Tarih, Çanakkale’de insanüstü, doğaüsütü bir durum olmadığını, Mehmetçiğin özverisine dayalı başkaları ile karşılaştırılamaz bir kahramanlık olduğunu, bir mucize aranıyorsa asıl mucizenin bu olduğunu söylüyor.
Hurafeciler, Mustafa Kemal’in hakkını Mustafa Kemal’e vermek şöyle dursun, onu silmek için utanmadan savaş alanından kaçmış, savaş sırasında gününü gün etmiş gibi gösteriyorlar.
Sanki Sofya’da askeri ataşe olarak kalsa, daha rahat etmeyecekmiş gibi Savunma Bakanlığına bizzat başvurarak orduda aktif görev isteyen, savaşa bizzat katılmak isteyen Mustafa Kemal değilmiş gibi saygısızlık ediyorlar. Terbiye sınırlarını zorluyorlar.
Bırakın bizim uzmanları, yabancı askeri tarih uzmanları bile savaş kahramanı Mustafa Kemal’den söz ederlerken, “Çanakkale Savaşı'nın kara muhaberebelerinde, Conkbayırı ve Anafartalar'da, savaşın kaderini üst üste 3 kez değiştiren komutan” demektedirler.
Yabancı uzmanlar bile, Mustafa Kemal’in askeri yeteneklerine, komutanlığına hayranlıklarını, ifade etmekten çekinmiyorlar. Churchill’in onu bir deha kabul etmesi, yenilgiye mazeret aramanın ötesinde büyük anlam taşıyor. Bizimkilerin onu görmezden gelmeleri, onu yok saymaya çalışmalarını anlamak mümkün değil. Mustafa Kemal, askerlerinin başında ön saflarda çarpışırken, İngiliz komutanlar çıkarma gemilerinde 5 çayında keyif çatıyorlar.
Norfolk Alayını bulutların alıp götürmesi de büyük bir safsatadan ibaret. Filmlere, senaryolara konu edilen ve sarıp sarmalanıp bir bulut tarafından alıp götürüldüğü iddia edilen Norfolk alayının askerleri, Türk askerlerince esir alınmıştı. İngilizlerin en gözde birliklerinden biri olan Norfolk alayı da böylece yel üfürdü, su götürdüye dönmüş oldu. Kısacası insanlar, yukarı mahallede kendi uydurdukları yalanlara, safsata ya da hurafelere aşağı mahalleye indiklerinde kendileri de inanıyorlar. İş bu kadar basit.
Bizim hurafecilerin, sıkıştıkları yerde İngiliz kaynaklarında böyle yazılı deyip işin içinden çıkmaya çalışmaları da aslında bir başka yalana sığınma biçimi. Filmi ya da senaryoyu kanıt göstermek gibi bir durum söz konusu. Alayın savaşa katıldığına dair bile bir belge yok ortalıkta.
Gerçek anlamda Mustafa Kemal’in askeri dehası ve Mehmetçiğin kahramanlığıyla kazanılan ve gerçek bir mucize olan Çanakkale Savaşlarının üzerinde cereyan ettiği Gelibolu Yarımadasını, bugün gericiliği hortlatmak için uygun bir alan haline dönüştürmek, hangi akla hizmettir? Kime hizmettir?
Çanakkale Savaşı'nda kullanılan toplar savaş sonrasında birer birer eritilerek, ne yazık ki devlet eliyle hurda niyetine İtalyanlara satılmıştır. Ozan Cemal Süreyya’nın girişimi ile son dakika da, o zaman ki Genel Kurmayın doğrudan müdahalesi ile önlenebilimiştir bu durum .
Bugün değişik kale ve tabyalarda ve müzelerde sergilenen toplar o dönemden arta kalanlardır.
Aymazlık bitmek tükenmek bilmiyor. Yavuz zırhlısı, müze yapılmak yerine jilet yapılıyor. Midilli bombalanarak batıyor. Nusrat çürürken son anda kurtarılıyor. Keza Bandırma vapuru içinde aynı şeyi söylemek mümkün. Savanora, Mustafa Kemal’e saygısızlık edilerek aşk gemisine dönüştürülüyor. Zenginlere kiralanıyor. Toplum bütün bunlara sesisz kalıyor.
Gerçek şehitlerin bulunduğu toplam 27 şehitlik, ye yazık ki, köylerin ve tarlaların arasına sıkışıp kalmışlardır. Gerekli saygı ve özen gösterilemediği için , başka alanlarda simgesel mezarlıklar ve şehitlikler oluşturulmuştur.
Çanakkale Savaşları sırasında verdiğimiz toplam kayıp sayısı yarım milyondan fazla, ama bu rakamın hepsi şehit oldu anlamına gelmiyor. Resmi kayıtlar, şehit olan insan sayısını 80 bin olarak açıklamaktadırlar. Bu rakamı 60 bin ile 90 bin arasında gösterenler de var. Listeye yaralıları, esirleri ve kayıpları da eklerseniz, sayı artıyor ama, kesin rakam bilinmiyor. Bilgisizlik üzerine kurulu bir düzen, bir aldatmaca, bir vurdumduymazlık sürüp gidiyor.
İngiliz belgelerine bakıyorsunuz, yenilgilerini, değişik taktiklerle bir başarı, bir zafer olarak sunuyorlar. Öyle bir kamuoyu oluşturma gayreti içindeler. Biz ne yapıyoruz? Bu büyük tarihi zaferi, hurafelerle, masallarla anlatarak, etten kemikten başarıyı, doğaüstü, insanüstü bir başarıymış gibi göstererek, aslında kendimize olan güveni törpülüyoruz. Birileri olmadan bir iş başaramazmışız görüntüsü veriyoruz. Toplumumuza en büyük kötülüğü ediyoruz.