MELTEM ESİNTİSİ

Daha nereye kadar bekleyeceğiz?

Her şey gözümüzün önünde oluyor. Güne uyandığımızda hangi acı haberle sarsılacağımızı, aynı gün kaç şehit haberi alacağımızı bekler hale getirildik. Ülkemiz, yetkililerin aymazlığı, halkın saflığı ve sorgulamadan her denene inanıp, evet demesi nedeniyle, her geçen gün biraz daha artan bir bölünme tehlikesi ile yüz yüze. Görünen köy kılavuz istemiyor.

Sık sık düzenlenen ve kanla biten terör olayları, hep ülkede iç savaş varmış görüntüsü veriyor. Acı, hüzün, kaygı her an gündemde. Bayrağa sarılmış şehit cenazeleri görüntüde. Yetkililer, terör odaklarına faturanın ağır ödetileceğini söylemelerine rağmen, giderek toplumun anası ağlıyor. Faturayı maddi manevi hepimiz ödüyoruz. Gencecik çocuklar can verirken, “Vatan sağ olsun” demek çözüm değil.

Terör artık sadece bir bölgenin değil, tüm yurdun sorunu haline gelmiş durumda. Başkent Ankara’nın kalbi olan Bakanlıklar, Meclis ve Genel Kurmay da dahil olmak üzere hiçbir yer tekin değil. Hiç kimsenin can ve mal güvenliği garanti altında değil. Buna çok sayıda koruma ile ve eskortlarla dolaşanlar da dahil. Son olaylar, da bunun kanıtı zaten.

Kaygımız azalacağına giderek daha da artıyor. İçte ve dışta aleyhimize çalışan düşman unsurlar, güzel ülkemizi bölüp parçalamaya, ilişkilerimizi bozarak bizleri yalnızlaştırmaya birkaç yıl öncesi Yugoslavya’nın yaşadığı sıkıntıları birebir yaşamaya zorlamaktadırlar.

Yıllar öncesi Libya’da olan bitenler, bizde de olsun, komşumuz Irak ve Suriye gibi savaşa sürüklenelim, isteniyor.Bölünelim, denetim ve kontrol daha bir kolaylaşsın, yer üstü ve yer altı kaynaklarımız daha rahat soyulsun, sömürülsün isteniyor.

Şu ana kadar seyirci olduğumuz süreç, ülkemizi bir savaş konumuna doğru hızla itmektedir. Her alanda endişemiz artmaktadır. Yeterince eğitilmemiş ,işin farkında olmayan insanlarımızın, kapıya gelen bu muhtemel savaşın, emperyalizmin (sömürü düzeninin) oyunu olduğunu, yerli işbirlikçilerin de tetikleyici ve taşeron olarak kullanıldıklarını anlamakta sıkıntı çektiklerini ve her denene inanmakla bir biçimde ayak oyununa geldiklerini adımız gibi biliyoruz. Savaş, bütünüyle bir çıkar savaşıdır. Gücünü kabul ettirme, bölgeyi paylaşma ve nimetlerinden daha çok yararlanma savaşıdır. Gücü kırma, bölme ve yönetme savaşıdır.

Bilerek istenerek kastedilen şey, ulusal birliğimiz, bölünmez bütünlüğümüzdür. Sınırlarımızı zorlayan savaş, binlerce yıldan bu yana farklı kültür ve inançları bir zenginlik olarak gören, bağrına basan bir coğrafyada, kardeşçe duygularla, büyük anlayışla, tam bir barış içinde yaşayan insanları birbirne düşürür, kardeşi kardeşe, akrabayı akrabaya düşman eder, öldürür konuma getirmiştir.

Ne yazık ki, bir biçimde zayıflatılan güvenlik güçlerimiz, önlem almakta geç ya da yavaş kalmakta, engellenmekte ya da pasif biçimde tutulmakta, uyutulmaktadırlar.

Halk olarak, çözüm işini, bizi yönetenlerden, yani savaşı körükleyenlerden, kanı oya çevirmeyi düşünenlerden beklemek yerine iş başa düştü deyip, aktif görev almaya başlamalıyız. Gün o gündür.

Olayları önleyemeyen, tam tersine tırmandıran bir iktidarın uzun süre yönetimde kalması, devleti temsil eden makamın, hala kişisel ikbal peşinde koşması mümkün değildir. Toplumun da ona daha fazla dayanması söz konusu olamaz. Önce halk olarak biz, sonra gaflet ve dalalet içindeki iktidar sahipleri, kafamızı ellerimizin arasına alıp düşünmek zorundayız.

Çözümü, şayet ortak yaşamak istiyorsak, bir bütünlük içinde bizler bulacağız. Emperyalizm öyle bir beladır ki, diyelim ki bölgede bir Kürt devleti kuruldu, bu kez onları kendi aralarında parçalayıp bölmeye ve taraftarlarını, yandaşlarını desteklemeye devam eder. Kaybeden, hep hakları çalınan ve sömürülen insanlardır. Uyandırmasan asla uyanmayacak olanlardır.

Şu aşamada yani savaş arefesinde ülkemizi, insanımızı savaşa sokmak resmen bir cinayettir. Tarihe ve gelecek kuşaklara, çocuklarımıza ve torunlarımıza karşı sorumluluğumuz çok, ama çok artmıştır.

Toprak bütünlüğümüz korunacaksa, tek bayrak tek millet görüntüsü vereceksek, laik ve demokratik bir cumhuriyet istiyorsak, olaylara seyirci olmamalıyız. Sessiz kalmamalıyız. Çözümü başkalarından beklememeliyiz. Ellerine kan bulaşanları alaşağı etmeli, cezalandırmalıyız. Yurt savunmasını samimiyetle yapan güvenlik güçlerine sonuna kadar destek olmalıyız. Üzerimize düşeni yapmalıyız. Başka bir Türkiye yok, bilmeliyiz.

Yayın Tarihi
19.02.2016
Bu makale 1301 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!