MELTEM ESİNTİSİ

Enes Kaya'ya kıyan anlayışa sade e beddua yetmez

Bir tarikat yurdunda kalan Tıp Fakültesi öğrencisi “Enes Kara” çevre tarafından uygulanan baskılara dayanamayarak intihar etti. Trajik olay, güncelliğini birkaç gün koruyup unutulacak. Sorun, kaldığı yerden, içimizi karartmaya, yaramızı kanatmaya devam edecek.  

   

Mustafa Kemal, toplumun önündeki en büyük engelin yobazlık olduğunu görmüş, sorunun kaynağı olarak gördüğü tekke, zaviye ve dergahları kapatmıştı. Topluma Orta çağ yaşamı değil, çağdaş bir yaşam öngörülmüştü. Laiklik ilkesi doğrultusunda dinin devlet işlerine karışması onun döneminde büyük ölçüde önlenmişti. Atatürk ve İnönü devrinin ardından çok partili dönemin başlaması ile birlikte dönemin rantçı ve çıkarcı siyasileri, dini duyguları kaşıyarak, dini siyaset malzemesi yapmış, irticayı adım adım hortlatmışlardı. Konuyu sürekli gündemde tutarak, açık gizli, sinsi sinsi, yol alarak günümüze geldiler. Toplumun her kesiminde büyük küçük demeden yurdun her yerinde cirit atar, resmi kurumları ele geçirip yönetir, yönlendirir konuma ulaştılar. Görünen köy, kılavuz istemiyor.         

 

Gelinen noktada irtica ve yobazlık at başı gidiyor, cehalet kol geziyor. Karanlık güçler iş başında. Ülkeyi yönetenler, buna dur diyeceklerine arka çıkar görünüyorlar. Ortaya çıkan durumu mazur göstermeye çalışıyorlar. Akıl almaz gerekçelerle karşımıza çıkıyorlar.     

Çoğu tarikat ve cemaat temsilcileri değişik bakanlıklarda çöreklenmiş, sokmak için, yeni kurbanlar yaratmak için gün ve sıra bekliyorlar. Ortalık takunyalıdan geçilmiyor. Resmi kurumlar bir biçimde parsellenmiş durumdalar.   

 

Bize gelince, “Dur bakalım ne olacak, bekleyelim görelim, o kadarına da cesaret edemezler” diye diye geldiğimiz nokta burası. Vurdumduymazlık, aydın aymazlığı bu.  

 

Köy okulları kapatılarak çocukları okumaktan bir biçimde kopartılmış durumda. Taşımacı eğitim denilerek köylerinden, mezralarından çıkartılan çocuklar, tarikat ve cemaat yurtlarına mahkum ediliyorlar. Oralarda çok sayıda olumsuz örneğini gördüğümüz rezaletler yaşanıyor. Kötü örnekleri saya saya bitiremiyoruz.  

 

Devlet baba, kimsesizlerin kimsesi olup yapacağı yeterli sayıda yurt sayesinde çocukları kurtaracak yerde onları tarikat ve cemaat yurtlarına zorunlu olarak terk ediyor. Bunu bile isteye yapıyor.  

 

Memlekette yeteri kadar hatta yeterinden çok daha fazla imam ve hatip varken, onları sayısı gereğinden fazla olan imam-hatip okullarına yönlendiriyor. Buna karşılık toplumun asıl gereksinimi olan meslek okullarına sıcak bakmıyor. Öğretmen okulları kapatılıyor, eğitim akademileri mezunları atanmıyor, toplumun önü karartılıyor, eğitilmemiş toplum özendiriliyor. Fakülteler yeterince eğitim vermiyor, veremiyor.   

 

Kızların okul dışı kalmaları, buna bağlı olarak çocuk gelin sayısının artması önümüzdeki en büyük engellerden biri. Liyakat gözetilmediği için ilgisiz ve bilgisiz yetkililer elinde gençliğimiz çarçur ediliyor. Toplumun geleceği (bekası, kalıcılığı) bile isteye riske atılıyor.  

 

Devletin, erimi ve gücü olan herkesin katkı koyarak en kısa zamanda yurt sorununu çözmesi, onunla da kalmayıp, çocukların küçük yaşta beyinlerini yıkamaya yönelik sübyan mektepleri yapılanması yerine yaygın biçimde okul öncesi eğitime ağırlık verilmesi, okulsuz çocuk bırakılmaması kaçınılmaz görev edinilmelidir. Yurtseverliğin gereği budur. Halk katmanları geleceğe umutla bakmak istiyorlarsa, çağdaş eğitimin ön koşul olduğunu anlamak zorundadırlar. Kurtuluş için başka yol yok. Bir an evvel anlamalı, toplumca gereğini yapmalıyız.           

Yayın Tarihi
12.01.2022
Bu makale 668 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!