TEMEL İLKELER
Eğitimde düze çıkış için tek çözüm, enstitülerin eğitime, insana ve yaşama bakışını, yurtseverlik anlayışını, bütün ilke ve kuralları ile tekrar gözden geçirmek, onu günün koşullarına göre güncelleştirip, yeniden uygulanabilir taze bir program haline getirmektir. *
Bunu yaparken de yeni oluşumun uygulamaya dayalı, özgün ve örnek bir proje olmasına özen gösterilmelidir. Kopye etmek, montaj yapmak yerine, kopyala yapıştır yöntemler yerine yeni gereksinimlere uygun yeni bir yapılanma düşünülmelidir.
Örneğin, eğitim bölümü olan tüm üniversitelerin ilgili birimlerinde hemen bir İsmail Hakkı Tonguç Araştırma Enstitüsü veya bir Hasan Ali Yücel Eğitim Bilimleri Merkezi kurup, eğitim öğretime yönelik araştırmalar özendirilmeli ve her yıl üretilen eserler değerlendirilerek, içeriği uygun bulunanlar pilot uygulamaya konmalıdır. Çağdaş, güncel ve ulusal bir içerik izlenmelidir.
*
Tonguç’un sağlığında yaptığı gibi her Çarşamba günü eğitimi önemseyenlerin bir araya geldiği ve eğitim konularını tartışıp, çözüm önerileri ürettiği, söyleşiler, paneller, konferanslardüzenlenmeli, katılımcılara ve topluma akılcı çıkış yollarıgösterilmelidir.
*
Köy Enstitüleri’nin içinde bulunduğu kampüsler, ki toplam 21 adettir, bir an evvel üniversitelerin eğitim bölümlerine devredilmeli, adı geçen okullar toplumun gereksinimlerine cevap verecek biçimde yeniden yapılandırılmalı ve eğitim alanında proje geliştirme ve uygulama merkezleri haline getirilmelidir. Bu okulların bünyesinde öğretmenlerin kendilerini geliştirebilmeleri için hizmet içi çalışmalar düzenlenmelidir. Bu düzenlemeler, eğitim kampüslerinde oluşturulacak eğitim akademileri aracılığıyla ve uzman eğitimcilerce yapılmalıdır.
*
Ayrıca bu kampuslerde, uygun yerlerde geçmişten ders alınabilmesi, yeni öğrencilere gerekli motivasyonun sağlanması için, enstitüler döneminde yoktan var edilenleri göstermek için birereğitim müzesi oluşturulmalıdır.
*
Öğretmenleri eğitim alanında yeni gelişmelerden, yaklaşımlardan haberdar etmek ve olan biteni tespit etmek için kısa süreli yaz kampları, seminerler, atölye çalışmaları ve geziler düzenlenmeli, yurdu, yurdum insanını daha yakından tanıma olanağı sağlanmalıdır.
*
Okuma olanakları kısıtlı kız ve erkek öğrenciler bir sınav marifetiyle okullara kaydedilerek, yatılı ya da gündüzlü okullarbiçiminde, karma eğitimle yeniden yola çıkılmalıdır.
*
Bu tip karma okullarda kendini mesleğine adamış, toplumun gelişmesini eğitimde gören, özveri ile gecesini gündüzüne katarak çalışabilecek öğretmen ve yöneticiler görevlendirilmeli, perde yeniden açılmalı, yurtsever oyuncular sahne demelidir.
*
Bunu yaparken, toplumun bugünkü gereksinimleri belirlenmeli, yakın ve uzak erimli hedefler saptanmalı ve belirlenen o hedefler doğrultusunda çalışmalar sürdürülmelidir. *
Günümüzde, köyler yerine, çoğunluğu kentlerin varoşlarında yaşayan ve hergün kent yaşamına çeşitli sorunlar üreterek katılan insanlarımızın, gençlerimizin ve okul çağı çocuklarımızın ellerinden tutacak, onları en kısa zamanda birer meslek sahibi yapacak, üretime katacak, emeksiz kolay yollardan para kazanmanın yerine,çalışarak kazanmanın ve emeğine sahip çıkmanın yollarını öğretecek bir düzen tutturulmalıdır.
*
Meslek edindirici kurslara ve okullara öncelik verilmelidir. Çalışma alanları, toplumun gereksinimlerine göre belirlenmelidir. Aynı doğrultuda çalışan sivil toplum örgütleri ile yakın işbirliğiyapılmalı, onlara örnek olunmalıdır. Her sivil toplum örgütü ayrı telden çalmamalı, güçlerini bölmemelidir.
*
Bu konuda çözüme yardımcı olacak bir başka husus da, demokratik anlayıştan asla ödün vermeksizin, toplumun aydınlanmasında ayak bağı olan karabiliyi ortadan kaldırmak için, öncelikle toplumu oluşturan bireylerin yaratıcılığa yöneltilmesinde, karabiliyi ortadan kaldırma konusunda gerekli azim ve kararlılığı gösterebilme iradesine yeniden kavuşmada yatmaktadır.
*
Eğitim adına, her dönemde engel çıkartan egemenlerin ayak oyunlarına gelinmemesidir. Oyunlarının yine eğitim yoluyla bozulmasıdır. Toplumun eğitilmesinin, kalkınmasının aslında kime yararı olduğunun halka her vesile ile ve açık bir dille anlatılmasıdır. Farkındalık yaratılmasıdır. Halka kimin fırsatçı, kimin gerçek dost olduğunun kavratılmasıdır.
*
Çözüm, insanların karar birliği içerisinde, kendini değişik atraksiyonlarla meclise seçtirip, orada sadece kendi çıkarlarının gerektirdiği kararları alan, sözüm ona milletin vekillerini, büyük bir kararlılık içerisinde oradan oylarıyla uzaklaştırma cesaretini kendinde bulabilmektir. Vekiline değil, milletin kendisine, yani hizmet üretilecek asıl unsura dönük projeler oluşturmaktır. Meclise seçilmemekten korkmayan yurtsever milletvekillerinin seçilmesini sağlamaktır. Milletvekillerinin güdümlülükten, parti başkanına yağcılıktan, onun ağzına bakmaktan kurtarılması gerekmektedir.
