İyi Parti’de Hal ve Gidiş (II)

Bir önceki yazımda İYİ Parti’nin hal ve gidişini değerlendirmiş, iktidar namzedi olabilmesi için merkez siyasete yönelmesi gerektiğinin altını çizmiştim. Zira seçmenin önüne bir ideoloji dayatmadan, ortak değerlerde uzlaşma ve halkın sorunlarını çözme konusunda program ve projelerin kesin çizgilerle ortaya konulması gerekir.

Türkiye’nin İYİ Parti’ye ihtiyaç vardır. Bunun için bir muhalefet partisi olarak iktidara karşı durmak ve eleştirilerini yoğunlaştırmak zorundadır. Turan Çömez ve Uğur Poyraz gibi araştırıcı ve eleştiri hakkını iyi kullanan daha çok ismin medyada ön plana çıkması İYİ Parti’nin popülaritesini artırır. Medyadan korkan il ya da ilçe başkanı etkili olabilir mi?

Merkez siyaset, itirazın yanına öneri ve çözümler getirmeyi de gerekli kılar. Ve en önemlisi de milletin birlik ve beraberliğini destekleyen bir siyaset tarzını benimser. Yeni sistemde kimlik ve inanç siyasetinin fazla bir getirisi yoktur. Bu nedenle barış ve kardeşlik, hak ve adalet gibi kavramlara daha çok vurgu yapılması gerekir. 
Ülkemizde öğrenciler, emekliler, işçilere, köylüler, memurlar, asgari ücretliler, geçim sıkıntısı içerisinde inlemekte…İktidar ilime vebilime aykırı icraat ve söylemlerle ülkeyi kötü yönetmektedir. Muhalefet için her türlü zemin iyi top oynamaya uygundur. İktidarı bitirecek hamle; irili ufaklı merkez siyasete meyilli ne kadar parti varsa İYİ Parti çatısı altında birleşmeleridir. Bu da liderlerin ego ve kibirlerini bir yana bırakması ile mümkündür.  Halkına, milletine, devletine, cumhuriyetine, Türklüğe sırtını dönen kaybeder.“Aklını başına alan kazanır. “

Peki, İYİ Parti mevcut hali ile çatı parti olmayı başarabilir mi? Aslına bakılırsa bu konulara uzun süredir girmek istemedim. Lakin gelişmeler ve damarlarımdaki kan basıncının yükselmesi beni yazmaya mecbur bıraktı. 
“Son Kale IYI Parti” sloganı güzel bir slogan. İYİ Parti, sağcı ile solcuyu, alevi ile Sünni’yi Türk ile Kürdü bir araya getirecek bir siyaset izlemeye çalışıyor ama sadece lider nezdinde itibar gördüğü için teşkilatlara arzu edildiği şekilde yansımıyor. 

Müsavat Dervişoğlu’nun dile getirdiği merkez siyaset anlayışını bilmeyen, anlamayan…Sadece kendisini bir yerlere taşıyacak yolların taşını döşemekle meşgul bir teşkilat yapısı ile iktidara yürünemez. Bırakın iktidarı, orta ölçekte bir parti bile olunamaz!

