İlkokulu henüz bitirmiştim ki babam yeni kural defterini yürürlüğe koydu. Eee, kızını dövmeyen dizini döver, baba elinden geleni yapmalı (!)
Madde 1: Benden izinsiz hçbir yere gidilmeyecek!
Tabii susar mıyım, sordum: Yani (100m ilerideki) dedemlere bile mi?
-Evet dedenlere giderken de izin alacaksın!
Allah Allah kendi babası halbuki, üstelik onların elinde büyüdüm sayılır (?)
Ama babam sabah çıkar, akşam gelir. Hatta vardiyalı çalışır ve benim hareket halindeki saatlerim onun uyku saatidir. Onu uyandırmak, hayatımın sonu olabilir. Peki ben bu durumda nasıl izin alacağım(?)
Çözüm sunuldu:
Şu masada duran not defterine, nereye, ne zaman, neden, nasıl, kiminle (5N1K’ya ben çocukluktan alışkınım;meslekte zorlanmadımJ) gideceğini yaz altını da imzala. Ha, ne zaman döneceğini de mutlaka belirt ve o saatte evde ol!
Yalnız herşey tamam da o imzanın gerekçesini yıllardır düşünür dururum. Sanırım babam aramızda bir resmiyet yaratmak istiyorduJ
Babam her ne kadar Pinochet yaklaşımı sergiliyor gibi görünse de gitmek, yapmak, olmak, başarmak arzularımın önünde engel teşkil etmedi asla. Ama bir dizi kural koymayı gerekli görmüştü ve uygulamada aksaklıklar yaşanmaması için denetimi de sağlamak istiyordu. O küçük not defterine yazılan saçma sapan izinler sadece denetim amaçlıydı. Son derece akıllıca!
Bizim devletimizin düşünemediği detayları bir baba çocuğu için düşünüyor. Vatanı milleti kurtarır mı; elbette hayır (hımm, belki de evet). Ancak bu şartların çocuğu, koyduğunuz kanunları adam gibi denetleyin, diye haykıra bilir. Şahsen ben ve benzeri birçok insan denetlenmek istemiyor, buna ihtiyaç duymuyor. Ancak toplumsal gerçekler de gözümüzün içine içine girdi, kulaklarımızdan çıkmadan dile gelmek istedik.
Mesela İş Kanunu’nu “işçinin yanında” diye yutturdunuz. Ama hiç işinize gelmiyor, çıkıp da denetim yapmak. Zaten kanunda çalışma saatlerini abarttınız da bir de bakın bakalım bunu aşan var mı, mesaisini alır mı, izin kullanır mı bu insanlar…
Batı 1 saatlik çalışmaya dahi sigorta yaparken, biz o bir saate el harçlığı veriyoruz. Hatta 2-3 kuruş tütün parası…
İşçiye bir mikrofon uzatın bakalım… Yürekli olanları söyleyecektir non stop (izinsiz, bayramsız, tatilsiz belki de sigortasız) çalıştığını… Söylemeyen de yüreksizliğinden değil aslında… Adamın 2 kuruş da olsa evine para götürmesi lazım; çor çocuk, eş… Bir de üstüne üstlük harabe gecekondusuna villa muamelesi yapan ev sahibi…
Kanunu koymak ile iş bitmiyor. Denetle bakalım, neler oluyor! Ha, tabii görmek istemiyorsan, ayrı mevzu… Bu durumda da millet neden sokağa çıkıp bağırıyor, diye dert etmeyeceksin…