Antalya’nın modern kentleşme altında kalmış tarihinden geriye kalabilmiş nadir tarihi değerlerinden bir tanesidir Kesik Minare…
Geçirdiği yangın sonrasında minaresinin üstü yıkılmış olduğu için Antalyalılar ona Kesik Minare ismini takmıştır.
Aslında Kesik Minare sadece minaresinin yıkılmasıyla önemini kazanmış bir yer değildir sadece.
Her ne kadar kentin belleğinde bu isimle anılsa da Kesik Minare’nin tarihi çok daha derinlere gitmektedir. Kesik Minare ;ören yeri ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde birçok medeniyetin izlerini taşıması açısından ve kent arkeolojisine katkıları bakımından çok değerli bulgular taşımaktadır.
Bu bağlamda Kesik Minare örneği ışığında İnsanoğlunun yarattığı maddi manevi her şey olan kültür olgusunu ele alırsak, kültürlerin birbirinden etkilenerek ne kadar zenginleşebildiğini, kültürün nasıl birikimli şekilde ilerleyip kültürden kültüre aktarılabildiğini görürüz
Alışagelmiş tarih tanımlarından birisi olan mozaik sıfatı Kesik Minare örneği söz konusu olduğunda sınırlarını aşarak adeta bir alaşıma dönüşmektedir.
Kesik Minare; Helenistik ve Roma dönemlerine kadar inen bir tarihe sahiptir. Bu dönemlerde şehrin merkezi konumunda bulunan alan Agora olarak işlev görmüştür. Aslına bakarsanız şu anda da Kesik Minare modern kentin tam merkezinde sayılabilir. Bugün Kesik Minare’ye ulaşmak Üç Kapılardan girip Hesapçı Sokak Aksına doğru yönlendiğinizde, hiçbir yere sapmadan düm düz ilerlediğinizde hemen solunuzda beliriverecek kadar kolaydır.
Helenistik ve Roma dönemlerinde Agora olarak kullanılan alan, Bizans döneminde Kilise olarak işlev görmüştür. Beş nefli bir bazilikadan oluşan bu kilise şehrin ana kilisesi konumunda olup döneminde yapılan en büyük kilise olarak bilinmektedir. Osmanlı döneminde ise Camii’ye çevrilen yapı Cumanun Camisi olarak bilinmekte 1890 larda çıkan yangın neticesinde minaresi yıkıldığı için halk arasında Kesik Minare ismini almış ve artık bu isimle anılır hale gelmiştir.
Yıllardır kilitli olan kapısının önünden milyonlarca turistin geçtiği ve yabancı sitelerde turistler tarafından çekilen fotoğraflara rastladığımda doğduğum kente ait olması açısından gururlandığım bu arkeolojik alan en kısa zamanda bir arkeoloji parkı olarak ziyaretçilere açılmalıdır. Dünyadaki kent müzeciliği kapsamında açık hava müzelerinin çok önemli bir yeri vardır. Bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi eserin kendisinin başlı başına bir müze olması nedeniyle Kesik Minare de bünyesinde barındırdığı zengin kültür ve medeniyet izleriyle bir çok fotoğrafçıya bir çok tarih severe bir çok gezgine unutulmaz serüvenler yaşatacak ve kuşkusuz hafızalarda ölümsüz izler bırakacaktır.
Yukarıda bahsettiğim gibi, modern kentleşme altında kalmış bir Kaleiçi bugün mimarinin,gelenekselliğin ve yakın tarihin izlerini taşıyor olabilir ,ancak tarihi bir bütün olarak ele aldığımızda Kaleiçi tarihi çok daha eskilere dayanmaktadır. Kesik Minare çok daha eski dayanan Antalya tarihinin anlaşılmasında, okunmasında ve geleceğe taşınmasında rol oynayabilecek kadar zengin ve çok önemli bir arkeolojik alandır.
Zaman dediğimiz şey gerek tarihçiler gözünde gerekse İnsanoğlunun yaşam serüveninde su gibi akıp geçerken Antalya tarihine en derinden ve en eskiden şaitlik yapan bu alanın ebediyen korunması ve artık şaitlik vasfından kurtulup kentte yaşayan bir dinamik olması ve Kesik Minarenin suskunluğunun bozulması dileğiyle….