Küçücük bir etkinlik olarak başlayıp yıllar içerisinde kentin ve kentlinin emekleriyle büyümüş, şekillenmiş, kendini aşmış, sınırları aşmış bir festival desem Altın Portakal’a yanlış olmaz herhalde..
Bugün ülkemizin en önemli sinema festivali durumunda..
Hatta sınırlarını aşarak dünya sineması açısından da çok önemli bir festival durumunda…
Böyle bir festivale gölge düşürmeyi istemek bile festivale zarar verir…
Davet edilen sanatçıların geçmişteki söylemleri ile ortaya koydukları ürünler arasında bir paralellik bulunmuyorsa bu söylemlerin ne kadar abartıldığına bakmak gerekir…
Kustrica’nın dün akşam Ntv’ye yaptığı röportajda, Fransız basınının, söylemlerini çarptırarak sanki onu duyarsız ve acımasız bir insanmış gibi topluma lanse ettiğini çok samimi geçen röportajında izledim…
Kaldı ki Kustrica filmlerinde hep insani duygular ön planda olmuştur…
Kustrica’nın hiçbir filminde vahşet, kan dökme, savaş gibi konular işlenmez…
Aksine onun filmlerinde kamera karşısına geçenler seslerini duyurmakta zorlanan unsurlar olmuştur..
Ayrıca şu bir gerçek ki, Altınportakal bir sanat festivalidir. Sanatı ve sanatçıyı bugüne kadar ne olursa olsun bağrına basmış, sahiplenmiş, sanatı bir adım öteye götürme yolunda sanata ve sanata her dönem destek olmuş bir festivaldir…
Sanatçının ne olduğuyla kim olduğuyla ilgilenmez…
Ortaya konulan ürünün sanatçıyla olan bağlantısıyla da uğraşmaz belki de
Altınportakal esere bakar ve objektifdir..
Böyle bir durumda Kustrica’nın festivale davet edilmesi festivalimizin zenginleşmesi açısından önemli bir renktir kanımca…
Sanat paylaştıkça, sanat katılımcı bir anlayışla büyür ve birikimli bir hale gelir..
Bu yıl düzenlenen festival de sanata ayrı bir katkı sağlayacaktır…
O yüzden lütfen birleştirici olalım..
Ayrımcılık yapmak kimseye fayda sağlamaz…
Hele ki sanatın içerisinde ki ayrımcılık geri dönüşü olmayan hatalar yapmaya neden olur..
Barış dolu birlik dolu nice festivallere…
Saygılarımla..