*
Çağdaş ve demokratik bir topluma tez elden dönüşebilmek için, verilecek eğitimin de çağdaş ve demokratik olmasıgerekmektedir.
*
Eğitimde uygulanacak yöntemlerin yaşamla doğrudan ilintili olması ve özünde taklitçilik yerine yaratıcılık barındırması gerekmektedir.
*
Verilecek eğitim, toplumun güncel sorunları ile ilgilenen, onun toplumsal gereksinmelerine yanıt verebilen, sorunlar karşısında bocalayan, duraksayan değil, çözüm bulma konusunda donanımlı, kendini her konuda ve her türlü koşula adapte edebilecek biçimde değiştirmeye hazır bireyler yetiştirecek biçimde örgütlenmelidir.
*
Eğitimde gerçek anlamda bir başarıdan söz edebilmek için, yetiştirilecek insanın, çağın gerektirdiği değişim ve yeniliklere ayak uydurabilmesi, değişik koşullara adapte olmakta bir sıkıntısının olmaması gerekir. Açık fikirli ve ileri görüşlü bir yolizlenmelidir. Geçen olayları teker teker ele alarak, doğru yorumlamaları sağlanmalıdır. Ne kadar çok vaka incelenip, örneklendirilirse, eğitim alanında elde edilecek sonuç, o kadar doyurucu olacaktır. Bu konuda Köy Enstitüleri uygulaması güzel bir örnek olarak her fırsatta değerlendirilmelidir. Keşke başka örnekler, özgün projeler olsaydı da onları da örnek gösterebilseydik.
*
Eğitimde amaç, bir toplumun tüm bireylerinin ayrımsız topyekün eğitimi ise, insanlar arasında, yaş, cinsiyet, dil, din, etnik köken, köylü, kent soylu, kadın erkek ya da çoluk çocuk ayrımı yapmadanherkese eşit fırsat verilerek ulaşmak olmalıdır. Örneklemeler yapılırken, öğrencilerin yaş durumları ve ilgi alanları gözönüne alınmalıdır.
*
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, vatanını seven, onun bölünmez bütünlüğüne inanan ve bilinçli birer yurttaş olarak sorumluluklarının farkında olan herkes, gerekli eğitim öğretimi görmelidir. Buna hakkı vardır. Yalnız verilecek eğitim, insanları yetiştikleri ya da yaşadıkları çevrenin olduğu kadar, mensubu oldukları toplumun da gereksinimlerini karşılayacak biçimde düzenlenmelidir. Eğitilen her vatandaşa, yurttaşlık bilinci mutlaka kazandırılmalıdır.
*
Eğitim çeşitlendirilirken, bölgenin özellikleri ve yöresel özellikler de hesaba katılmalı, gereksinimler ve öncelikler belirlenmeli ve bölgesel olarak oluşturulacak sistem öyle oluşturulmalıdır.
*
Her yaşta insanın, düşünsel yapısını geliştirecek biçimde, gazete, dergi ve kitap okumaları, aralarında tartışmaları sağlanmalı ve okuma alışkanlıklarını geliştirmek için toplu okuma ve birlikte değerlendirme birimleri kurulmalıdır. Gazete, kitap ve dergi fiyatları yeniden gözden geçirilmeli, boyalı basının göz boyaması önlenmelidir. Devlet desteği olacaksa, bu kitap, dergi, gazete gibi okumaya yönelik konulara kaydırılmalıdır. Televizyon programları da eğitici olmalıdır.
*
Bir insan, ne kadar çok kitap okumayı planlıyor ve onu gerçekleştiriyorsa, o kadar çok ufku genişler. Kitap okuma ülke çapında yaygınlaştırılmalı ve yoğunlaştırılmalıdır.
*
Eğitilerek, ayağı yere sağlam basan doğru bir hayat görüşüsağlanacak ve bilinçli birer vatandaş yapılacak her bireyin, öncelikle kendi kendisini tanıması, hangi sanat kollarına yatkınolduğunu anlamasına, bireysel yeteneklerini ortaya çıkartmaya, insanı diğer canlı varlıklardan ayıran en önemli özellik olanyaratıcılığını fark etme ve geliştirme ve daha özgün hale getirmeye yönelik çalışmalar özendirilmelidir.
*
Üzerinde durulacak her konu, güncel olmalı, sorunların çözümünde de çağdaş yöntemler ve teknolojiler kullanılmalıdır.Ülke, diğer geri kalmış toplumlar gibi, gelişmiş ülkelerin sömürgesi ve teknoloji çöplüğü haline getirilmemelidir.
*
Dünya ile bütünleşmek için ön koşulsuz çaba gösterilmelidir. Bu toplumsal niteliklerden, gelenek ve göreneklerden vazgeçilmesi anlamına gelmez. Bir ülke gelenekleri, görenekleri, örf ve adetlerini sürdürerek de batılı ve kalkınmış bir ülke olabilir.Japonya buna güzel bir örnektir. Türkiye neden olmasın? Neyimiz eksik? Bir İkinci Dünya Savaşında nerdeyse yok olan Japonya'nın bugünkü dünya devi konumuna bakın, bir de savaş görmeyen ülkemizin gerici iktidarlarla getirildiği noktaya bakın.
*
Öğrencilerin yaratıcılıklarının önünü açan yöneticileri, eğitimcileri, akademisyenleri bünyesinde barındıran eğitim kurumlarına ve eğitim anlayışına gereksinmemiz var. Kendine güvenmeyen, hemen pes eden, sabırsız, paylaşımcı olmayan, insan sevgisi taşımayaninsanlar, asla öğretmen yapılmamalıdır. Öğretmen adaylarında sınırsız insan ve doğa sevgisi bir ölçüt olmalıdır.
