MELTEM ESİNTİSİ

Türkiye'de kendini bilen yazar, ozan ya da sanatçı olmak

Rahmetli Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya sormuşlar: Neden havadan sudan sözeden şiirler yazmıyorsun, diye. Şöyle yanıtlamış usta ozan. “Ben ülkemi yanmakta olan çok katlı bir gökdelene benzetiyorum. Bu ülkenin bir sanatçısı olarak, şayet cayır cayır yanan yapının en üst katına çıkıp havadan sudan bahseden şiirler okur, yazarsam, ona karşı nankörlük etmiş olurum.” Ülkemizde sanatçı olmak böylesine zorlu bir görev. Sanatçı sorumluluğu böyle bir şey.

Türkiye, 24 Kasım 2010 Öğretmenler gününde iki görkemli olaya, iki ödüle birden tanık oldu.

Bu ödüllerden birincisi, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’nin (YKKED) İlk Milli Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati adına oluşturduğu ödülün bu yıl Mehmet Başaran’a verilmesiydi.  Bu ödül adı üzerinde “Öğretmenlik Onur Ödülü”ydü. Ve tam gününde sahibini buldu. Ödül bir başka vatansever, bir başka toplum kalkınmacısı, gönüllüsü ve akademisyeni olarak bir ömür tamamlayan “Kardelenlerin annesi” Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenle Başaran’a verildi.

Değişik zamanlarda aldığı pek çok ödül arasında “Öğretmenlik Onur Ödülü”nün Mehmet Başaran açısından özel bir yerinin olduğunu düşünüyoruz, çünkü Başaran yaşamının her aşamasında öğretmenliği içine sindirmiş, öğretmenliği ömür boyu asıl mesleği olarak kabul etmiş, bu uğurda gecesini gündüzüne katmış, sürülmüş, kıyılmış, askerde yasal hakkı subay olmak iken sırf köy enstitülü diye köyden köylüden yana görüş ve düşünceleri nedeniyle çavuş çıkartılmış birisidir. Acılara, sıkıntılara katlanmak hep ona düşmüştür.  

Mustafa Kemal’in anladığı anlamda hem dimağ olarak, hem beden olarak genç kalmayı başaran yazar ve ozan Mehmet Başaran, içinde yaşadığı toplumun aydınlanması ve gönenci için 4. kez yirmili yaşlarını yaşamasına karşın eskimeyen, devamlı çağdaş kalan görüş ve düşünceleri ile duyarlı ve bilinçli bir sanatçı olarak, bir eğitim emekçisi olarak toplumun önünde gitmeye ve ona yol göstermeye devam ediyor. Çevremize, birilerinin istediği gibi, at gözlükleri ile bakmamızı istemiyor.

1943 yılında Kepirtepe Köy Enstitüsü’nü, 1946 yılında Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nü bitiren Başaran, ilk öğretmenlik deneyimlerini de Antalya’da Aksu Köy Enstitüsü’nde edinmiştir. Aksu’da çalıştığı dönemde öğrencileri ve öğretmen arkadaşları arasında seçkin bir yer edinmiştir. Başaran yazdığı yazı ve şiirlerle her dönemde toplumun nabzını elinde tutmasını bilmiş, ülkenin sorunlarını kendine dert edinmiştir. Çok verimli bir yazar ve ozan olan Mehmet Başaran, eğitim ve sanat başta olmak üzere değişlik alanlarda çok sayıda özgün eserin altına imzasını atmıştır.

1940 lı yıllarda yayımlanan Köy Enstitüleri Dergisi’nden başlayarak ve durmaksızın yazarak toplumun önünü açma gayreti içinde olmuştur.

Mehmet Başaran, üzerinde yaşadığı coğrafyayı çok iyi incelemiş, gözlemlemiş, içine sindirmiş ve ömür boyu onu dile getirmiştir.

Başaran’ın gerçekçi oldukları kadar duygu yüklü de olan şiirlerinde dikkati çeken bir karşı çıkış, olumsuzlukları kabullenmeme ve bugünden ve gelecekten umut kesmeme özellikleri hemen dikkati çeker. Başaran, ömrü boyunca ülkemizin eğitim alanındaki çıkmazlarını kendine dert edinmiş, onların çözümü için kafa yormuş, seçenekler üretmiştir. Aklın ve bilimin yolu hep Başaran’ın yolu olmuştur. İnsanların okumaya üşendiği bir toplumda inatla yazmaya devam etmesi her türlü takdirin üzerindedir. Yazarımızın bu ödülü gerçekten hak ettiğine inanıyor, değerli öğretmenimizin önünde saygıyla ceketimizi ilikliyoruz ve kendisine uzun ve sağlıklı ve bol yazmalı bir ömür diliyoruz.  

xx

Ödüllerin ikincisi Türkiye’nin en çok okunan yazarı Turgut Özakman’a verildi. Eğitim-İş Antalya Şubesi, ulusalcı yazarımız Özakman’a  24 Kasım Öğretmenler gününde Antalya’da  “Başöğretmen Atatürk Onur ödülü” verdi. Özakman’da,  son yıllarda yazdığı ve ulusal bilinç oluşturulmasına büyük özen gösterdiği bir seri kitapla bu ödülü çoktan hak etmiştir. Atatürk Cumhuriyetinin çağdaşlık yerine geriye götürülüşünden son derece rahatsız olan Özakman, kitaplarında, emperyal (sömürgen) güçlere karşı verilen ilk kurtuluş savaşının, onun anahtarı olan Çanakkale Savaşı’nın neliklerle ve hangi özverilerde bulunularak verildiğini gerçek verilere ve örneklere dayandırarak açıklamaktadır. İlk kitap olarak düşünülen “Diriliş”in arkasından “Şu Çılgın Türkler” adlı kitaplar Türk insanının, vatanın kurtuluşu söz konusu olduğunda sınır tanımadığını, her şeyi sadece bir teferruat (ayrıntı) olarak gördüğünü güzel ve çarpıcı örneklerle açıklıyor.

