Tarih boyunca devlet yönetiminde seçkinler sınıfı her zaman olmuştur. Bu seçkin sınıf genellikle asiller(zenginler), bürokratlar ve saray erkanıdır. Günümüzde cumhuriyet ve demokrasi değerlerinin benimsenmesi adına halkın iradesi esas alınıyor görüntüsü verilmekle birlikte, siyasetçiler ve bürokratlar seçkinler sınıfını oluşturmaya devam etmektedir. Zira siyasi alandaki bu değişim, toplumların çıkarını korumak yerine mutlu bir azınlığa hizmet eder hale getirilmiştir.
Yeni Türkiye’de ise seçkinler gurubu, servet ve iktidarın güç birliği ile oluşmuştur. Yani iktidar; devlet mekanizmalarını kendi faydasına olacak şekilde dönüştürmüş, varlıklı kişilerin siyasette etkin rol oynaması ile yozlaşma sürecini başlatmıştır. Halbuki toplumdan alınan yetki, halkın huzur ve refahının sağlanması içindir.
Çıkar guruplarının ve paranın siyasette etkin ve yönlendirici olması, kamu kaynaklarının eşit bir şekilde topluma dağıtılmasını engellemekte, devlet imkân ve kaynaklarının belli ellerde toplanmasına, yani sermaye aktarımına neden olmaktadır.
Para ve güç sahipleri, siyaseti kontrol etmek için siyasi kampanyaları boşuna finanse etmezler. Ne mi isterler? Kendilerine hizmet edecek politikalar ve yasalar talep ederler. Bu yalın gerçek, iktidar ve muhalefet partileri için geçerli bir olgudur.
Siyasetçilerin kişisel çıkarlarını halkın önceliklerinin önüne koyması ülkemizin en önemli sorunlarından birisidir. Kamu gücünü kullanan hırslı ve aç gözlü (muhteris) siyasetçiler; sadece servet kazanmakla yetinmezler, bu serveti daha fazla siyasi güç kazanmak için pervasızca kullanırlar. İşte bu anlayış, siyaset kurumunun yozlaşmasına ve çürümesine neden olur.
Peki halk, bu tür siyasetçilere neden pirim verir? Çünkü bu tür siyasetçiler halkın gerçekleri yerine duygularına seslenir. Onların inanç ve kimlik değerlerini kullanarak toplumu manipüle ederler. Popülizm ve demagoji strateji konusunda uzman oldukları için geniş bir seçmen kitlesini de peşinden sürüklerler.
En tehlikeli olgulardan biri, yozlaşan siyasetin geniş bir seçmen kitlesini de bu sürece dâhil etmesidir. Sürece dahil olan seçmen kitlesi, siyasilerden halka hizmet yerine, bireysel çıkarlar beklentisi içerisine girer. İşte bu durum, yozlaşan siyasetin desteklenmesine ve toplumsal değerlerin çökmesine katkıda bulunur.
Yozlaşma ve çürüme; toplumsal değerlerin, hukuk ve adaletin, demokrasi ve kalkınmanın önüne set çeker. Böyle bir ülkede yoksulluk, işsizlik ve eşitsizlik gibi sosyal sorunların büyümesi kaçınılmaz olur. Geçim derdinde olan insanlara demokrasi ve hukukun erdemlerini anlatamazsınız!
Toplum bu çürüme girdabından nasıl çıkacaktır. Halk, yozlaşan siyasetin karşısında bilinçli bir duruş sergilemedikçe bu çarpık düzen devam eder. “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.” Çare; siyasetin etik ve değerler üzerinden yapılmasıdır. Bunu da sağlayacak tek güç, halkın iradesi ve kararlılığıdır.
Siyasette kirlenmenin ve çürümenin bir örneğini de "Topuklu Efe” adıyla bilinen Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu gösterdi. Çerçioğlu, CHP’den İstifa ederek aleyhine denmediğini bırakmadığı AKP saflarına, daha doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın himayelerine sığındı.
Çerçioğlu’nun katılımı CHP ve AKP’de bazı tepkileri de dile getirdi. Hatta bir AKP’li ismin, “Bu arkadaşlar neyi alkışlıyorlar sahi? Yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkan birine tören düzenlemek siyaset adına utanç tablosudur…” dediği çeşitli medya organlarında dile getirildi.
“Çerçioğlu daha önce de transfer görüşmeleri yapmış…” Sebebi daha vahim! “Davalardan kendini kurtarma ve hapis korkusu…” Eğer bu doğruysa siyaset adına utanç vericidir. Sonuç ne olur? Belki Çerçioğlu hakkında yürütülen soruşturmalardan AKLANIR belki de tesettüre girerek UMRE yapar hem AK hem de PAK olur.
Çerçioğlu üzerinde imar değişikliği yapması için baskı ya da tehdit yapıldı mı? Varsa öyle bir şey gerekçelerini açıklayarak istifa eder, bağımsız kalarak seni seçen insanların gönlünde taht kurarsın!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu transfere çok kızdı. “Açtı ağzını yumdu gözünü…” Karşılık olarak miting düzenlediği Aydın’da müthiş bir kalabalığa hitap eden Özel, Çerçioğlu için "Topuklayan Efe" ve "Yazıklar olsun" dedi.
Özgür Özel, tepkisinde haklıdır. Atalar, “Taş yerinde ağırdır” lafını boşuna söylememişler. Zira “dalından düşen her yaprak rüzgârın oyuncağı olur.” Lakin kendisinin de bir aynaya bakmasında fayda vardır. “Çalma Elin Kapısını Çalarlar Kapını..." İYİ Parti oyları ile seçilmiş milletvekillerini "baba ocağına geldiler" diye tören yapıp çocuklar gibi sevinirsen; bu gibi ahlaki olmayan transferleri de hazmedeceksin! Bir de her belediye başkanına kefil olmak doğru değildir. Kamuoyu iyi bilir ki bazıları temiz olsa da bazılarının ise altı kirlidir!
Çerçioğlu’nun AKP’ye geçişi fayda sağlar mı? Zinhar sağlamaz. Çerçioğlu jübile yapar, AKP’de çarşı karışır. Nitekim Karar Gazetesi yazarı, eski AKP Milletvekili Mehmet Ocaktan; “Erdemliler Hareketi" olarak yola çıkan partinin bugün, hukuku, adaleti ve liyakati rafa kaldırarak milletle olan bağlarını kopardığını, bu nedenle de kuruluş yıl dönümünde belediye başkanlarını etik olmayan yollarla transfer etme ya da hapse atma gibi yöntemlerle mutlu olmaya çalıştığını savundu.”
Siyasal İslamcılar eli ile etik ve ahlaki değerler yerlerde sürünüyor. “Durmak yok yola devam!”