Her dönemde belli amaçlarla tarihi çarpıtarak yeniden yazmak isteyenler, sapık düşüncelerini kafalara kazımak isteyenler olmuştur. Bugün de olmaktadır.
Son zamanlarda, medya kuruluşlarında, kitaplarda, broşürlerde, Çanakkale Savaşı’nın kazanılmasında Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in yadsınamaz işlevini, görmezden gelen, önemsiz gösteren, yazılar haberler yer almaktadır.
Bu durum uydurukçu ve haddini bilmez kimi tarih yazarlarının, sözde yazarların belli çevrelerin borazanlığını yaparak, ya da kendi kişisel çıkarlarını ön plana çıkartarak, tarihi, değiştirme, yozlaştırma çabalarından kaynaklanmaktadır. Hurafeleri ve hurafeciliği hortlatma, yeniden diriltmeye yönelik boşuna çabalardır bunlar.
Hangi tutucu ve din istismarcısı çevreler tarafından yönlendirildikleri bilinen , arka planında çağ dışı, bilim dışı, akıl dışı ve antidemokratik bir anlayışı ülkemizde egemen kılmak isteyen, erkek egemen bir toplum yaratmayı iş edinen gerici ve yobaz odaklar, güzelim Çanakkale’yi kullanarak, onun taşıdığı özel konumdan, özel önemden sonuna kadar yararlanarak, ülkeyi kendi anlayışları doğrultusunda değiştirmeye, kendi kumaşlarına göre kesip biçip, şekillendirmeye, çalışmaktadırlar.
Bunu yaparken de, bölgeye düzenlenen gezilerde yeterli tarihsel birikimi ve donanımı olmayan, gerekli eğitimi ve formasyonu almamış, insanları kullanmaya çalışmaktadırlar.
Rehberlik belgesi, kokartı olmadığı halde, sözde rehber kimliğiyle, kılavuz diye tarihi alana sürülen kimi insanlar, gezdirdikleri kişilere, Çanakkale Savaşı’nın bir vatan savunması, bir can pazarı olduğu gerçeğini göz ardı ederek açıklamalar yapmaktadırlar.
Hurafelere dayanan ve tarihi gerçeklerle asla başdaşmayan, onlarla yakından uzaktan ilgisi olmayan uyduruk öyküler anlatılarak, gerici bir yaklaşımla bölgeyi gezenleri ağlatmak, damardan girip daha çok ağlatmak amaçlanmaktadır.
Ulusal savunma yeteneğimizi, tükendi sanılan gücümüzün bitmediğini, gerektiğinde yeniden küllerimizden doğabileceğimizin bir göstergesi olan Çanakkale Savaşı’nın çarpıtılmaması, belli çevrelerin çıkar sağladığı bir konuma düşürülmemesi için biz rehberler, ülkenin tanıtım yüzleri olarak, eğitimciler, topluma karşı olan sorumluluk duygumuzun gereğini yaparak, elimizden geleni esirgemiyoruz. Bundan sonra da esirgemeyeceğiz.
El birliği edip, nesnel biçimde Çanakkale Savaşlarının asıl çıkış amaçlarını öncelikli olarak iyi tespit etmemiz gerekmektedir.
Emperyalist güçler, yönetim düzenlerini, ekonomilerini, bütünüyle sömürü esasına dayandıran topluluklar, kolaydan para kazanmak, başkasının sırtından geçinmek, kendisi zorlanmadan, başkasını çalıştırarak, kolay kazanmak, sömürdükleri insanlara efendilik taslamak anlayışındadırlar.
Bu tip ülkeler, amaçlarını gerçekleştirmek ya da yaygınlaştırmak adına gözlerine kestirdikleri ülkeleri ya da toprakları çeşitli gerekçeler bularak ya da uydurarak, gizli ya da açık işgal girişiminde bulunurlar. Bu çoğu zaman, din ve irtica gerekçesi ile olur, egemenlik kurma düşüncesi ile olur, savaş ya da işgal, mantıklı mantıksız çeşitli gerekçelere dayandırılabilir. Temelinde paylaşma ve sömürü vardır.
Çanakkale Savaşları, vatan topraklarının o dönem ki ortak düşmanlar (İtilaf devletleri) tarafından yoğun biçimde işgaline ve paylaşılmasına karşı verilen top yekün bir savunma mücadelesidir.
Bugün gerici odaklar, bütün bunları görmezden gelip, savaşı sadece Hıristiyan-Müslüman karşıt inancına indirgeyip, asıl amacından saptırarak, bu savaşlarda vatanı uğruna can veren şehitlere ve savaştan arta kalan gazilere, yaralılara, savaşta kaybolan ve esir düşenlere, tek pencereden bakarak yaklaşmakta, olayı bütünüyle algılamadan bir biçimde Türk tarihine saygısızlık yapmaktadırlar. Bunu kabul edemeyiz.
Ulusal güç ve varlığımıza yönelik oyunları, ulusal bilincimizi geliştirerek, güçlendirerek, ulusalcı anlayış içinde geniş kitleler halinde karşı çıkmak zorundayız.
Türk Ulusunu var eden ulusal değerlerimizin göz ardı edilmesine, toplumun gelişmesi için çağdaş hedefler koymak yerine, halkın dini duygularını sömürmek anlayışına “evet” diyemeyiz.
Her fırsatta toplumun dini duyguları ajite edilerek, kışkırtılarak, çeşitli provokasyonlar yapılarak, canını hiçe sayarak bağımsızlık için verilen bir savaş yok sayılmakta, verilen mücadele küçümsenmekte, ulusal sınırlarımız bile tartışmaya açılarak, ulusal birliğimiz yok edilmeye, ülke bölünüp parçalanmaya çalışılmaktadır. Bunu bilinçle yapanlar olduğu gibi, aymazlıkları sonucu doğrudan ya da dolaylı buna alet olanlar da bulunmaktadır.
Bugün Türk ulusu, oynanan oyunu çözmek, Çanakkale Savaşı’nın hurafelere dayanan ve yobazlığa prim veren anlatımı ile gerçeklerle çatıştığını görmek, göstermek, Mustafa Kemalsiz, Mehmetçiksiz kurgulanan bir Çanakkale Savaşı anlatımının, Çanakkale Savaşı gerçeğinden hareket edilerek Türk tarihinin bağrına sokulan bir hançer, dost ve dindar görünümlü gerçek bir “Truva Atı” olduğunu anlamak ve anlatmak zorundadır.
Bu bilinç doğrultusunda, içtenlikle inanıyoruz ki, dost düşman tüm dünyanın savaş öncesinde, sırasında, sonrasında yaptıklarıyla hakkını teslim ettiği Mustafa Kemal'in Çanakkale Savaşı’ndaki belirleyici işlevi, ne yazık ki, bu ülkenin vatandaşı olan belli çevreler tarafından yok sayılmakta, yadsınmaktadır.
Yine kuvvetle inanıyoruz ki, tarihsel gerçekler karşısında, uyduruk bir kaç safsatanın, hurafenin, kafa karıştırma dışında hiç bir önemi yoktur ve olmayacaktır da. Bu çevreler olayları ne kadar değiştirmeye, ört bas etmeye çalışırlarsa çalışsınlar, ne kadar yırtınırlarsa yırtınsınlar, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” dememizi, haykırmamızı engelleyemeyeceklerdir. Bizler bunun slogan yanında değiliz, akıl, bilim ve çağdaşlık yanındayız. Kültür ve sanat yanındayız. Bir yirminci yüzyıl gerçeği olan Çanakkale Savaşlarının yüzüncü yılında öncelikle bilinmesi gereken husus budur.