Peygamberlerden birine ( hangisi olduğu belli ama konunun bütününden kopup buraya takılanlar olabilir düşüncesiyle belirtmemekte fayda var), müritleri bir kadın getirir ve derler ki efendim, bu kadın günah işlemiştir, ne yapalım?
İlk bakışta iki seçenek vardır: öldürmek, affetmek. Peygamber öldürün, dese nerede senin bağışlayıcılığın derler. Affedin, dese ama bu kadın günahkar, nasıl olur, derler. Peygamber ikisini de söylemez. Sizce ne demiştir(?)
İçinizde bir tane bile günahı olmayanlar öne çıksın ve bu kadını taşlayarak öldürsün, der peygamber. Kimse öne çıkamaz…
İşte bu hikaye, her zaman üçüncü bir şıkkın olduğunu ifade eder. İnsan hep iki seçenek üzerinde durur. Çünkü ona hep öyle anlatılmıştır. C ve D şıkkı sadece testlerde olur(!)
Sanki 3. ve 4. şıkkın varlığı insanın aklına gelmiştir de tanrının bundan haberi bile yoktur(!)
Yaşamın kendisi zor değil. Onu zorlaştıran insanın kendisi… Üçüncü bir seçenek orada keşfedilmeyi beklerken, iki uçlu bir değnek üzerinde gelip gidiyorsak b..tan şikayetçi olmamızda olağandır. Evren çok boyutluyken düşünceler nasıl iki boyutlu olabiliyor, anlamak mümkün ama bu anlayış bir işinize yarar mı bilmiyorum.
Psikanalistler çocukluğumuza inip duruyorlar ya doğrusu ben şimdi merak ettim, bu çabasızlığın altında her şeyin ayağınıza geldiği bir çocukluğun büyük bir etkisi olmalı, bu kadar hizmetkar mıydı annemiz babamız? Hani çoğunluk “bizim zamanımızda” ile başlayan acıtasyon sunumları yapar ya hep…
Kim yaptı, nasıl ve neden yaptı bilmiyorum ama dünya tembel insanlarla dolu; üçüncü bir seçeneği aramaktan aciziz. Sunulan ile yetinmeye alışmışız.