DÜN-BUGÜN-YARIN

Ey Aşk Ne Hallerdesin?..

ONUR NUGAY

Son zamanlarda herkesin dilinde bir aşk lafı almış gidiyor farkındaysanız..

Gazetelerin köşeleri aşk doktorlarına ayrılmış, televizyon programlarında saatlerce süren aşk programları, dizi kahramanlarının yerine kendilerini koyup onlarla hüzünlenen onlarla gülen ,onlarla aşk yaşayan insan profilleri…

Dergilerde, sosyal medyada sürekli bir aşk fırtınası esiyor, öyle ya da böyle herkesin dilinden düşürmediği bir kelime aşk kelimesi, ve herkesin hakkında bir şeyler söyleyeceği ve söylemek istediği bir olgu son zamanlarda…

Durum böyle olunca düşünmeden edemiyor insan…,

Aşk’tan bu kadar çok bahseden bir toplumun, ayrılık ve boşanma istatistikleri son yılların en yüksek sayısına ulaşmış geçtiğimiz yıl…

Tam 120.000 boşanma…

120.000 boşanma demek 240.000 insan demek..

Boşanan çiftlerin sadece 1 çocuğu olduğunu düşünelim… Boşanmalardan etkilenen kişi sayısı bir anda 360.000’e çıkıyor…

Boşanan çiftlerin ailelerinin de bu durumdan etkilendiğini düşünürsek sayı neredeyse büyük bir metropolün nüfusuna ulaşıyor…

İşte Türkiye’de ilişkiler bu kadar vahim durumda aslında…

Öyle sanal medyada, aşkın tarifini yapmaya benzemiyor ülkedeki durum..

Eski ve değerli şairlerimizin dizelerinden kesip kopyalama yapıp aşk tarifini anlatmaya da benzemiyor…

Hadi bakalım biz çok mutluyuz, Akif Amca ve Ayşe Teyze ikinci baharlarını yaşayacaklar edebiyatı yapılan evlendirme programlarına da benzemiyor durum…

Aşk dediğimiz şeyi çok fazla kullanıp aslında kirletiyoruz toplum olarak…

Ben aşk istiyorum, ben sadece aşk istiyorum gibi suni cümleler kuruyoruz…

Ben kaliteli bir ilişki yaşamak istiyorum gibi klişe cümlelerle de taçlandırıyoruz aşk tanımlarımızı, ne kadar komik, kalitesiz bir ilişki yaşanmak istenir mi zaten J

Aşkın tanımının bu kadar dar olduğu bir toplumda, gerçek aşkı yaşamanın imkansız olduğunu hiçbir zaman anlamıyoruz…

Aşık olmak için ya da aşık olabilmek için beynimizin gerisinde biriktirdiğimiz bir çok kıstas var aslında.. Bu kıstaslar yaşadığımız sistemin direk üretim ve tüketim ilişkileriyle ilgili…

Bizler bu döngünün birer parçasıyız ve aslında bize aşkmış gibi gösterilen ilişkileri aşk zannediyor bunların peşine düşüyoruz..

Beynimizdeki kıstaslar direk maddelerle ilgili çünkü, beynimiz yaşadığımız sistem tarafından paranın satın alabileceği bir çok kurgu ile dolu…

Aşık olmadan önce bunları devreye sokuyor, kendimize göre hesaplar yapıyor.. Aşık olunacak insanı aslında önceden seçiyoruz..

Ayrılmakta çok kolaylaşıyor o yüzden, beynimize gerek medya gerek toplum tarafından kodlanan özellikle maddi kıstaslar da bozulunca, yerine yenisi aramaya başlıyoruz…

Çünkü ayrıldığımız zaman yerine yenisini koymak çocuk oyuncağı, tıpkı değiştirilen bir araba, değiştirilen bir mutfak gibi..

Oysaki aşk dediğimiz şey, tanımı yapılamayacak kadar yüce bir olgudur…

Aşk değimiz şey sadece karşı cinse duyulan hazla karışık onunla sürekli beraber olma isteği değildir..

Aşk her dakika yanında olmasını isteyip onu kendi kıstaslarına uydurabilme savaşı değildir…

Aşk kendi isteklerini ona dayatıp, hem yanımda olsun hem sadece benim dediklerim olsun isteği de değildir..

Bu tür ilkel kaygılardan, idlerden,egolardan çok daha üstün bir şeydir aşk..

Aşk en güzel düğün organizasyonu, en güzel damatlık, en güzel eve sahip olup arkadaşlarına hava atmak ta değildir..

Senin kaç evin var, emekli maaşın ne kadar, daha önceki eşinden çocuğun var mı soruları değildir aşk..

Yukarıda bahsettiğim konuların aşk ile aşık olmak ile uzaktan yakından ilgisi olmamakla birlikte, aşkın yanında bu tür küçük şeylerden bahsedilmesi aşkın tanımını kirletir…

Bu benim de aşk ve tanımıyla ilgili ilk ve son yazım olacak…

Toplum olarak aşk kelimesinin tanımını yaparken çok daha bilinçli, çok daha duyarlı çok daha hassas olmak dileğiyle…

Saygılarımla..