İYİ Parti teşkilatları; geçmiş hikayelerin anlatıldığı, dedikoduların yapıldığı, çay kahve muhabbetleri ile zaman doldurulan emekliler kahvesine dönüşmemelidir. Olgunluğun tecrübesi ile gençliğin enerjisi birleştirilerek ileri adımların atıldığı ve her günün, her anın değerlendirildiği bir eylem planına sahip olunarak tabiri caizse arı gibi çalışılmalıdır. 2028 seçimleri uzak bir tarih gibi görünse de bir gün ansızın gelebilir. “İYİ Parti, “Kartopu Etkisi”, yaratacak hamlelere şimdiden başlamalı ki, yarın geç olmasın. Küçük bir hareketin büyük değişimlere neden olduğu gerçeği unutulmamalıdır. 
•    İYİ Parti, büyümek ve iktidar olmak istiyorsa zenginlerin, para babalarının, kodamanların rağbet gördüğü ve parayı verenin düdüğü çaldığı yer olmaktan çıkarılmalıdır.  Zira gerçek demokrasilerde asıl olan para, kişi, zümre ya da sınıf değildir, halktır. Bu nedenle teşkilatlara kanaat önderleri, sevilen ve saygın isimler monte edilmelidir.
•    Teşkilatlar bugünkü konjonktürde sadece AKP ve Erdoğan karşıtlığı ile oturduğu yerde siyaset yapma alışkanlığından vazgeçmelidir. “Kendiliğinden bir rüzgâr essin de bizi iktidara uçursun, beni de milletvekili veya belediye başkanı yapsın” demekle başarılı olunamaz.
•    Siyaset, adam kazanma sanatıdır. Kimseyi önemli bir neden olmadan dışlamak, küstürmek veya parti çalışmalarından soğutmak doğru bir yönetim anlayışı değildir. Zira particilik gönüllülük esasına dayanır.
•    Parti aidiyetinde güven çok önemlidir. “Herkese mavi boncuk dağıtmak” ve akabinde “verilen sözleri tutmamak” teşkilatın inandırıcılığını yok eder. Parti teşkilatlarına hiçbir siyasi makam vaat edilmeden, bilgili ve donanımlı insanlardan oluşması partiye yarar sağlar.
•    İl ve İlçe teşkilatları saha çalışması ve yüz yüze ziyaretlere önem vermeli, sosyal medya çalışmasından öte,özellikle kırsalda insanlara mekanlarında dokunmalıdır. 
•    İl ve ilçe teşkilatlarının faaliyetleri rapor halinde genel merkez nezdinde değerlendirilmeli; sorunlar, çözüm önerileri, eleştiriler ilgili birime kesip biçmeden iletilmelidir. Bunun için genel başkana bağlı “bir denetleme ve değerlendirme birimi” oluşturulabilir. Çünkü teşkilat başkanları liderin duymak istediği şeyleri söyleyerek yanıltmaktadır
•    Başarılı olamayan ya da çalışmayan teşkilatlar gerekçesini de belirtmek kaydı ile görevden alınmalı, yerine başarılı olabilecek kadrolar getirilmelidir. Teşkilatların çalışıp çalışmadığı özel yaptırılacak anketlerle doğrulanabilir. (Kişisel düşünce ve değerlendirmeler yanlı olabilmektedir.)
•    Sayın Dervişoğlu’nun yaptığı pozitif siyaset, partinin başarı grafiğine yansımamaktadır. “Neden oylarımız %15-25 aralığında değil?” diye sorgulanması gerekirken, filan ankette %6-7 arasında çıktı diye sevinç çığlıkları atan bir teşkilat yapısı ile başarı yakalanamaz.

Bu yazdıklarımı kabul etmeyen, kızan, eleştirenler de olacaktır. Benimki dostane bir uyarıdır. Uyarı deyince aklıma bir hikâye geldi: 
“Birgün kurt sürüye yaklaşır. Horoz kurdu görünce ötmeye başlar. Horozun sesine uyanan köpek, kurdu görür ve havlamaya başlar. Köpeğin sesine çoban uyanır, kurdu görünce yaygarayı basar. Çobanın yaygarasına, uykusu derin olmayan köylüler uyanırlar ve kurdu kovalayıp koyunları kurtarırlar. Sürü kurtulunca keyfe gelen köylüler horozu kesip çobana ikram ederler.”
Zavallı horoz kurdu gördüğünde susmaya devam etseydi yaşamaya devam edecekti.Mükafat alması gerekirken boğazına bıçağı yedi. Öyledir bu işler…Kurban edilenler hep uyandırmaya çalışanlar olmuşlardır.