Bir önceki yazımda HÜDAPAR’ın Diyarbakır'da düzenlediği ‘Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı'nın sonuç bildirgesine değinmiş, bu bildirgenin Türk- Kürt kardeşliğini tahkim etmekten öte ülkenin birlik ve beraberliğini ortadan kaldırma amacını taşıdığını örneklerle açıklamıştım.
Ne yazık ki, bu çalıştaya tepki beklendiği gibi olmadı. Bunun nedeni MHP’nin ve AKP’nin HÜDAPAR ile aynı ittifakta yer almasıdır. Cumhur İttifakı’na bağlılık, kurucu değerlere bağlılığın önüne geçince ve Erdoğan sessiz kalınca, MHP kurmayları yorum bile yapmaktan kaçındı.
MHP’nin köklerinden doğmuş ya da yakın görüşleri savunan on kadar parti vardır. İYİ Parti ve Zafer Partisi başta olmak üzere çoğu da muhalif…Lakin muhalif milliyetçi düşüncenin güçsüz ve medya desteğinden mahrum olması seslerinin yeterince duyulmasını engelliyor. Halbuki halk, AKP ve CHP arasına sıkışmış durumdadır. Türk milliyetçileri merkez siyaseti yönlendirecek güç ve kapasiteye sahiptir. Birlik olsalar yer yerinden oynar, din soslu ve Marksist yapılı bölücü terör örgütleri, ayrımcı siyasete cesaret edemezdi.
Leonard Cohen’in dediği gibi “herkes biliyor, geminin su aldığını…Herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini…” Lakin kimse bir şey diyemiyor. Konuşan da karnından konuşabiliyor. Bir el Türk milliyetçilerinin buluşmasını ve iktidara yürümesini bir şekilde engelliyor.
HÜDAPAR’ın çalıştay sonuç bildirgesi, kurumsal olarak değil ama bireysel olarak AKP içinde tartışmaya neden oldu. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, HÜDAPAR'ın çalıştayına katılan AKP'lilere yönelik olarak; “Cumhur İttifakından nefret edenlerin ve AK Partili görünenlerin de içinde yer aldığı ama insani olmadığı kesin, bu ‘bölünme çözümü çalıştayı’ Terörsüz Türkiye için başlatılan yeni döneme ihanettir” ifadesini kullandı.
Bu sözlere en büyük tepki, yine AKP içerisine konumlanmış olan Kürtçü eski tüfeklerden geldi. Çalıştaya katılan isimler arasında yer alan Mehmet Metiner ve Orhan Miroğlu isim vermeden Uçum’a cevap verdi. Metiner: "O pusuda bekleyen birileri bizi ne kendileriyle ne de başkalarıyla karıştırma yoluna gitmesinler" derken. Orhan Miroğlu ise “Darbenin ayak seslerini mi duydu birileri de Kürtleri bahane etmeye çalışıyor?” ifadesini kullandı. Yani her ikisi de Uçum’u darbeye davetiye çıkarmakla suçladılar.
Dinci terör örgütü Hizbullah’ın uzantısı olan HÜDAPAR; Türkiye’nin bölünmesinden yana olduğunu açıkça ilan edecek…İki millet, iki vatandaşlık, iki eğitim dili, hatta iki resmi dil ve iki ülke diyerek Türkiye düşmanlığını ve bölünme niyetlerini açıkça ortaya dökecek… Vatansever insanlar bu görüşlere karşı durunca da darbecilikle suçlanacaklar. Yok öyle yağma!
Hani başlangıçta RABİA işareti olarak gösterilen, sonradan “Tek Vatan, Tek Devlet, Tek Bayrak ve Tek Millet…” olarak değiştirilen slogana ne oldu? Bu slogan, milliyetçi oyları almak üzere kurgulanmış bir seçim çalışması mıydı?
Millet, yine aldatılmış ve kandırılmış galiba!
HÜDAPAR ve PKK’nın derdi Kürtler değildir. Hele İslam hiç değildir. Amaçları; Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti ve ulus devleti ortadan kaldırmaktır. Yani milli devlet ve laik devlet anlayışını yıkmaktır. Bu bölücü yapıların; demokrat, özgürlükçü ve barışçıl olarak sunulması, bir algı çalışmasıdır.
Emperyal devletlerin pişirip önümüze koyduğu “etnik temelli federasyon” ve özerklik talepleri, bizi bölünmeye ve çatışmaya götürecektir. Kısaca ülkenin birliğine ve Türk-Kürt kardeşliğine zarar verecektir. Karlı çıkan ise “Kürtler ve Dürziler bizim doğal müttefikimiz” diyen İsrail ve ABD olacaktır.
Türk vatandaşlığı temelinde, farklı kimlik ve inançta olan insanları bir arada tutan ortak değerlerdir, üniter ve laik devlet yapısıdır. Türklerin, Kürtlerin ve Arapların her biri ayrı telden çalarsa, ülkede sosyal barış ve refah nasıl gerçekleşecek?
Bahçeli’nin Öcalan çağrısı ve HÜDAPAR’ın ihanet kokan sonuç bildirgesi, birilerine de cesaret vermiş olacak ki, İstanbul’da toplanan ve kendine “Müslüman Aydınlar” diyen bir grup aynı paralelde açıklama yaptı. “Kürt halkının siyasal haklarının anayasal güvenceye alınması, özerklik, federasyon ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, Kürtçenin eğitim ve resmi alanda özgürce kullanılması, yerleşim yerlerinin orijinal isimlerine kavuşturulması…” gibi taleplerde bulundular. Bu talepleri, PKK ve HÜDAPAR da dile getiriyor. Bu durum; farklı ideolojide gibi görünen bölücü unsurların, aynı kaynaktan talimat aldığı ve destek bulduğu tezini doğruluyor.
Sonuç olarak, HÜDAPAR’ın gerçekleştirdiği çalıştayın sonuç bildirgesindeki dili ve içeriği, kimi tanımlamaları ve talepleri kabul etmek veya sessiz kalmak şehit kanları ile sulanmış bu topraklara ihanettir.
Ağızlarındaki baklayı nihayet çıkardılar. HÜDAPAR ve PKK’nın açıkça istediği, federasyondur. Bunu bazen PKK bazen DEM bazen de İslam soslu HÜDAPAR gibi bölücüler söylüyor. Bir de AKP içine kümelenmiş Kürtçüler… Kürtçü bölücülerin taleplerini kabul ederek barış iddiasında bulunmak, Türk devletini ve milletini tasfiye hareketidir.
Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan, 10 yıl aradan sonra örgüte ikinci kez kendisini feshetmesi için çağrı yaptı. Öcalan'ın mektubunun şifrelerini önümüzdeki yazıda değerlendireceğim.
Günün Sözü: “…Geldikleri gibi gitmediler; Kimi itini bıraktı, kimi bitini, kimi de... Yoksa bu kadar soysuzun bizden olması mümkün değil.”
Neyzen Tevfik