Mor saçlı iletişimcilerimiz var bizim…
Bazen mor, bugün turuncu, yarın belki kırmızı…
Yırtık kotları var. Çeşitli küpeleri…
Konuşma desen o biçim, janjanlı…
Masa başında marka yaratırlar; bazen sözde.
Bilgi okul sınıflarına sıkışıp kalmıştır çoğu zaman; kitap dili son derece akıcı. Çoğunun okulu sadece hayattır, üstelik övgüyü hak ediyordur bu durum.
Tabelaları ışıklıdır. Oturma grubunu değiştirirse kazancı artacaktır, bunun hesabını yapar.
Ne hikmetse, diyerek başlayıp, bir sonraki cümleye şaşkınlık göndermesinde bulunmamalıyız. Hikmet, mor saçta! Bazen nar kırmızısı rujda… Arzları da fena değildir.
Mor güzel renktir aslında, kırmızı da… Yırtık kot da giyeriz ruh halimize göre. Hep aynı küpeyi taksam da benim de çeşitli küpelerim vardır.
Mesele bunlarda değil, mesele bilgi noksanlığında. Bir de bilgi iliştirsek mor saçın altına… Bol miktar ahlak, biraz saygı, görgü, hoşgörü… Bıraksak mesela metropol taklitlerini. Kandırmasak birbirimizi, bizden hizmet bekleyenleri, alanları… Bak; onca yıldır saçlar mor ama ortada marka yok yaratılan. Tuhaf değil mi? Ne dedin? Hardal rengi mi? Eh… Dene bakalım. Ama unutma; fazla kimyasal akla zarar verir.
İletişimcilerimiz var bizim; bakamayan, gülemeyen, konuşamayan, sevemeyen, sayamayan…
Hizmet aldığına inandırılıp, bedel ödeyenlerine terbiye dersi veren…
İletişimcilerimiz var bizim; kendini bilmeyen!