*
Eğitim kadrolarında liyakat esas alınmalıdır. Birilerinin dümen suyu gitmeye, ona yandaşlık yaparak yerini korumaya ya da sorgulamadan körü körüne sadakata prim vermek yerine, önceliği,uzmanlık ve deneyime vermek gerekir. Hocanın çantasını taşıyarak, bir yerlere gelmekten söz etmiyoruz. Gerçek anlamda,emek sarfedilerek hak edilmiş anlamda uzmanlıktan ve liyakattan söz ediyoruz.
*
Genel eğitimlerini tamamlayan eğitim mensuplarına görev alacakları değişik seviyelerdeki insanlara verilecek eğitimin doğru ve tutarlı olabilmesi için, mutlaka mesleki formasyon, uzun eğitimleri sırasında programa yedirilerek verilmeli, ama bu asla göstermelik olmamalıdır. Hele hele öğretmen olarak yetiştirilmedikleri halde, dışardan formasyon kurslarına katılarak kişilerin öğretmen yapılmalarına asla sıcak bakmamak gerekir.
*
Öğretmenliği asıl meslek olarak seçenler değerlendirilmeli, sınıfa onlar sokulmalıdır. Adet yerini bulsun diye, sırf öğretmen açığı kapansın diye, önüne gelen kurumun formasyon programları açması önlenmelidir.
*
Bütün okullar, dersaneler ve her seviyedeki eğitim kurumları, (anaokulları, özel okullar, resmi ve özel üniversiteler (vakıf üniversiteleri de dahil) ve her türlü yurt, yazları ve yarıyıl tatillerinda atıl bırakılmak yerine, uzmanlarından yararlanılarak, insanların, ilgilenenlerin gereksinimlerini karşılayacak biçimde ana baba okulları, okuma yazma okulları, meslek edindirme üniteleri,bölgesel insan kaynakları merkezlerine dönüştürülmelidir.
*
Hala yurt genelinde okuma yazma bilmeyen insan bulunması, eğitim yöneticilerinin, üst düzey bürokratların ve politikacıların ayıbıdır. Tarikat yurtları, özel yurtlar keşmekeşten kurtarılıp, kesinlikle denetim altına alınmalıdır. Devletin kucaklayıcı kolları arasına ve kanatları altına alınmalıdır.
*
Okullar, vardiyalı çalışır hale getirilmeli, atıl bırakılmamalı, her okul mutlaka bir proje okuluna dönüştürülmelidir.
*
Yaygın olarak düzenlenecek kurslar yardımıyla katılımcı vatandaşlara, yurttaşlık bilinci, anababa olmanın önemi, anadili bilinci, iyi konuşma, iyi yazma, bilgisayar, çocuk bakımı, çeşitli meslekler için alt yapı oluşturulması, insan ilişkileri, görgü, trafik bilgileri, zararlı alışkanlıkların giderilmesi ve yabancı dil gibi daha pek çok konuda eğitim verilebilir. Kırmızı ışıkta neden durulması gerektiği öğretilebilir. Nüfus kontrolu, yere tükürmenin zararları, kötü alışkanlıklar, yurttaşlık hak ve sorumluluklarıöğretilerek, yaşam kalitesini artıracak önerilerde bulunulabilir.
*
Kişilik geliştirici ve meslek edinmeye ve meslekte ilerlemeye yönelik çalışmalar yapılabilir. Dil öğrenmek, komşusuna karşı iyi komşuluk ilişkileri geliştirmek, bir turiste karşı, bir yabancıya karşı nasıl davranacağını öğretmek gibi, temel öğretiler verilebilir. Toplumun genel yaşam kalitesini küçük küçük katkılarla artırarak, ilerde ona büyük ivmeler kazandırılabilir. Daha fazla öğrenme isteği uyandırılabilir.
*
Önümüzde koşarak giden Batı uygarlığının evrensel değerlerine erişmek için toplum olarak bizlerin uçarak gitmemiz, önce onları yakalayıp ilk fırsatta geçmek için çalışmamız, ama çok çalışmamız gerekmektedir. Onların zaaflarına, kötü alışkanlıklarına öykünmek yerine, teknolojilerine ulaşmayı hedef edinebiliriz. Aradaki farkı ancak çok sıkı ve verimli çalışarak kapatabiliriz.
*
Bu tip çalışmalar vasıtası ile insanlarımıza, dürüstlüğün bir erdem olduğunu, ahlaklı olmanın önemini, başkalarının da haklarına sahip çıkılması gerektiğini öğretebiliriz. Bizim özgürlüğümüzün bittiği yerde, başkalarının özgürlüğünün başladığı bilincini, demokrasi anlayışını da verebiliriz.
*
Toplumun bozulmaya yüz tutan geleneksel özelliklerini,konukseverlik, yardımseverlik, paylaşma, sevgi, saygı gibi özelliklerini dejenere olmaktan kurtarıp, yine toplumun belirgin ortak değerleri haline getirebiliriz. Kısacası eğitim alanında yapılacak çok iş var.
*
Kurulacak okullar çok programlı, çok doğrultulu olmalı, bir kavak ağacı gibi yalnızca diklemesine, tek amaçlı, tek doğrultulu değil, bir çınar ağacı gibi çok amaçlı, yana ve yukarı doğru genişleyen ve bu okullarda yetiştirilecek öğrencilere kısa yoldan uygulamalı ve yaşamsal bilgiler verilerek, yetenekleri açığa çıkartılarak, onları yontup geliştirerek, vatandaş yapıp hayatın içine gönderen, kendi kendine yeten ve devamlı üreten bir konuma getirecek biçimde planlanmalıdırlar.
*
Zeka, akıl ve yetenek bakımından en üst düzeyde olanlar belirlenip, onların yaratıcılıklarından ve sanatsal yeteneklerinden yararlanabilmek için dikine yükselmeleri ve zirveye ulaşmaları olanağı sağlanmalıdır. Diğerlerine de kapsamlı ve yaygın eğitim olanakları sağlanmalıdır. Yurt sathında hiç kimse eğitimsiz, okulsuz, öğretmensiz bırakılmamalıdır.
