İnsanoğlu eser ne tür olursa olsun imzayı atanı mutlaka merak eder:
“Aaaa harika bir tasarım, mimarı kim acaba?”
“W (x artık çok sıkılmıştır diye) kitabı okudunuz mu, muhteşem. Yazarı mı; a, maalesef hatırlamıyorum. Ama öğrenirim.”
Bir dize söylenecekse önce şairin adı söylenir; Can Yücel’in “Akdeniz Yaraşıyor Sana” adlı şiirinden…
Yaşam bir tiyatro sahnesi ve bizler de kaderi oynayan oyuncularsak madem, bu oyunun yazarını da kim merak etmez ki!
Bazıları merak etmiş, bazıları dayatmalara boyun eğip yola devam, demiş.
Kimileri hatta birçokları, kaderimizi Tanrı yazmıştır ve bizler birer kuklayız, diye bakmıştır. Tabii isyan eden çok olmuştur çünkü yaşam acı ve tatlının sarmaşığı. Her canı yanan, kader üstüne deyişlerde bulunmuştur(!)
Bazıları, kaderin kalın çizgilerini Tanrı belirledi ancak ara sokaklar yapmak bizim elimizde, der.
“Takılma bu meseleye, önüne ne çıkarsa yaşa geç” diyenler… Her an olumsuz olmayı felsefe edinip, Allah böyle yaratmış, diyerek paçayı yırttığını düşünenler…
“İnsan kaderini kendi elleriyle yazar” diyenler.
Yani yaratan, yazan her zaman merak edilmiştir. Yaratılanın altında hep ilahi bir coşku olmuş ve kendine dokunan herkese nüfuz etmiştir.
Peki YGS’ler LES’ler oyunun bazı sahneleri ise ve sonuçları ilahi coşkudan uzak, el yazması ise şimdi burada kaderi yazan kimdir; Tanrı mı, öğrenci mi, bürokrasi mi(?)