İlginç diyaloglar

Öyle diyaloglar var ki insan titriyor, şaşırıyor, bazen kendinden dahi utanıyor, hayrete düşüyor, gurur duyuyor, ikilemde kalıyor….

 

Ve öyle diyaloglar var ki insanın “Allah sizi bildiği gibi yapsın” diyesi geliyor.

 

Aşağıdaki diyaloglar hangi kategoriye girer siz karar verin lütfen:

 

Toprak[¹]: Anne, babannem dedi ki televizyona görüntü uzaydan geliyormuş.

Anne: Evet oğlum, uzay ve dünya arasındaki bir enerji akışı ile gerçekleşiyor (ne diyeyim şimdi).

Toprak : Elektrik enerjisi gibi mi yani?

Anne: Gibi…

Toprak: Peki uzaydan gelen telleri neden göremiyorum.

 

………………. (Ben demişim ki bir zaman,  iki direk arasındaki tellerle ilgili “bu tellerde elektrik var, onlar evimize kadar geliyor ve ışığı yakabilmemizi, çamaşır makinemizi çalıştırabilmemizi vs. sağlıyor”).

 

Anne: Anneciğim enerji görünen bir şey değildir zaten.

 

Toprak: Haaa, biliyorum. Bizim etrafımızda da enerji var, onun gibi yani.

 

Affınıza sığınarak, buradaki tepkimi şöyle ifade edeceğim, en kibarcası bu olabilir HÖNG!Adam, auradan bahsediyor. Ben şok...Ama mutlu… O’nunla doğrudan konuşmadım bu konuyu, ama biliyor.

 

Anne: Aaaaa bravo anneciğim, çok güzel ifade ettin. Doğru söylüyorsun. İnsanın etrafındaki enerjiye aura deniyor.

Toprak: Biliyorum. (Biliyorum, dedi ya hu, nasıl yani) Peki anne, ay madem ışığını güneşten alıyor, neden o halde akşam oluyor.

 

… (Bu arada, offf altı üstü anneyim, neden bu kadar soru, diye düşünüyorum)

 

Anne: Yavrucuğum ama ay güneşten çok küçük onun ışığı dünyayı aydınlatmaya yetmiyor.

 

Toprak:Hımmm!

 

Tatmin olmadığını görünce bir portakal, bir ceviz ve fındık ile uygulamalı anlatıma geçiyoruz.

Alper: Anne, bu kuralları kim koyuyor?

 

(Kendisi kural tanımaz bir çocuktur ve ellerini yıkaman gerekiyor, demiştim)

 

(Avukatım)Toprak: Alper bu kuralları Allah baba koyuyor.

 

(Bismillah bu nereden çıktı)

Alper: Anne, peki sana nasıl söylüyor bu kuralları? Görüşüyor musunuz, kulağına mı fısıldıyor?

 

Anne: Bazen görüşüyoruz. Ama onun kitapları var ve  O’nun kuralları orada yazıyor. Ancak benim koyduğum kuralları o değil ben belirliyorum. Yani, insanların da kuralları vardır.

 

Alper: Of ya of!

 

 

 

Yine bir gün arabadayız ve trafik kaosunda kendime yer edinmeye hazırlanırken arkadaki sessizliğin de son derece farkındaydım. Çünkü sesli halleri  fark edilmeyecek gibi değil. Hayrolsun inşallah, diye düşünürken…

 

Alper: Anne, dünyamız nasıl oluştu?

 

(İlk bakışta normal bir soru, birçok çocuk belki dahi ileriki yaşlarda bu soruyu sormuştur)

 

Anne, güneş sistemini ve dünyanın güneşten kopup soğuduğunu anlatır.

 

Alper: (1dakikallık sessizlikten sonra) Peki, insanlar nasıl oluştu dünyada?

 

Toprak: (Abi abi bir üslupla) Adem ile Havva’dan oluştu Alper.

 

(Oğlum varoluş felsefesi yapıyor (!) )

 

Alper: E, peki onlar nasıl geldi dünyaya?

 

(Hadi bakalım avukat bey, yasaklı meyveyi yemiş diye başla da bayılayım direksiyon başında)

 

 

 

Toprak: Allah yaratmıştır, herhalde.

 

Alper: Yani, Allah sihirbaz mı?

 

Bu soru karşısında gülmek ile gülmemek arasında öyle can çekiştim ki… Çünkü beyimiz söylemlerine gülünmesinden hiç hoşlanmaz.

 

Toprak: Adem ile Havva’nın çocukları oldu, onların da çocukları oldu. Yani, hepimiz kardeşiz.

 

(Bu söz var ya işte bu söz…. Ulusal, yerel bütün gazetelere sadece bu lafı yazıp çok bilen amcaların masalarına özellikle koymak gerek. Hepimiz kardeşiz, dedi, düşünebiliyor musunuz?)

 

Alper, biliyor musun; biz gökyüzünde annemizi babamızı seçtik. Sen de annemin annen olmasına karar verdin, ben de… (İşte işte budur, bu bana ait, ama ben ona söylemedim ki) Anne, peki biz senin karnına nasıl geldik?

 

(Hadi bakalım Şenay Hanım, konuş)

 

Anne: Hımmmm, güzel bir soru oğlum. Şöyle, biz baban ile birbirimize aşık olduk, evlendik… Öyle işte…

 

Toprak: Öfff, anne biliyorum. Tamam da karnına nereden geldik, ağzından mı girdik?

 

(İşte şimdi bittiğin andır Şenay Hanım)

 

Anne: Anneciğim bunun cevabını nasıl vereceğimi bilmiyorum gerçekten. Bunu öğrenip, en kısa zamanda sana bilgi vereceğim.

 

Toprak: Peki anneciğim…

 

Nasıl? Gerçekten ilginç diyaloglar değil mi, biz büyükler için? Ha, en azından Başbakan Erdoğan ile Kemal Kılıçtaroğlu diyaloglarından daha seviyeli, daha sorgulayan, çözümleyen, sürükleyen, keyifli diyaloglar değil mi?

 

Bu arada Toprak’ın son sorusu ile ilgili uzman görüşü alıp, ertesi gün hemen yanıtını verdim. Ancak burada paylaşamayacağım.

 

Bize dinlediğiniz için teşekkür ederiz efendim, saygılar…

 

 

 

[¹]6 yaşındaki oğlum

[²]5 yaşındaki oğlum

Yayın Tarihi
14.10.2010
Bu makale 12570 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
şenay abla öyle çocukların varki gurur duymalısın hem çok tatlılar hemde çok zekiler bence kendini bilmeyip ortalarda konuşan hem siyasetçilerden hem felsefecilerden çok zekiler büyümüşte küçülmüşler ki babanla aşık olduk evlendik dediğinde biliyorzda nasıl karnına girdm demiş ya toprak bence çok zeki ce allah nazarlardan saklasın yakışıklıları çok öptüm

özlem eke 14.10.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!