*
Eğitim, hiçbir aşamada kolaylaştırıcı, not verici, sınıf geçirici olmamalı, neden niçin öğrendiğini sorgulayan, öğrendiği bilgilerin hayatta ne işe yarayacağının bilincinde olan ve öğrenmenin kendini geliştirmek açısından bir ihtiyaç olduğunu hisseden bireyler yetiştirmeyi amaç edinmelidir.
*
Vatan sathında hazır yiyen ve üretmeyen hiçbir insan bırakılmamalıdır. Özürlü insanlara bile toplumun gözünde birer değer oldukları, kendilerine koşullar ne olursa olsun sahip çıkıldığı hissettirilmelidir. Hatta onların bile üretime olumlu katkıları sağlanmalıdır. Toplumca önemsendikleri hissettirilmelidir.
YATIRIMLAR
Eğitime ayrılan paylar ve eğitim için toplanan vergiler mutlaka eğitim için harcanmalıdır. Eğitim konusunda ivmesi artan ve hep daha fazla kitlelere ulaşmayı amaçlayan, hep daha kaliteli ve nitelikli çalışmaları amaçlayan işler planlanmalıdır.
*
İnsanların imece usulu çalışması ve herkesin olanakları ölçüsündeeğitime katkı koyması sağlanmalıdır. Hizmetin kime nasıl gideceği, kimlerin ödemede bulunacağı, kimlerin eğitim öğretim hizmetlerinden parasız yararlanacağı nesnel ölçütlere bağlanmalıdır. Sosyal devlet eğitim-öğretimi parasız yapacaktır, bu doğrudur ama, kaliteli hizmet de kaliteli yatırımlarla, araç gereçle ve teknoloji ile mümkün olmaktadır. Hizmetin gideceği yerler iyi planlanmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.
*
Turistik bir yörede sanayiye yönelik çalışmalar yapmak, ya da ne bileyim, tarımsal alanda üretim yapan bir bölgede, balıkçılık yapmak gibi işler “atın önüne et, itin önüne ot” koymak gibidir. Boş işlerdir. Bölgeler ve üretilecek hizmetler yerel ihtiyaçlar belirlenerek planlanmalıdır.
*
Gelecek ihtiyaçlarda göz önüne alınmalıdır. İhtiyaç olmayan sektörlere inatla yatırım yapmaya devam etmek yerine, insan kaynağı ihtiyacı olan sektörlere yönelmek ve o insan gücünü yetiştirmek önem taşımaktadır. O zaman bir konuda yetişmiş bir elemanı sırf istihdam etmek için uzmanı olmadığı bir alanda değerlendirmek zorunda kalmayız. İşler de, işten anlamayan insanların elinde yarım yamalak görülmez. Eksikli kusurlu işler ortaya çıkmaz. Hele eğitim konusunda eksik bırakılanlar toplumun geleceğini de ipotek altına aldıkları için ilerde toplum adına çok daha yüklü bir fatura ödenmek zorunda kalınmaz.
İLİNTİLİ KURUMLAR
Öğretmen okulları, Eğitim fakülteleri ve Eğitim akademileri ayrı ayrı kampüsler halinde ama birbirleri ile organik anlamda yakından ilintili, birbirlerinin ihtiyaçlarını bilen ve karşılayan, biçimde algılanarak, yeniden planlanmalıdır.
*
Amacı sadece çeşitli seviyelerde öğretmen ve eğitim yöneticisi yetiştiren üniversiteler açılmalı, bu üniversiteler, öğretmen yetiştirirken, eğitimin her kademesini, anasınıfı, okul öncesi eğitim, ilk ve orta öğretim, yüksek öğretim, lisans üstü ve doktora ve akademisyen düzeyinde her aşamada toplumun en kaliteli unsurlarını seçip onları birer aşı gibi ele almalıdır. Eğitimde kurmay eğitimci, uzman eğitimci yetişmesi için, eğitim akademileri oluşturulması bir zorunluluktur.
PARTİLER ÜSTÜ POLİTİKA
Eğitim konusunda partiler üstü bir politika izlenmelidir. Devletin geleceği rastlantılara bırakılamaz. O nedenle, temel ilkeleri değişmeyen, ama hep bilime ve çağdaşlığa açık bir eğitim politikası olmalıdır. Eğitim ülke çapında özel bir statüye kavuşturulmalıdır.
*
Her değişen iktidarla birlikte yapılanı yıkan değil, yapan, üst üste koyan bir sistem oluşturulmalıdır. Kemalizmin eğitim konusundaki temel ilkeleri yerleştirilmeli, çağdaş uygarlığı geçme, gelişmiş toplum olma gibi hedefler konulmalıdır.
*
Eğitim her aşamada yerel ve bölgesel ihtiyaçlara cevap vermeli, öğretmenlerin iyi bir eğitim almaları ve konularında uzmanlaştırılmaları sağlanmalıdır. Devlet politika olarak eğitim öğretimden ve kültürden tasarruf etmeyi asla düşünmemelidir. Yaşam bir süreçse, öğrenme devamlı ise, medya, okul, basın, her türlü iletişim organları kullanılarak yenileşme insanın ayağına götürülmeli, hizmet içi çalışmalar aksatmadan yapılmalıdır.
*
Eğitim konusundaki yenilikler ve teknoloji bilgi olarak aktarılmalı. Ülkenin insan kaynaklarını eğitirken, “İşbaşında yetiştirme,” “yaparak yaşayarak kalıcı öğrenme” ve “uygulamaya dayalı işe yarar eğitim”, temel ilkeler olmalıdır.
*
Ezbercilikten uzak, pratik uygulamaya dayalı, ekonomik değer yaratan, yaratıcılığı ve patenti özendiren, mutlaka bir Türk damgası taşıyan, bunu geliştiren, taklit (öykünmeci) değil, özgün programlar amaçlanmalıdır. Köy Enstitüsü projesi gibi, tamamiyle bize ait markalar yaratılmalıdır. Çağdaş eğitimde marka olunmalıdır.
HANGİ RUHLA YOLA ÇIKILACAK?
