Bu hafta hangi konuyu yazayım diye uzun süre düşündüm. Zira siyaset artık çığırından çıktı. “Kimler kimlerle beraber” anlamakta zorluk çekiyorum. “At izi it izine karıştı.” Bu yüzden halkın kaygı, endişe, şaşkınlık ve kızgınlık gibi duyguları an be an değişiyor. İktidarın “Terörsüz Türkiye…” başlığı ile başlattığı sürecin sancıları ise devam ediyor.
Ankara’dan gelen bir emir ile PKK'lı teröristin anma törenine izin vermesi istendiği iddia edilen Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu, bu emri içine sindiremeyince merkeze alınmasını istedi.
Ve iktidar tarafından atanan ama onur ve vatanseverliğinden taviz vermeyen Vali, jet hızı ile merkeze alındı. Garip olan ne biliyor musunuz? Tunceli Belediye Başkanını PKK ile iltisaklı ve irtibatlı diye görevden alanlar ile PKK’lı bir militanın anma törenine izin vermek istemeyen Tunceli Valisi’ni görevden alanlar aynı kişiler.
Burası Yeni Türkiye!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "terörsüz Türkiye" olarak adlandırdıkları süreçle ilgili TBMM'de komisyon kurulması çağrısı yaptı. Çağrıya ilk destek, yol arkadaşı DEM ’den geldi. Pervin Buldan, "Bahçeli olması gerekeni dile getirmiş" dedi. Bu arada AKP’ye bir selam çakarak, “Hiç geciktirmeden görüşlerini ifade etmeliler” buyurdu!
Seçimleri DEM ve PKK karşıtlığı ile kazanan Cumhur İttifakı; DEM ve PKK’yı sürecin en önemli aktörü haline getirdi. Bahçeli’nin formülüne göre, komisyonda kararlar salt çoğunlukla yani; DEM-MHP-AKP oylarıyla alınacak. O halde diğer katılımcılar bir figürandan ibarettir.
Burası Yeni Türkiye!
Bu sürecin ana aktörü ABD ve İsrail’dir. ABD’nin çılgın lideri Trump, zengin Arap ülkelerini ziyaret etti ve epey haraç topladı. İsrail’in Gazze'ye yönelik saldırıları ise tüm acımasızlığı ile devam ediyor. Senaryo yazılmış! Her ülkede yerli figüranlar rolünü oynuyor.
Sözde siyasal İslamcı yöneticilerde Trump’a yönelik “çıt” yok. İsrail’e karşı göstermelik ve iç politikaya dönük söylemler de inandırıcılığını yitirdi. Halbuki İslam dünyası bu zulüm karşısında ayağa kalksa emperyalistler bu kadar rahat bu vahşeti yapamazdı.
12 Şubat sürecinde Cuma namazı çıkışında Beyazıt Cami önünde eylem yapan başörtülü bacıların ve sakallı kardeşlerimizin İsrail’e karşı bir eylemine şahit oldunuz mu?
Burası Yeni Türkiye!
Peki, iktidardan kurtulmak için sığınacak bir liman gibi “görülen/gösterilen” CHP, neler yapıyor? “Terörsüz Türkiye” kamuflajlı parçalanma sürecine CHP, karşı mı? Kesinlikle hayır. Sadece filmde figüran rolü almak istemiyor.
CHP’nin hapisteki gizli lideri Ekrem İmamoğlu da topa girerek, "Terörsüz ve Demokratik Türkiye Komisyonu oluşturulması milletimize karşı sorumluluğumuzun gereğidir" dedi.
Özel’in İmamoğlu’nun görüşü dışına çıkması mümkün değildir. Bu nedenle Özgür Özel: “Komisyon fikrinin sahibiyiz, ilk savunucusuyuz” ifadelerini üstüne basa basa kullandı. Demek ki, rolünü Bahçeli’ye kaptırmış! Özel, Bahçeli gibi kararların “salt çoğunlukla” değil, “nitelikli çoğunlukla” alınmasını istiyor.
Şimdi soralım! Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucu Partisi CHP, Cumhuriyet ile hesaplaşmak isteyen, Lozan’a ağır ithamlarda bulunan ve Atatürk’ü zerre kadar sevmeyen DEM ve PKK zihniyeti ile komisyonda hangi kararları alacaklar? Ve alınan bu kararlar kimin lehine işleyecektir?
Burası Yeni Türkiye!
PKK ve DEM’ in verdiği sözlere inanmak mümkün değildir. Bunun acı tecrübeleri sözde “açılım sürecinde” yaşadık. Onlar açılmadılar ama Türkiye epeyce saçıldı. Hendek savaşlarını hatırlayın!
Bu görüşü dile getirenleri hemen suçluyorlar: “Sen Terörsüz Türkiye” istemiyor musun?” Ülkede barış ve kardeşliğin tesis edilmesini kim istemez. TBMM rehberliğinde katılımcı, şeffaf ve demokratik bir sürecin inşa edilmesi gerektiğini hep yazdık! O zamanlar Bahçeli, “DEM Kapatılsın! Milletvekilleri tutuklansın!” diyordu. İktidar ise gerilimi tırmandırıyor, Millet İttifakı’nı terörle iş birliği yapmakla suçluyordu.
Nereden nereye…
Kapalı kapılar ardında neler konuşuluyor, karşılıklı ne gibi sözler veriliyor? Çok az sayıda kişinin dışında bilen yok! Tutturmuşlar, “Kürt meselesi…” Böyle bir sorun varsa, muhatabı DEM ve Abdullah Öcalan mıdır? Onlara yıllarca karşı çıkmış, hatta dağlarda savaş vermiş, vatansever Kürtlerin ya da şehit-gazi ailelerinin bir fikri alınmış mıdır? Anlaşılıyor ki, devlet bölgede desteğini çekecek ve bölge insanı bölücü Kürtlerin insafına bırakılacaktır.
Bu aldatmaca sona ersin artık. Kürt kardeşlerimiz yıllarca istismar ediliyor. Türkiye’de Kürt’ün sorunu neyse Türk’ün sorunu da aynıdır. Yeterince İş aş ve ekmek bulunamadığından sefalet diz boyudur.
Bu ülkenin kaynakları doğru ve adil bir şekilde dağıtılsa… Hak, hukuk ve adalet iyi işlese…Ülke iyi yönetilerek, “yasaklarla, yoksullukla ve yolsuzlukla mücadele edilse… Özgürlüklerin sınırı genişletilse…İşte o zaman Türkiye’nin önü açılır. Herkes mutlu ve refah içinde yaşar.
Hukukun ve demokrasinin işlediği, refahın olduğu bir ülkede birlikte ve beraber kardeşçe yaşamak varken, hala demode olmuş…Kimlik ve inanç istismarına dayalı siyasete devam mı edeceğiz?