CESUR KALEM

Toplumsal Çözülmenin İşaretleri!

Hayatta değişmeyen tek şey değişmektir. Dünyadaki değişimlerin, gelişmelerin ve dönüşümlerin takip edilmesi ileri ve çağdaş toplumlarda olağan sayılır. Lakin düşünülmeden veya tarihi gerçeklerin analizi yapılmadan gerçekleşen toplumsal değişimler; toplumda var olan birliği zayıflatır. Ve toplumsal çözülmenin yolunu açar.

Türkçülüğün fikir babası kabul edilen Ziya Gökalp: “Türk milletindenim, İslam Ümmetindenim, Garp medeniyetindenim” demiştir. Yani insanların milletine ve inancına sahip çıkarak ileri ve çağdaş medeniyetlere ulaşılabileceğinin altını çizmiştir. Eğer toplumu ayakta tutan ve birliği sağlayan değerler bütünü ile kavgalı olursanız; toplumsal çözülmenin önünü açarsınız!

Toplumsal çözülme, toplumda var olan iş birliği, ortak değerler, inançlar, birlik ve disiplinin çökmesidir. Toplumu ayakta tutan kuralların bağlayıcılığının azalmasıdır.” Buna “sosyal çözülme” de diyebiliriz. Toplumsal çözülmenin başladığı toplumlarda ülkenin bekası tehlikeye düşmüş demektir. Bu nedenle toplumun fabrika ayarları ile fazla oynamamak gerekir. Zira toplum; volkan gibi patlarsa, önce toplumsal çözülmenin mimarları bu ‘Ateş Topu’nun altında kalır.

İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy; “Eski, eski olduğu için atılmaz, fena olursa atılır. Yeni, yeni olduğu için alınmaz, iyi olursa alınır” der. İdeolojisi gereği ya da cumhuriyetle hesaplaşma adına ülkenin kurucu değerleri ile oynayan yöneticiler, ülkeye çok büyük kötülük yaparlar. Her ülkenin kendine göre bir tarihi geçmişi ve alıştığı bir sistemi vardır. Kendi milli değerlerimizi, iyi olan gelenek ve göreneklerimizi, inancımızı koruyarak; bilimin ve ilmin ışığında ileri medeniyetlere ulaşmamız mümkündür.

Ülkemizde, özellikle son dönemlerde Toplumu ayakta tutan inanç ve değer sistemleri etkinliklerini yitirmiş… Toplumsal ilişkiler çıkar ilişkilerine dönüşerek, adeta çivisi iyice gevşemiştir. Ayrıca bireyler ile devlet kurumları arasında güvensizlik artmış, halka hizmet vermesi ve adil olması gereken yöneticiler, iktidarın parti başkanı gibi davranarak kişisel ikbal ve menfaatlerinin peşine düşmüştür. Bunun yanında devlet kurumları, her gün gelen talimatlar ve değişen mevzuat hükümleri nedeniyle yeni sisteme ayak uyduramaz duruma gelmiştir.

İyi yönetilemeyen devlet kurumları ile bireyler arasındaki çözülmeler ve güvensizlik; kurumların iç bünyesine de yansımış…Kurumlar kendi aralarında da anlaşamaz hale gelmiştir. “Edebali’nin,” İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” sözü unutulmuş, fertler ve farklı kesimler arasına ayrılık tohumları ekilerek birbirleri ile düşmanlaştırılmıştır. 
Toplumsal çözülmeyi tetikleyen başlıca nedenlere bakacak olursak;

•    Sosyal ilişkilerde ve aile yapısında karşılıklı sevgi, saygı, bağlılık ve dayanışmanın zayıflaması, kişilik sistemindeki bozulmalar,  
•    Değerler ve normların etkinliğini yitirmesi, kültürün taşıyıcısı dilin bozulması, aydınların halktan kopması ve iletişimsizlik, ideal birliğin kaybolması, yetersiz sosyalleşme, etnik taleplerin bir üst kimlikle uzlaştırılamaması, 
•    Din ve mezhep anlaşmazlıklarını giderici çalışmaların yetersizliği, din ve vicdan hürriyetinin kullanılamaması, eğitim ve öğretimin milli olma niteliğini yitirmesi,
•    Ekonomik istikrarsızlık, can ve mal güvenliğinin kalmaması, hukuk devleti anlayışının yok edilmesi,
•    Kültür ve sanat faaliyetlerinde topluma birleştirici, barışçı ve bütünleştirici mesajların verilmesi yerine sürekli olarak çatışma, normal dışı ve bölücü mesajların iletilmesi,
•    Zamanla değişen sosyal yapıya uygun yeni sosyal müesseselerin veya dengenin kurulamamasıdır. (Erkal, 2024: 285-286)

Ülkemizde toplumsal çözülme var mıdır?  Bu konuyu örneklerle açıklamak gerekirse;
Toplum, iktidarın yanlış politikaları sonucunda ekonomik ihtiyaçlarını sağlamakta zorluk çekmektedir. Buna mukabil, iktidar yanlısı mutlu bir azınlık zevki sefa içerisinde yaşamakta, adeta halk ile alay etmektedir. Zengin daha zengin olurken fakir daha da fakirleşmiş, sınıf farklılıklarını dengede tutan “Orta Direk” ortadan kaldırılmıştır.