Hasan Tahsin ruhu, İsmail Hakkı Tonguç inanmışlığı, Mustafa Kemal Atatürk devrimciliği, Mustafa Necati adanmışlığı, Hasan Ali Yücel sorumluluğu, İsmet İnönü Kararlılığı ve Saffet Arıkan Bedük sabrı gösterilmelidir.
*
Yetiştirilecek öğretmenler, bütün bu üstün kişilik özelliklerini kendi bünyelerinde toplamalıdırlar. Hepsi olmasa bile en azından birkaç niteliği birlikte taşımalıdırlar.
HALKIN SAĞDUYUSU
Bu konuda halkın sağduyusu harekete geçirilmeli, güçler birleştirilmelidir. Çorak tarlalara yeniden su getirilmeli, çöl yeniden yeşertilmelidir. Ülke bir uçtan bir uca ve her alanda yeniden bir şantiye haline getirilmelidir. Topyekün bir eğitim ve kalkınma hamlesine girişilmelidir.
*
Coğrafi konumu nedeniyle bir yeryüzü cenneti olan ülkemiz, çok çalışılarak, ortak çalışılarak gerçek bir cennet haline dönüştürülmelidir.
EĞİTİM SÜRECİ; BRANŞLAŞMA VE GEÇİŞ OLANAĞI
Ayrımsız her çocuk, 3 yaşına geldiğinde, anaokulu ve okul öncesi eğitimine alınmalıdır. Bu eğitim parasız, devletin kontrolunda ve 4 yıl süreli olmalıdır.
*
Daha sonra ilk ve ortaöğretim kesintisiz, 12 yıl olarak uygulanmalı, birinci beş yılda (ilkokul)temel bilgiler verilip, okuma yazma öğretilip, belirli alışkanlıklar kazandırıldıktan sonra, ikinci yedi yılda (orta ve lise) yetenek ayrımı ve branşlaşmaya gidilmelidir. Yedi yılın ilk dört yılında genel yeteneklerin tesbiti, sonraki üç yılda özel yeteneklerin tesbiti işi tamamlanmalıdır.
*
Algılaması ve zihinsel boyutu önde olanların önü açılmalı, diğerlerine kısa yoldan meslek edindirilmelidir. Her sınıf ve düzeyde kısıtlı da olsa kendini geliştirenler için nesnel gözlemler yapmak koşulu ile yatay ve dikey geçişler için olanak sağlanmalıdır.
*
Daha sonra 4 yıl ya da yabancı dil eğitimi verilecekse (hazırlık sınıfı) 5 yıllık süre ile üniversite eğitimi (lisans) düşünülmeli, sonrasında yüksek lisans ve doktora olanakları genişletilmelidir.
*
İki yıllık ön lisans programlarına en kısa zamansa son verilerek, bütün yüksek öğretim programları en az dört yıla çıkartılmalıdır. Üniversite mezunu bir toplum amaç edinilmelidir.
YEDİDEN YETMİŞE EĞİTİM
Toplumun nüvesini oluşturan ve hiç bir yaş grubunu dışlamayan yediden yetmişe herkese ulaşmayı gaye edinen bir okullaşma sağlanmalıdır.
*
Eğitim kurumları tam kapasite ile gece gündüz, iş günü ya da tatil demeden, vardiya usulü hizmet üreten kurumlar haline getirilmelidir. Kurslar, seminerler, konferanslar, aydınlanma toplantıları kesintisiz düzenlenmelidir. Katılımcıların aktif katılımı sağlanmalıdır.
*
Aile eğitimi mutlaka planlanmalıdır. Mahalleler, köyler, mezraların her biri, küçük birer birim olarak ele alınmalı, aralarında eşgüdüm sağlanmalıdır. Her kasaba ve her kent kendi gelişim modelini kendisi geliştirmelidir. Kendi ihtiyaçları doğrultusunda hareket etmelidir. Belirli aralıklarla yetkililer aradaki eşgüdümü sağlamak üzere bir araya gelmeli ve karşılıklı etkileşim ve paylaşım sağlanmalıdır. Görüş alışverişi yapılmalı ve uygulamalar tartışılmalı, gerekli iyileştirmeler yapılmalıdır. İnsanlar yurttaş yapılmadıkları ve adil davranılmadığı için sorunlar çıkmaktadır.
*
Dağda tek başına yaşayan tek bir çoban bile dışlanmadan insana eğitim öğretim adına yatırım yapılmalıdır. Bunun adının ne olduğu önemli değildir. “Türkiye İnsan Kaynakları Geliştirme Projesi” olabilir.
*
Avrupa’nın en genç ve iyi örgütlenirse, çalışmaya en yatkın ulusunun tek bir kişisinin bile enerjisini ve yaratıcı gücünü boşa harcamaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Durmak zamanı değil, çalışmak zamanıdır. Çağdaş uygarlık düzeyine erişip, geçmek zamanıdır. Piramidin tepesindeki insanlar, ders vermek ,ahkam kesmek yerine topluma örnek olmayı ilke edinmelidirler.
UMUT VAR
Anadolu, ara tanrıça Kybele’nin (Kibele) anavatanıdır. Bilindiği gibi Kybele (Kibele) doğurganlığın, betin bereketin ve yaratıcılığın simgesidir. En sıkışık günlerinde bir Mustafa Kemal doğuran Anadolu kadını, başı sıkışınca, eğitim öğretime çare bulmak üzere kendine özgün bir sistem olan Köy enstitüsü olgusunu yaşama geçiren yurdum insanı, yine başı sıkışınca yeni bir sistem, yeni bir çıkış yolu bulacaktır. Buna muktedirdir. Bu konuda umudu yitirmemek ve toplumun özüne güvenmek gerekir.
VATAN SATHINDA ÖRGÜTLENME
Vatan savunmasını yaparken, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır.” demiş sevgili Atamız. Her alanda olduğu gibi, eğitimi de topyekün bir mücadele alanı kabul etmek ve davranışlarımızı ona göre geliştirmek zorundayız.
*
Karanlığa karşı, cehle karşı ulusal bir savaş vermek ve zaman içerisinde elden çıkan kaleleri, terk edilmek zorunda kalınan cepheleri yeniden kazanmak zorundayız. Ulusal birlik için bu olmazsa olmaz kuraldır.
