Eee, yeter artık!

Yeter artık, çünkü ruh sağlığımız olumsuz yönde etkilenmeye başladı. Bizimle birlikte çocuklarımız, küçücük yürekler hop oturuyor hop kalkıyor. Yedi yıldır soruyorum, soruşturuyorum nasıl hala çözüm bulunamamış olabilir diye, açıklamalar beni tatmin etmiyor.

 

Şu meşhur insan haklarından yararlanma yoluna mı gitsek acaba(?) Hani, bir sürü anlamsız, haksız (bazen) sonucun altından insan hakları mevzu çıkar ya… Belki bizim gerekli konumuza da el atıverir(!)

 

7 yıldır gecenin ya da günün çeşitli saatlerinde bam güm, pat küt sesleri ile yatağımızdan fırlamaktan ….. Bu boşluğu doldurmakta zorlanıyorum. Çünkü bu bir bıkkınlık değil,  yorulmuşluk değil. Ama net olan bir şey var ki bu durum bir son bulmalı… Ben yedi yılına şahidim; mekanın dili olsa da bir konuşsa… İsmet Gökşen caddesi desem, konunun muhatapları hemen anlar zaten. Buyurun bizim balkona misafir olun; bulunduğunuz süre içerisinde mutlaka karşı yoldan diğer tarafa uçan bir araba görürsünüz. Hafif mübala etmiş olmakla birlikte durum bundan ibaret.

 

Uykuların bölünüyor olmasından, çocuklarımızın artık en ufak bir seste şiddetle yerinden fırlıyor duruma gelmiş olmasından, üzülmemizden; karşıdan karşıya geçerken, refüjde bir arabanın altında kalıp can verme ihtimalimizden geçtik. Vazgeçtik bunlardan, yok farzediyoruz diyelim… E, devletin malı da zarar görüyor; ağaçlar devriliyor, direkler yıkılıyor, kaldırım taşları sökülüyor… Bu yolun yapıldığı tarihten ki oldukça eski bir tarih bu yana yaşanan bir durum nasıl oluyor da hala çözüme kavuşturulamıyor.

 

Bürokrasinin açıklaması hazır: Kardeşim 50 km hız sınırını geçmesin o zaman. Hadi canım! Kim geçmiyor allahınızı severseniz, ya hu! 50 km mi kalmış… Siz şu felç olmuş Antalya trafiğinde bu hız sınırına sadık kalmaya çalışın bakalım neler oluyor… Felçten daha kötü bir durum da vardır elbette. Ayrıca bir dönem, hız sınırlarını belediyelerin belirleyeceği yönünde bir gündem oluştu sonra pufff!

 

Bir başka savunması bürokrasinin, uçan arabaların kullanıcılarının alkollü olması… Tamam, haklısınız. O zaman o bölgede kontrolleri sıklaştır. Sıklaştır ki caydırıcılığı olsun. Ya da böylesi riskli bir bölgede yol kenarına park yasağı getir. Ne bileyim, yapılabilecek bir çok uygulama var. Bir gün de üç büyük kazanın yaşandığı bir bölgede hala çözüme gidilmiyor olması insanı şaşırtıyor.

 

Gerekli olduğuna akıl mantık erdiremediğimiz bir çok yere kasis yapılır da bazı okullarımızın önünde kasis yoktur mesela. Bu da çok bürokratik bir hareket olsa gerek(!)

 

Böyle durumlarda hep şuna inanmak istedim: duyarsız olunamaz, bu işin bir sıralaması var ve sıra bekleniyor. Ama, pembe gözlük de her zaman yakışmıyor insana; kaç can verileceğinin hesabını mı yapıyoruz, olabilir mi böyle insanlık dışı bir yaklaşım. Gözümüzün önünde yaşanan bir gerçek var ve halk olarak elimizden bir şey gelmiyor. E, o zaman… Bu durumlarda iş yapmaları için görevlendirdiklerimizin bir zahmet değerli koltuklarında hareket etmeleri gerekmez mi?

 

 

Yayın Tarihi
26.03.2010
Bu makale 2935 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!