Hep bir sorudur kafamda, Almanya'ya çalışmak için giden gurbetçilerin çocukları yıllardır içinde yaşadıkları kültürden kopup birden bire Alman kültürüyle karşılaşmışlar, dışarıda Alman Kültürünü anlamaya çalışırken eve döndüklerinde kendi kültürleriyle tekrar buluşmuşlardır.
Ne kadar zordur iki kültür arasında kalmak eve geldiğinde başka bir dünyaya girip işe,okula ya da sokağa çıktığında başka unsurların etkisine maruz kalmak kısacası arada kalmak.
Onları buna zorlayan hayatın getirdiği geçinme derdiydi ve her fırsatta ülkelerini ne kadar özlediklerini, ülkelerinin kültürüne ne kadar hasret kaldıklarını dile getirdiler.
Batılı olmak nedir sorusuna vermemiz gereken cevaplar ne kadar samimi ve doğruysa kendi kültürümüze olan saygımız ve sahiplenme gücümüz o kadar anlamlı olacaktır.
Batılı olmak, batı kültürünün yaşam tarzına ve batılı markalara sahip olmak, batı dillerinden kelimeleri kendi dilimiz arasında kullanmaya çalışmak, her fırsatta her olaya batı temelli örnekler verip doğuyu aşağılamak değildir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün hayata geçirdiği Türk Tarih ve Dil Kurumları, kendi kültürümüzü araştırmak, kendi dilimizin zenginliğine sahip çıkmak için kurulmuştur.
Bu temelde Atatürk'ün Ülkemizi Çağdaş Batı Medeniyetlerinin seviyesine getirme çabası acaba nedir ?
Bir diğer önemli soru ise Batılı olmak nedir ?
Batı Rönesansı yaşamıştır.
Peki Rönesans nedir ?
Rönesans İnsanoğlu'nun kendisini ve doğayı ve sanatı tanıması İnsanın doğayla ve sanatla barışması,düşün,sanat ve edebiyat alanlarında yeniden doğmasıdır. Rönesansı yaşayan batı, İnsana yakışan yönetim ve yaşam şekillerini yıllarca tartışma şansı bulmuş ve bu tartışmaları kendi benliğine yansıtarak özellikle bilim ve sanatı yine kendisi için kullanarak İnsana en çok yakışan yaşam dinamiklerini şekillendirmiştir.
Bugün batı şehirlerinde gördüğümüz ve hayran kaldığımız Şehir Plancılığı,Mimarlık,Müzecilik anlayışının kökleri Rönesansın getirdiği tartışma ve doğru aklı çoğulcu bir anlayışla hayata geçirme mantığının eseridir.
Cumhuriyet tarihimizde Atatürk önderliğinde yapılmaya çalışılan da Batı'nın düşün,fikir ve sanat anlamında çok önceden yaşadığı Rönesansı bizim toplumumuza aşılamaya çalışmaktır.
Özellikle tarih ve arkeoloji alanlarında yapılan çalışmalar, dünya edebiyat klasiklerinin Türkçe'ye çevrilerek okullarda adeta ders kitabı olarak okutulması, sanata verilen önem ve sanatçı yetiştirmeyi amaçlayan kurumların oluşturulması gibi çalışmalar Türk İnsanının kulluk sisteminden çıkıp kendi dünya görüşünü kazanması, soru sorması ve sorgulamasını amaçlayan adımlardır.
Çağdaş Batı Medeniyetleri seviyesine çıkmak için, bağımsızlığını ilan eden bir Türkiye'nin asıl yapması gerekeni düşün,fikir alanlarındaki devrimlerden geçtiğini bilen Atatürk bunu çok kısa bir zamanda üstün gayretlerle başarmış ve Okuma yazma oranını ciddi anlamda yükseltmiştir.
Günümüze döndüğümüz zaman toplum olarak Batıya bakışımızın Atatürk'ün anlatmaya çalıştığı Çağdaş Batı Medeniyetleri seviyesine ulaşmak anlamından çok uzak olduğunu belirtmek isterim.
Bugün Batılı olmayı; bir yer açarken aman adını yabancı kelime koyayım da beni batılı zannetsinler, aman batılı gibi dans edeyim de beni modern zannetsinler, batılı gibi konuşayım da beni elit zannetsinler, batılı gibi giyineyim de beni farklı zannetsinler olarak açıklasam sanırım yanlış olmaz.
Bat'nın yaşadığı Fikir ve Sanat devriminin ne olduğunu bilmeyip, yalnızca Batı'nın ürettiği materyallerle ilgilenip bunlara sahip olmaya çalışıp bireylerin birbirlerine üstünlük kurmaya çalıştığı bir toplumda yaşıyoruz.
Edebiyat anlayışımız kendimizi tanımayı başaramadığımız için Kişisel gelişim kitaplarından öteye gidemiyor....
Müzik anlayışımız, birbirini sürekli tekrar eden nakaratlardan oluşan ve karşı cinse sürekli bir mesaj kaygısı taşıyan şarkılardan ibaret.
Sanat anlayımışız, kendimizi çok fazla özelleştirdiğimiz için gizemli olmak adına anlaşılmama boyutuna varan ürünler ortaya koymak.
Dünya'da en çok tercih edilen Turizm bölgelerinde ziyaretçiler özgünlük ararlar,özgün mimariyi özgün müziği görmek için dünyanın öbür ucundan kalıp gelirler bizse hala Batıyı taklit etme yoluna gidip deniz,kum ve güneşle rehabilitasyon merkezi olmaya devam ederiz....
Kısacası batılı olmak Rönesanstan geçer, Rönesans okumaktan araştırmaktan geçer, biz kendimizi Batılı gibi yaşıyor zannetmeye devam edelim okumadığımız sürece, araştırmadığımız ve tartışmadığımız sürece ne Doğulu ne de Batılı olabiliriz...
Öylece ortada kalırız... İşimize gelince Batılı işimize gelince Doğulu gibi yaşarız...
Saygılarımla...