“Terörsüz Türkiye…” denilen yeni açılım süreci ile ilgili partilerin görüşlerini içeren raporlar Meclis Başkanlığı’na verilmeye başlandı. Komisyonun önemli aktörlerinden biri MHP, diğeri de DEM Partisi’dir.
Medya, DEM ’in taleplerini içeren raporu tam sayfa duyurdu. Rapora şöyle bir göz atıp, dikkatimi çeken bölümlerini köşemde değerlendirmeye aldım. DEM, ne istediğini bilen, davasının arkasında eğilip bükülmeden duran bir Parti. Üstelik meclis kadrosu da oldukça donanımlı ve aktif.
Milli ve yerli iddiası ile seçim kampanyası yürütüp, “DEM=PKK” diyerek milletten oy alanlar ya samimi değiller ya da gerçekleri milletten gizleme peşindeler. Bence işin garibi bu süreçte Atatürk’ün partisi CHP’nin “yanar döner” tavrıdır. Hiçbir konuda net ve anlaşılır değiller.
DEM raporunda neler var? DEM, ideolojisi ve davası gereği, anayasanın başlangıç bölümünün değiştirilmesini, kendince “barış odaklı bir dille yeniden yazılmasını” istiyor. Zira başlangıç bölümünde yer alan Türk, Atatürk ve milliyetçilik gibi kavramları yeterince birleştirici bulmuyor.
DEM, anayasanın değişmez ve değiştirilemez hükümlerinin değiştirilmesini barış için önkoşul görüyor. “Türkiye’nin çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı ve çok kimlikli toplumsal gerçekliği tanıyan yeni bir anayasal düzene ihtiyacı vardır” düşüncesini dile getirerek süreci taçlandıracak anayasal değişiklikler yapılmasını istiyor. İlk üç maddenin değiştirilmesine gelebilecek tepkileri önlemek için 14, 42 ve 66 maddelerinde değişiklik istiyor. Böylece ilk 3 maddeye dokunmadan dokunmuş oluyorlar.
DEM, en radikal düşüncesini rapora geçirerek, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünün çimentosu olan Türk ulus devlet kimliği (md: 66), Türkçe eğitim (md: 42) (idari vesayet(md:127) gibi kavramlarda düzenlemelere gidilmesini istiyor. “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” ibaresine karşı çıkarak vatandaşlık tanımının yeniden yapılmasını talep ediyor. Halbuki bu cümle etnik bir tanım değil, siyasal üst kimliktir. Bunu çıkarıp yerine muğlak bir “Türkiyelilik” koyduğunda ne olur? Ülke bölünür, millet parçalanır. Zaten amaç da bu değil mi?
Başka bir ifadeyle DEM, “Kürtçe başta olmak üzere Türkiye’de konuşulan tüm dillerde anadili temelli ve çok dilli eğitim modelleri yasal güvenceye kavuşturulmalıdır” diyor. Burada amaç; resmi eğitim dilini tartışmaya açmak, ortak kamusal alanı parçalamaktır. Resmi dili çoğaltmak; eğitimi, birleştirici değil ayrıştırıcı yapar ki, bu Avrupa’da bile kırmızı çizgidir.
İsteklerinin gerçekleşmesi halinde “Türk Vatandaşlığı” tanımı fiilen değişmiş, Türkiyeli kavramı yerleştirilmiş, ulus devlet yapısı kısmen de olsa yıkılmış olacaktır... Bu halde bağımsızlık istemek de Anayasal suç olmayacaktır!
Bu arada Ümmetçilere de selam çakarak, Atatürk’ün zararlı faaliyetleri nedeni ile kapattığı medreselere resmi statü tanınmasının gereğini işaret ediyor.
DEM, Kürt gençlerinin TSK’da askerlik yapmasına karşı çıkarak, “zorunlu askerlik yasası kaldırılmalı “vicdani ret hakkı” yasal statüye kavuşturulmalıdır” diyor. Nedir vicdani ret hakkı? Vicdani ret, “bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri veya dinsel inançları doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesidir.”
Türkiye'de vicdani ret, kanunlarda hak olarak tanınmamıştır.
DEM, Devlet Bahçeli’nin “kurucu önderi” terörist başı Abdullah Öcalan için “fiziki özgürlük” ve “Umut Hakkı” ilkesinin uygulanması ile Terörle Mücadele Yasası’nın (TMK) kaldırılmasını, “koruculuk sisteminin lağvedilmesini” dile getiriyor.
DEM, gazını tam olarak alamamış olacak ki, kendisine verilen tavizler ve hoşgörüyü istismar ederek; bütün teröristlere özgürlük, sosyal güvenlik, sağlık hizmeti, kamuda görev ve yasal teminat isteğinde bulunuyor. “Bu Yasa (Barış), çatışma sürecinin tarafı hâline getirilmiş tüm kesimleri kapsamalı; “suç işleyen-işlemeyen” gibi öznel ve ayrıştırıcı kategorilere dayanarak yeni dışlama alanları yaratmamalıdır.”
Bu ifadeler, şart koşma ve dayatma değil de nedir?
DEM, daha önceki çözüm sürecinde yaşananların yaşanmaması için sürece katkıda bulunan medya-siyaset-sivil toplum- diplomat… Yasal teminata kavuşturulmasını, “terör suçlarından cezalı kamu personelinin tüm haklarıyla geri iade edilmelerinin” gereğini vurguluyor.
DEM, bu isteklerinin yerine getirilmesi halinde kalıcı barışın ve demokratik entegrasyonun sağlanacağı görüşünde. Bize göre ise, ABD ve İsrail’in hazırladığı ve yerli işbirlikçilerine uygulattığı, “Kurucu Devlet Tasfiye Senaryosu…”
Kimse evin tapusu bizde diye sevinmesin! Türk devletinin kolonları kesiliyor. “Kolonlar kesilmişse deprem tapuya bakmaz!”