Özakman, binlerce sayfadan oluşan ve büyük bir emek ürünü olan eserlerinde gerçek dışı hiçbir ifadeye yer vermiyor. Hep yalın gerçeğin peşinde olan yazarın safsata ile hurafe ile yalan dolanla bir işi yok.

Son iki kitabında ise, Turgut Özakman, Cumhuriyet dönemini ele alıp cumhuriyet değerlerinin hangi yokluk yoksulluklarla kazanıldığını, hangi olumsuz koşullarda kotarıldığını irdelemiştir. Özakman, kendisine yakışan bir öğretmen, bir başöğretmen tavrı içinde toplumun önünü aydınlatmaya, yol göstermeye devam etmektedir.  

Ödül töreninde de Özakman’ın bu özelliği değişmemiştir. Antalya Atatürk Kültür Merkezi’nde yaptığı kısa konuşmada yazar Özakman, bu konudaki görüş ve düşüncelerini açıklamış, geleceğe yönelik beklentilerinin ne olduğunu törende bulunan herkese bir mesaj niteliğinde özetleyerek ve veciz bir biçimde dile getirerek vermiştir. .

Bugün ki geldiğimiz noktada Cumhuriyetin gericiler tarafından bilinçli ve planlı bir biçimde çarpıtılmak, içeriğinin boşaltılmak ve unutturulmak istendiğini net bir biçimde ifade etmiştir.  

Kısa konuşmasında, Atatürk ve silah arkadaşlarının küçümsendiğini, zor koşullarda başarılan büyük işlerin görmezden gelindiğini anlatan Özakman, “Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve onların silah arkadaşları olmasaydı, bugün burada kadın erkek oturup böyle güzel ve anlamlı bir ödül töreninin yaşanması bile mümkün olmazdı.” demiştir.

Turgut Özakman ,daha sonra konuşmasına devam ederek, özlü bir biçimde, “Lozan'da bağımsız bir ülke olgusunu dünyanın tapusuna kaydettik. Ama ne yazık ki, bugün hem Cumhuriyeti unutturmaya çalışan, hem de Lozan'ı küçültmeye çalışan bir anlayışla mücadele ediyoruz. Kendi tarihini sulandıran, saptıran, çarpıtan bizden başka hiç bir millet yok. Elbette kahramanız çok, ama hainimiz de az değil.” ifadesini kullanmıştır.

Özakman, konuşmasının sonunda, Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyetin yaklaşık 40 yıldır planlı bir biçimde unutturulmaya çalışıldığını, Türk gençliğine düşen görevin ise, en zorlu ve uygunsuz koşullar altında bile Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmak olduğunu altını defalarca çizerek belirtmiştir.

Kendisinin bütün masrafları devlet tarafından karşılanarak okutulduğunu, o nedenle devlete olan borcunu ödemesinin asla mümkün olmayacağını, günde 8-10 saat devamlı yazarak borcunu ödemeye çalıştığını, bunu yine de yeterli bulmadığını söylemiştir. Gençlerden de vatana hizmet konusunda özveride bulunmalarını, kendilerini geliştirmelerini ve toplum için günde en az birkaç saat görev yapmalarını, hizmet üretmelerini, gerçek vatan sevgisinin ancak böyle gösterilebileceğini söyleyerek  konuşmasını bitirmiştir. Bilge adama ancak böyle bir konuşma yakışırdı. O da her zaman olduğu gibi üzerine düşen görevi yaptı.       

Ben aynı anda iki yerde birden olamayacağım için, ancak Antalya’daki ödül törenine katılabildim. İstanbul’da olsaydım, biliyorum ki, Mehmet Başaran’a verilen ödül törenine de katılırdım.

Anadolu çorağında kendi kendini yetiştiren ve kendini bilen, sorumluluklarını bilen ve yerine getiren bu güzide (seçkin) insanlara şapka çıkartmak gerektiğini düşünüyorum. Onlar 4X20 li yaşlarında günde 8-10 saat çalışıyorlarsa, ya da bu uğurda bir ömür tükettilerse, bireysel anlamda bize düşen görev nedir, diye soruyorum. İşin doğrusu, sizin bu sorulara cevabınız ne, onları da çok merak ediyorum. Önümüzde bu kadar güzel örnekler varken, toplum için çalışmaya, üretmeye ne dersiniz? Kendini bilmek, sorumluluklarını bilmek sadece örneklediğimiz sanatçılara düşmüyor, değil mi?

Yayın Tarihi
09.12.2010
Bu makale 9478 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!