlanmasının ve Mustafa Kemal devrimlerinin, Anadolu’nun yenileşme ve çağdaşlaşam hareketinin kilit isimlerinden biri olmuştur. Her davranışı ile topluma örnek olmuştur. Böyle bir insanın belki bedenen ölmesi mümkün olabilir, ama yaptığı yararlı işlerle, topluma kazandırdıkları ile unutulması mümkün değildir. Bize düşen onun çağdaş düşüncelerine sonuna kadar sahip çıkmak, eksik bıraktıklarını tamamlamaktır. Işıklar içinde uyusun.
Yavuz Ali Sakarya
YKKED Antalya şube başkanı
26 Şubat 2018, Antalya