YA SÖMÜRÜ DÜZENİ YA DA ULUSAL BİLİNÇ
Biliyoruz ki, toplum olarak ilerlemekten başka çaremiz yok. Sömürülen bir ulus olmaya devam etmek istemiyorsak, parçalanıp yutulmak istemiyorsak, insanımızı tez elden bilinçlendirmek ve çağdaş ve donanımlı bir duruma getirmek zorundayız. Gerçekleri fark ettirmek zorundayız.
*
Çağdaş Türk insanını yetiştirirken, Türk toplumunun çağdaş gereksinimlerine cevap veren, yeniden yapılandırılmış, yeni bir ruhla donatılmış, kendi özüne dayanan ve insanının yaratıcılığına inanıp onu harekete geçiren, üreten, üreten, hep üreten okullar kurulmalıdır.
*
Tüm okullar, okul olabilecek tüm yerler, kahvehaneler, parklar, bahçeler, camiler ve mescitler kısacası insanımızın toplu olarak bulunduğu akla gelen her yer projeye dahil edilerek, öncelikle uygun birer iş alanı haline getirilmelidir. (İşgal altındaki camilerin, mescitlerin ahır, depo ya da disko yapıldığını, bağımsızlığı olmayan insanın özgürce ibadet şansının da bulunmadığını, unutmayalım. Asıl bilinç bu noktada gerekli, öncelikle bunu bilelim.)
*
Yeniden yapılanma için, bu işe sıcak bakan anlayışlı bir kamuoyu oluşturulmalı, din istismarcısı, çıkarcı iktidarlar anında değiştirilmelidir. Toplumun dinamiğine engel olmaları önlenmelidir. Ancak ulusal bilinci geliştirerek sömürü düzenine karşı koyabiliriz. Ancak eğitim yoluyla, bilinçle bağımsız kalabiliriz, bağımsızlığımızı koruyabiliriz.
EĞİTİM VE ALAN SEÇME HAKKI
İstediği alanda eğitilmek, yeteneğine uygun bir işe yerleşmek, severek çalışmak, umutlu bir gelecek beklentisi içinde olmak her insanın hakkıdır. Bunu yapacak, eğitim ve iş edindirme olanakları her aşamada zorlanmalıdır. Toplumun hangi alanda, hangi elemana ihtiyacı varsa, o yetiştirilmelidir. Zorlama ve dayatma olmamalıdır. Puanı nereyi tutarsa yaklaşımı çok yanlış bir anlayıştır.
KISSADAN HİSSE, TARİHTEN DERS ÇIKARTMAK
Eğitim alanında bize özgü ve gözkamaştırıcı bir proje olan Köy Enstitüleri uygulaması, artık sonlandırılmış olsa bile, hepimiz için çok önemli bir deneyim olmuştur. Oradan çıkartılacak büyük dersler, kıssaden hisseler vardır. Ülkenin daha fazla yanlış yapmaya dayanacak gücü ve yitirilecek zamanı kalmamıştır.
İNSANA YATIRIM
Verilen eğitimde, insan öğesi hep en ön planda tutulmalıdır. Dersi kürsüden ayrılmadan, ya da karatahta önünde dikelerek anlatmak artık iş değildir. Hele bugünün işi hiç değildir. Öğretmenin öğrencilerini alıp, okuldan dışarı çıkması ve öğrencilerini hayatla yüzyüze getirmesi zamanı çoktan gelmiştir. Hayatın her alanı bir okuldur zaten. İnsana yatırım, ülkenin geleceğine yatırımdır.
EZBERE SON
Eğitim sistemimiz, yıllarca, hep ezberci eğitimin kısır döngüsünde çalkanıp durmuştur. Bundan kurtarılması ülkenin geleceği açısından yaşamsal önem taşımaktadır.
*
Bilmenin, söylemekle, defalarca anlatmakla değil, ancak yapmakla mümkün olduğu, yapılanın unutulmadığı düşüncesi öğrenen herkese kavratılmalıdır.
BİLGİYİ İŞE YARAR HALE GETİRME
Edinilen bilgiyi, işe yarar hale dönüştürerek, güzellikler üreterek, geliştirmek amaç olmalıdır.
*
Bu nedenle, sağlıklı bir iş eğitimi verilmesi gerekmektedir. “İş içinde, iş aracılığıyla, iş için eğitim” anlayışı, her yaştaki ve her kademedeki insanımıza anlatılmalıdır. “İş”i iş edinmek gerek.
GERÇEK EĞİTİM KURUMU
Gerçek eğitim kurumları, öğrenci merkezli, konuşan-kendini ifade edebilen-üreten öğrencilerin özgür düşünceli olduğu, halkın çıkarlarını savunan, demokrat, bilimsel düşünen insanlar yetiştirmek amacında olan eğitim kurumlardır. Okullar bu anlamda yeni bir yapıya kavuşturulmalıdır.
ÜRETİME DAYALI EĞİTİM
Küçük çapta birer üretim alanına, birer işletmeye ya da en azından birer atölye (işlik) konumuna sokulacak okullarda, tamamiyle üretimi teşvik eden ve üretilenleri belirli aralıklarla düzenlencek kermeslerle, sergilerle değerlendiren önlemler alınmalıdır.
*
Üretime dayalı anlayış eğitimin temelidir. Tüketimi özendirmek yerine, üretimi özendirmek temel ilke olmalıdır. Ortak üretim, ortak pazarlama, ortak değerlendirme ve ortak tüketim, okul dönemi dahil olmak üzere her yaşta insanımız için bir yaşam biçimi haline getirilmelidir.
OKUMANIN, EĞİTİMİN ÖNEMİ
Eğitim, bir süs olarak değil, bir gereksinim olarak kabul edilmelidir. Soyut ve ezbere dayalı eğitim süreci, doğal olarak öğrenciler üzerinde bir eğitilme gereksinimi, bir okuma özlemi yaratamamıştır. Tersine, bir bıkkınlık yaratarak, “Okuyup ta ne olacak? Sonunda diplomalı işsizler olmayacak mıyız?” dedirtmiştir. Okumayınca, sorunlarla ilgilenmeyince, ülkenin başına neler geldiğini hepimiz görüyoruz. Bir biçimde insanlara eğitilme ihtiyacı hissettirilmeli ve onların okuma özlemi duymaları ve gerçekleri görmeleri sağlanmalıdır.
