Hastanede kriz var

Maharet; kurumları, kuruluşları, kişileri karalamakta değil yenileyebilmekte, geliştirebilmektedir. En azından,  ben buna inanıyorum. Ancak öyle durumlar vardır ki iyileştirme ve geliştirme için karalıyormuş gibi algılanabilecek girişimlerde bulunmak kaçınılmaz olur. Bazen elinizi taşın altına sokmanız gerekir, bazen de elinizi vicdanınızdan çekmeniz…

 

Basının da içinde bulunduğu durum, çoğunlukla budur, aslında. Ancak o vicdan meselesine giremez.  Hani, karanlıkları aydınlatmak, diye bir deyim vardır ya… (Karanlıkları aydınlatmanın bedeli ağır/ Bir yerde ışık varsa görünmeyen bir yerde tükenen birşeyler vardır, der hatta Aziz Nesin) Yani, gazeteci  bu iyileşir elbet, gelişir, diyemez. Onun görevidir olumsuzlukların üstüne gitmek. Karanlığı aydınlatmalıdır; kamuoyuna olan sorumluluğudur bu.  

 

Haberde durum, böyledir. Ancak siz köşe yazıyorsanız, elbette yorumlarınıza yer verebilirsiniz. Ancak burada da dikkatli olunması gereken husus, konunun kişileri değil küçük ya da büyük bir kitleyi ilgilendirmesidir. Ayrıca,  bana göre, fayda boyutu da olmalıdır.

 

Yaklaşık 3 hafta önce yaşadığım bir olay var ve bu olay,  toplumsal boyutu şişirilerek okura sunulabilir. Ama biliyorum ki bu olay benim kişisel yaşanmışlığım ve iletişimde sorumluluk yüzde elli yüzde ellidir. Dolayısı ile ben payıma düşen yüzde elli ile ilgilenmeliyim ve bu da kamuoyunu hiç ilgilendirmez; ona bunu sunmak fayda sağlamaz.

 

Yaşadığım olayın sahnesi, bir iki gün sonra gündeme küt, diye oturdu. Yüksek tirajlı gazetelerde manşet olmaya doyulmadı, devamı geldi… İşte bu noktada konu sizi aşar. Karanlığa ışık tutan haberciye destek olma zamanıdır.

 

Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi’nin vukuatları, insanları şaşkına çevirdi. Eylemlerine açık açık yer vererek, köşemi kirletmek istemem. Ancak başhekimin iletişim politikasının(!)  güvenlik görevlileri tarafından da son derece başarı ile yürütüldüğünü belirtmek isterim.

 

Adamlar otoparkı girişini kapatmışlar. Nasıl, mı? Yer seviyesinin altındaki 3 karo taşını üst üste koyup, çöp konteynerini olması gereken yerden 20 cm kaydırarak. İlkelliğe bak! Ne yapıyorsunuz? Tabii ki göremiyor, anlayamıyorsunuz; müneccim yemeği yemediniz ya! Siz, eyvah gitti araba, diye acı çekerken… Arkadan, hasta ziyaretine geldiğiniz hastanenin güvenliği şefkatle yaklaşıyor (!) Görmüyor musun kardeşim otopark kapalı…. Derin bir sessizlik. Hani, ölür müsün, öldürür müsün durumu. Aynen, başhekim tarzı; adam dövecek beni (!)

 

Bak canım bak! Dışarıdan cici bici bir hanımefendi gibi görünmüş olabilirim sana. Ama içimde bir canavar var; seninkine benzeyen… Senin görevin ne? “Güvenlik”. Tamam. Sen git güvenliği sağla, adamı hasta etme!

 

Güvenlik gider, oradan geçen (doktor mudur nedir, bilmiyorum) görevlilere şikayet eder beni! Aaaa o da ne! Onların da üslubu aynen başhekim gibi… Anlaşın işler kesat şu aralar, diye düşünüyorum. Muhatap dahi olmadan oto servisin yolunu tutuyorum.

 

Böyle durumlarda en çok neye üzülüyorum biliyor musunuz: kurunun yanında yaş da yanıyor ya… Ama algı yönetimi bunun için çok önemlidir, işte. Benim kendi çapımda sunabileceğim öneri: hastane PR’ı,  en kısa sürede,  kriz yönetimi yapmalıdır.

Yayın Tarihi
24.08.2009
Bu makale 1718 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
İletişimden yoksunluk bu olsa gerek..

Ezgi Karslı 31.08.2009

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!