Milli ve manevi değerlerin istismar edilmesi ve siyasete kurban edilmesi, toplumun dine ve değerlere bakışını değiştirmiştir. “Kızgınlıktan Cuma’ya gitmiyorum”, “Bunlar Müslümansa ben değilim” diyen, isyankâr bireyler ve özellikle gençler deizme ve ateizme yönelmiştir.
Özellikle gençler geleceklerinden emin değillerdir. Fırsatını bulan yurtdışına gitmekte, kalanlar da gelecekten umudunu kesmiş durumdadır. Okumayan ve çalışma fırsatı bulamayanlar için “Ev Genci” diye bir kavram türemiştir.

Ülkeyi ayakta tutan kolonlar ile oynanmış, normlar ve kurumlar temel işlevlerinden uzaklaşmışlardır. Anayasanın ve yasaların koyduğu kurallar, siyasal çıkar uğruna geçerliliğini kaybetmiş ve iktidara muhalif olan kim varsa yargı sopası ile itibar suikastına uğramıştır. Bu durum yargıya ve adalete olan güveni azaltmış,hayatın birçok alanında etkili olan kurallar; kişiden kişiye farklı uygulanır hale gelmiştir. Kısacası bağlayıcılığı kalmayan kurallar ve kurumlar toplumsal bir çözülmeyi tetiklemiştir. 

Toplumsal çözülme neticesinde, beklenildiği gibi, toplumda hem ahlaki hem ekonomik hem de aile yapısı çatırdamıştır. Bu sonuç, toplumda suç oranlarını artırmış; kadına şiddet, kadın ve çocuk tecavüzleri, hırsızlık, fuhuş, uyuşturucu bağımlılığı ve adam öldürme olaylarında artış görülmüştür. 

Toplumsal çözülme, en fazla yönetim, eğitim, siyaset ve din kurumuna zarar vermiştir.  Yani bir toplumu ayakta tutan inanç ve değerler sistemi etkinliğini yitirmiş, sosyal kurumlar yeni norm ve değerlere uyum sağlayamamış, toplumda dayanışma ve iş bölümü zaafa uğramış,halka hizmet veren kurumlar ve yöneticiler görevlerini yapıyor (muş) gibi davranır hale getirilmiştir. 

Toplumda bazı bireylerin başına gelen kötü hadiselerden zevk alan veya kendi başına gelenin başkasının da başına gelmesini isteyen, çoğunluğun azınlığı aşağıladığı ve azınlığın çoğunluğa intikam hissi ile dolu olduğu bir toplum yapısı hastalıklıdır. Bu hastalıklı yapıdan kurtulmamız için iyi doktorlara ve gelişmiş ilaçlara ihtiyacımız var! 

Örneğin; "Sınırımızda savaş yaşanırken… Gazze katliamı sürerken… Turizm sancılıyken… Hayat bu kadar pahalıyken… Turizm Bakanı’nın Yunan adalarında lüks yatla tatil fotoğrafı, çok rahatsız edicidir."Ve aynı zamanda toplumsal çürümenin bir göstergesidir. Onun için atalar: “Balık baştan kokar” demişlerdir.

Sonuç olarak; değerlerin ve normların eskisi kadar önem arz etmediği toplumlarda her zaman kültürel değişimler ve dejenerasyonlar yaşanabilir. Bu da bir karmaşaya ya da sosyal çözülmeye neden olur.

Bizden söylemesi. 

Kıssadan Hisse Bir Hikâye 
“Tilkinin kuyruğu kayaya sıkışmış ve kurtulmak için kuyruğunu kesmek zorunda kalmış. Daha sonra bir başka tilki onu gördüğünde “kuyruğunu neden kestin” diye sormuş.

Kuyruğu kesik olan; “Böyle kendimi çok mutlu hissediyorum şimdi o kadar mutluyum ki adeta sevincimden havalara uçuyorum” demiş.
Bunun üzerine diğer tilki de kuyruğunu kesmiş. Fakat mutluluk yerine şiddetli bir acı çekmiş. Hemen tilkiye gelip; “Neden bana yalan söyledin? çok canım acıdı” demiş.

Tilki; “eğer acı çektiğini diğer tilkilere söylersen onlar asla kuyruğunu kesmez ve bizimle dalga geçerler” diye cevap vermiş.  Bu iki tilki diğer tilkilere yaşadıkları mutluluğu anlatmışlar. Böylece tilkilerin çoğu kuyruklarını kesmişler.Çoğunluk onlara geçince bu seferde kuyruğu olanlarla dalga geçip onlara eziyet etmeye başlamışlar.”

Toplumun hali bu!

 

Yayın Tarihi
23.06.2025
Bu makale 903 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Değerli müdürüm, bu kadar gerçekleri bizlerin önüne serdiğiniz için sonsuz teşekkürler. Hani derler ya:"içimi yiyor okumuşsunuz". İşte siz de bizim içimizi okumuşsunuz . Selam ve saygılar sunuyorum

Durdu Evgötüren 27.06.2025

Hocam tebrik ederim.????????????????????

Abdullah Tufan 27.06.2025

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!