*
Okuma deyince, kitap okumaya da değinmemiz yararlı olur. Okullarda, okumaya özendirme anlamında, anlama ve yorumlama yeteneklerini geliştirme anlamında sınıf içi beraber okuma saatleri ve serbest okuma saatleri oluşturulmalı, kitap dostluğu gibi alışkanlıklar, okullarımıza köklü bir biçimde yerleştirilmelidir.
*
Okuma saatlerinde belli sayıda kitap okuma teşvik edilmeli ve okunan kitaplara dair özetleme çalışmaları yapılmalı. Okuma yazma bilen herkes seviyesine uygun kitaplar okumaya özendirilmelidir. Gençleri, kitap okumaktan soğutmamak gerekir. Okuyan insandan, beyninin içi süslü insandan çevresine zarar gelmez, bu öğretilmelidir.
MÜZİK ALETİ ÇALMA
Okullarda bir müzik aleti çalma mecburiyeti olmalı, halk türküleri ve klasik batı müziğini amaçlayan çok sesli müzik çalışmaları yapılması teşvik edilmelidir. Ruhunu güzel sanatların bir dalıyla besleyen insanın, vatan savunması söz konusu değilse, eline silah alması düşünülemez. Fırça, palet, kalem ya da yaya, pena, mızrap tutan ele, şayet canına kastedilmiyorsa, silah tutmak yakışmaz. Eğitilmiş insan, nitelikli müziği niteliksiz müzikten ayırarak kendini geliştirebilir.
HALK KÜLTÜRÜNE VE GELENEKLERE SAHİP ÇIKMA
Hazırlanacak bir program uyarınca, ulusal oyunlarımızı, folklorümüzü öğrenme olanağı sağlanmalıdır. Geleneksel olan ve çok çeşitlilik arzeden zengin halk kültürümüzün sürdürülmesi bu yakın ilgiye bağlıdır. Aksi takdirde, günümüzde olduğu gibi bir yozlaşma kaçınılmaz hale gelmektedir.
ESTETİK VE SANAT ANLAYIŞINI GELİŞTİRME
Estetik anlayışın geliştirilmesi ve her alanda “Güzel nedir?” sorusunun cevabını bulmak için okullarda resim, heykel ve müzik çalışmalarına önem vermek, yazma çizmeye ağırlık vermek, özendirmek gerekir.
GEZİLER
Yakın ve uzak çevre gezileri yapılarak yurdun yakından tanınması sağlanmalıdır.
DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK ANLAYIŞI
Okul içinde belirli aralıklarla düzenlenecek toplantılarla, okul sorunlarının ve toplumsal sorunların öğrencilerin de katılımlarıyla demokratik yoldan çözülmesi uygulamaları yani demokratik eğitim anlayışının benimsenmesi, böylece herkesin öz güven kazanma eğitimi alma olanağı yaratılmalıdır.
SPOR YAPMA VE ARAÇ-GEREÇ KULLANMA
Öğrencilere, “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.” ilkesinden hareketle, her türlü sporu yapma olanakları sağlanmalı, ilerde işe yarayacak biçimde, bisiklet, motosiklet kullanma, traktör ve araba, çeşitli araç ve gereçleri, el aletlerini kullanma alışkanlıkları kazandırılmalıdır. Bu tip çalışmalara ağırlık verilerek, öğrencilerin el aletlerine dokunmaktan korkmamaları sağlanmalıdır.
*
Çağın gereği olarak da bilgisayar dahil, her türlü teknolojik aygıtın kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Bağımlılık azaltılmalıdır.
İKİNCİ BİR MESLEK EDİNDİRME
Çevrenin gereksinimleri ön plana alınarak, öğrencilere uygulamalı olarak, bahçevanlık, seracılık, organik tarım, arıcılık, ipek böcekçiliği, meyvecilik, balıkçılık, gemicilik, marangozluk ve benzeri alanlarda ikinci bir meslek edindirme girişiminde bulunulmalıdır. Tıpkı Enstitülerde olduğu gibi, eli işe yatkın insanlar, belli konularda kendi kendine yeten insanlar yetiştirilmelidir.
GELENEKSEL MESLEK VE SANATLARIN SÜRDÜRÜLMESİ
Geleneksel mesleklerin, kaybolmakta olan el sanatlarının sürdürülmesi ancak böyle sağlanabilir. Kaybolmakta olan çeşitli sanat dallarının önüne ancak böyle geçilebilir. Ayrıca, bu sayede ekmeğini taştan çıkarmanın yolları da öğretilmiş olur. Eğitim kurumlarında kaybolmakta olan geleneksel el sanatlarına ilgi uyandırılmalıdır.
YARDIMLAŞMA-DAYANIŞMA
Eğitim planlanırken, müfredat hazırlanırken, çevre okullarıyla yardımlaşma, kardeş köy okulları ile yardımlaşma, köylerde gerektikçe imeceye katılma gibi hususlar da düşünülmelidir. Okul bilgi ve görgüsüyle etrafını aydınlatma görevini her koşulda yerine getirmelidir. Okullar, çevre kalkınması için hazırlıklı, donanımlı, üretken ve etken olmalıdır.
TANRI MESLEĞİ VE TANRININ EVİ
Okullar da kutsal kurumlardır. Simgesel anlamda, bir harf öğretenin kulu kölesi olunan yerlerdir. Öyleyse, tüm eğitim kurumları ve tanrının evi camiler, mescitler, bütün yıl boyu açık tutularak, ülkenin kalkınması, ülke insanının eğitilmesi anlamında vardiyalı hizmet üretir hale getirilmelidir.
*
Din görevlileri de çağdaş düşüncelerle yetiştirilmeli, öğretmenlerle çatışır değil, yakın işbirliği yapar duruma getirilmelidirler.
