Şikayet kelimesi son derece negatif bir algılama yaratsa da içinde kocaman bir artıyı barındırır. Organizasyonların dünden bugüne sürecine bakıldığında, belki, bir zamanlar şikayette bulunanlara tekme tokat tepkisi veriliyordu. Ancak bugün kurumsallaşmanın önemini bilen, gelecekte varolmayı, itibarı hedeflemiş yapılar şikayet edenin alnından öpüyor, adeta.
Halkla İlişkiler sürecinin araştırma aşaması ile yapılmak istenen de sorun tespit etmektir. İş hedefleri büyümek, markalaşmak, itibar sahibi olmak vs. ise şikayetçiler sizin en iyi dostunuz oluyor. Henüz kurum olamamış yapılar ise ki bunların arasında marka olmuşlar da olabiliyor, şikayet edeni tüm duygusallıkları ile düşman kabul ediyor. Aklın ve duygunun bir denge içerisinde kullanılabilinmesi hem kişisel hem kurumsal yapı için, elbette, sağlıklı olandır.
Ha, buarada kurum olamamış yapılar nasıl marka oluyor: Onlar kanadı kırık süzülüyor gökyüzünde ve bu uçuşun birgün sona ereceğini görmek çok fazla vizyon sahibi olmayı gerektirmiyor.
Bugün hedef kitlesi üzerinde araştırma yapan birçok kurum geri dönüş alabilmenin çabasındadır. Birçoğu, diyorum çünkü bazıları da ne yaptığnı bilmeden yapıyor. Araştırma, sürecin başı ve sonu için önemlidir, üstelik çok önemlidir. Ancak iki araştırma arasındaki değerlendirmeleriniz ve faaliyetleriniz profesyonel değilse amaca ulaşmanız imkansızdır. Neden yapıldığı bilinmeyen araştırmanın olduğu bir yerde de zaten, amaç yoktur.
İşte bu süreçte size şikayetle gelen, sorun aktaran kişiler son derece önemlidir. Ve bu şikayeti nasıl dinlediğiniz, nasıl değerlendirdiğiniz, ne gibi uygulamalar yapıp nasıl sonuca vardığınız var olabilmeniz adına büyük önem arz etmektedir.