AKLI ÖN PLANA ÇIKARTMA VE BİLİMSELLİK
Tanrının insanoğluna bahşettiği en yüce değer olan “AKIL”ı ön plana çıkartmanın, onu kullanmanın, bilimsel ve çağdaş düşünmenin yollarını birer birer bulmalıyız. Ülkemizi Ortaçağ karanlığına teslim etmek yerine, çağdaşlığın aydınlık yüzüyle tanıştırmalıyız. Yüzlerde yıl ne çektiysek, bağnazlıktan, körükörüne inançtan çektik. Onu bir daha asla denememeliyiz. Ülkemiz, bir deneme tahtası değil, bunu bilmeliyiz. Yitirilecek zaman kalmadı, fark etmeliyiz.
*
Ülkenin bağımsızlığına uzanan elleri, bağnaz kafaları, çağdışı düşünceleri, halkın cehaletinden medet umanları bir kaşık suda boğmadıkça, içinde debelendikleri bataklıkları kurutmadıkça, güzel ülkemizin önünü açmamız mümkün olmayacaktır. Gün dayanışma ve güçlerimizi birleştirme günüdür. Gün, ulusal bağımsızlık için kararlı bir biçimde mücadele etme günüdür. Gün eğitme ve eğitilme günüdür.
KARMA EĞİTİM-YATILILIK
Olanakları kısıtlı ailelerin çocuklarına karma eğitim (kız-erkek birlikte öğrenim görme) doğrultusunda yatılı olanaklar sağlanmalı ve öğrencilerin tüm ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmalıdır.Gündüzlü öğrenci de olmalıdır. Bunu yaparken, gereksinimler devlet eliyle kurulacak atölye ve işletmelerde ucuza üretimyapılarak karşılanmalı, mutlaka yerli malların kullanımıözendirilmelidir.
SÜS BİLGİYE PAYDOS
Uygulanmayan bilgi boş ve edinilmesi lüzumlu olmayan bilgidir. Süs demektir. Bilmek demek, yapmak demektir. İşe yaramasını, üretmesini bilen öğrenciler yetiştirmek tüm eğitim kurumlarının hedefi olmalıdır. Her aşamada eğitimin maliyetlerini düşürecek, ama kaliteyi artıracak yollar aranmalıdır.
TUTARLI ÇAĞA UYGUN EĞİTİM
Uygulanan eğitim-öğretim yöntemleri, kendi içinde tutarlı ve çağa uygun olmalıdır.
SON SÖZ
Öyleyse, bizlere düşen öncelikli görev, eğitim alanında, bilimin, aydınlanmanın son yıllarda yitirmiş göründüğü mevzileri yeniden ele geçirmek adına, raydan çıkan treni tekrar rayına oturmak adına, gereken kararlı ve azimli adımları atmayı, direnç göstermeyi ve bıkkınlık göstermeden mücadele etmeyi zorunlu kılıyor. Şimdi harekete geçilmezse, sonradan yakınmanın yararlı olmayacağı kesin görünüyor.
*
Bunun için neler yapmalıyız? Öncelikle bir ön planlama gerekli. Neyi, kimin için, nasıl yapacağız? İhtiyaç alanları neler? Bunlar belirlenip, yöntemler oluşturulduktan sonra, insanımızın mutluluğunu, esenliğini, geleceğini ve refahını sağlamaya ve kalkınmaya yönelik üretken eğitim kurumları oluşturmalıyız.
*
“Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar.” düşüncesiyle değil, tüm toplum katmanlarının katılımıyla, tam bir imece usulüyle, el birliği ile çalışmalı, birlikte üretip, birlikte tüketmeliyiz. Üretim artığını birlikte değerlendirmeliyiz.
*
Geniş toplum katmanları olarak, bize bireysel anlamda düşen asıl görev, kalkınmış, bağımsız, kendi kendini yöneten, kendi kararlarını kendi alan bir Türkiye’yi yeniden yapılandırırken, Atatürkçü düşünceler doğrultusunda, olaylara hep ulusalcı gözlerle bakıp, öyle değerlendirerek, güçlerimizi birleştirmektir. Başarı ancak güçbirliği ile mümkündür.
*
Eğitimin asıl amacı, toplum çıkarlarını ön plana çıkartan, ulusun esenliğini kendi esenliği bilen bilinçli vatandaşlar yetiştirerek, kendi kişisel ya da sınıfsal çıkarlarını korumak için, sürekli toplumun ümüğünü sıkan insanlara ya da toplum kesimlerine toptan “Dur” demektir.
*
Oylarımızla onları, yani meclisi hak etmeyen çıkarcıları meclise taşıyan yolları bir daha açılmamak üzere tıkamaktır. Bunu yerine getirebilmek için de herkesin, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi”ni ve “Bursa Nutku”nu iyi okuyup, yurtseverce yorumlaması gerekmektedir.
*
Herkes çözüm için elini taşın altına sokmak durumundadır. Çözümü bir başkasından beklemek, “Dur bakalım, ne olacak?” demek zamanı çoktan geçmiştir. 21. yüzyıl Türkiyesinde böyle bir lüksümüz artık yok. Herkesin üstüne düşeni yapması, ülkenin tam bağımsızlığı ve kurtuluşu içinde güçlerini birleştirmesi gerekmektedir. Bunun yapı taşı eğitimdir.
*
Umarız, emeğimiz, iyi niyetimiz doğru algılanır ve ülkenin geleceği, insanımızın mutluluğu adına doğru adımlar bir an evvel atılır. Ülkemiz eğitim adına bu karabasandan kurtulur. Umut var. Zor görünse de yaratılmak zorunda.
*
Bizim şansımız, geçmişte Atatürk gibi bir halk önderine sahip şanlı bir ulusun bireyleri olarak, onun ilke ve devrimlerinden yola çıkarak, onun taktiklerini güderek, onun azim ve kararlılığını göstererek, hem iç hem de dış düşmanlarla mücadele etme azim ve kararlılığını göstermemizdir. Unutmayalım ki, “Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur”