Ziya Gökalp’ın sistematize ettiği,
Türkçülük fikrini anlamak için 334 yıl geriye,
1683 ‘e, Viyana bozgununa gitmemiz lazım.
Viyana bozgunu, Türk’ün geriye itilme olayıdır.
Bu olay, Sakarya Savaşı ile durduruldu.
Osmanlı belini doğrultamadı
Bu savaştan sonra.
1839 Tanzimat fermanı ile oluşan fikri yapıda,
Türkçülüğün İlmini yapanlar;
Ahmet Cevdet Paşa, Süleyman Paşa,
Ahmet Vefik Paşalardır.
Hemen akabinde toplumcu şair ve edebiyatçılar;
Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşalar yetişti.
Bu devirlerde fikri ve toplumsal bir çalkantı vardır.
1838 İngilizlerle Ticaret antlaşması imzalanmış,
Fransızlara sağlanan imtiyazlar,
İngilizler’e de sağlanmıştı.
1856 da ilan edilen Islahat Fermanı ile,
Gavur’a gavur demek yasaklanmıştı.
Osmanlı ocağı etrafında din farkı gözetilmeksizin,
Aynı haklara sahip,
değişik kavim ve milletlerin eşitliği ilkesi,
Islahat Fermanıyla kabul edildi.
Bu ideolojik yapıya Osmanlıcılık denir.
Abdülaziz devrinde meşrutiyet fikrinde olan düşünürler,
Ziya Paşa, Ali Suavi, Namık Kemal
Keyfi idareye son vermek isterler.
Batıdan gelen parlamenter sistemin esaslarını
Kur’an da ararlar.
Bu devirdeki zihni gerginlikler
Fıkıh ve İslam hukuku etrafındadır.
Bu anlayış;
İslamcılık ideolojisini de geliştirmiştir.
İdeolojik kavgalar,
Abdülaziz ‘in halli, II. Abdülhamid’in Padişah olması
Ve;
Birinci Meşrutiyetin ilanı gibi olaylara sebebiyet verdi.
1876’da parlamento seçimi oldu.
115 parlamenter seçildi. Parlamento oluştu.
Parlamento, 1878 de,
93 harbi sebebiyle kapatıldı.
İç ve dış güçlerin etkisiyle Osmanlı imparatorluğu,
Yok olmaya doğru yöneldi.
Toprak kayıplar art arda geldi.
Kıbrıs’ın kaybı, 1878
Tunus’un kaybı , 1881
Mısır’ın kaybı,1882
Girit’in kaybı,1897
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kuruluşu 1898.
SONUÇ:
İktisadi çöküş, Osmanlı Bankası’nın para basma yetkisini alması,
Bu yetki 1933 yılına kadar devam etmiştir.
Duyun-u umumiye.
1911 Trablus garp işgali İtalyanlar,
1912 Balkan bozgunu,
1914 1.nci Dünya savaşı.
Tüm cephelerde yenilgi
Çanakkale de başarı.
Çanakkale cephesinde tüm komutanlar,
İttihat ve Terakki Mensubu ve İngiliz düşmanıdırlar.
Mondros 1918, Sevr 1920
Birinci cihan harbinin devamı İstiklal Savaşı.
1922 Yunan’ın denize dökülüşü,
1923 Cumhuriyet.
İstiklal harbinde emperyalistlerle savaşan tek güç Türklerdi.
Araplar ve diğer azınlıklar Türk’ü arkadan vurdular.
Bu hain vuruşla Türk uyandı.
Ziya Gökalp bu uyanışın sosyolojisini ve sistemini kurdu.
1875 yılının bir Mart ayında Diyarbakır’da doğdu.
İmparatorluğun en sancılı bir anında, Gökalp anasına sancı oldu.
Dedesi Diyarbakır müftüsü idi.
Babası Tefik Bey Nüfus Müdürlüğünde memurdu.
Amcası Hasip Bey kanalıyla,
İbn-i Sina, Muhiddin-i Arabi, İmam Gazali’nin
Eserlerini genç yaşında okudu.
Çok okuyan bir öğrenci idi.
Okulda batının deneysel bilgilerini öğrendi.
Namık Kemal’den vatanseverliği öğrendi.
Doğu düşüncelerini amcasından öğrendi.
Üç sağlam düşüncenin etkisi altında kaldı.
1890’da liseye başladı.
Müsbet bilimlerle teması oldu.
İçinde Tanrıya karşı şüphe uyandı.
Hakikat-ı Kûbra adını verdiği büyük hakikkatı aramaya koyuldu.
Bulamadı, karamsar oldu. Bastı tetiği beynine,
Varsa beni kurtarsın Hakikat-ı Kûbra dedi.
Beynindeki kurşunu bir Rus doktor aldı.
Doktor “Ağrı duydunuz mu “dedi. Ameliyat narkozsuzdu.
“İçimdeki acı başımdaki yaradan güçlüydü”
Cevabını verdi.
İntihar girişiminden sonra,
“Ülküsü olanlar kendilerini hiçbir zaman öldürmezler”
Fikrine inandı. Ülküsünü geliştirdi.
Abdullah Cevdet vasıtasıyla İttihat ve Terakki’ye kaydoldu.
İstanbul’da Baytar Yatılı Mektebi’ne yazıldı.
Spastik olan Amcasının kızı Çevriye ile evlendi.
Bir oğlu oldu. Öldü. Üç kızı yaşadı.
İttihat ve Terakki’deki faaliyetlerinde;
Hep millî konuları işledi. Fikir üretti.
Fikir ve zihniyet inkılabının gerçekleşmesi için gayret etti.
Durkheim’in sosyolojik görüşlerini benimsedi.
Toplumsal bilime inandı. Türk sosyolojisinin temellerini attı.
1908 hürriyet havasından sonra, konferanslar vermeye başladı.
İttihat ve Terakkinin faaliyetlerine katıldı.
Dicle adında bir gazete çıkardı.
1909’da Selanik’e çağrıldı. Genç kalemlerde yazmaya başladı.
Türkçülük faaliyetlerini artırdı.
Bir heyetle Türk Derneği’ni kurdu. Aynı adla dergi yayınladı.
Bu dergi yedi sayı çıkabildi. Daha sonra Türk Yurdu adıyla çıktı.
Bu dergi, şimdi de yayın hayatına devam etmektedir.
1914’de Türk ocağı kuruldu.
O dönemde toplum dörde bölünmüştü.
İslamcılar, Osmanlıcılar, Türkçüler, Batıcılar.
Bu dört akımı uzlaştırmaya çalıştı.
1909 da Selanik’te yapılan İttihat ve Terakki kongresine,
Diyarbakır Delegesi olarak katıldı.
Ömer Seyfettin’le tanıştı.
Dilde sadeleşme hareketine giriştiler Ömer Seyfettin ve arkadaşlarıyla.
Genç kalemlerde,
“Yeni hayat, yeni değerler” başlıklı
Ses getiren bir ilmi makale yayınladı.
Birey, toplum için kendini adamalıdır görüşünü benimsedi.
Genç kalemlerde yayınladığı, «Altın Destan»,
Türklüğe genel bir bakıştır
ALTIN DESTAN
Sürüden koyunlar hep takım takım
Ayrılmış, sürüde kalmamış bakım;
Asmanın üzümü dağılmış; salkım
Olmak ister, fakat bağban nerede?
Gideyim, arayım: çoban nerede?
II
Yüce dağlar çökmüş, belleri kalmış,
Coşkun ırmakların selleri kalmış,
Hanlar yok meydanda, illeri kalmış,
Düşenler çok ama, kalkan nerede?
Gideyim arayım: Hakan nerede?
III
Türk yurdu uykuda ey düşman sakın!
Uyuyan ülkeye yapılmaz akın.
Tan yeri ağardı, yiğitler kalkın.
Bakın yurd ne halde, vatan nerede?
Gideyim arayım: yatan nerede?
IV
Herkesin gözünde vatan öz yurdu,
Çitlerin yağısı, derenin kurdu,
Yad iller, Turan’da hanlıklar kurdu,
Turan’dan yadları koğan nerede?
Gideyim arayım: ogan nerede?
Balkan bozgunu arifesinde.
«Turan» manzumesini yazdı.
Nabızlarımda vuran duygular ki tarihin
Birer derin sesidir, ben sahifelerde değil
Güzide, şanlı, necip ırkımın uzak ve yakın
Bütün zaferlerini kalbimin tanininde
Nabızlarımda okur, anlar, eylerim tebcil.
Sahifelerde değil, çünkü Atilla, Cengiz
Zaferle ırkımın tetviç eden bu nasiyeler,
O tozlu çerçevelerde, o iftira amiz
Muhit içinde görünmekte kirli, şermende;
Fakat şerefle numayan Sezar ve İskender!
Nabızlarımda evet, çünkü ilm için müphem
Kalan Oğuz Han'ı kalbim tanır tamamiyle
Damarlarımda yaşar şan-ü ihtişamiyle
Oğuz Han, işte budur gönlümü eden mülhem:
1910 yılından sonra İttihat ve Terakki içinde,
saygın bir kimliğe kavuştu.
Sistemleştirdiği Türkçülük akımı toplumda kabul gördü.
Türk ocağı üzerinde de nüfusu arttı.
Yusuf Akçura ve Abdullah Suphi ile dostluk kurdu.
Türk Yurdu Dergisinin yayın kuruluna girdi.
Yahya Kemal’in Hocasıdır.
Yahya Kemal, Hocasına; “ Anadolucu” fikirlerinin bir kısmını kabul ettirdi.
Turancılık ideali ,
Türkiyecilik – Oğuzculuk - Turancılık olarak evrilir.
İstiklal harbiyle Anadolu gerçeğini kabul eder,
1918 de Mondros imzalanır.
Üç gün sonra İstanbul işgal edilir.
Birçok İttihatçı ile birlikte 28 Ocak 1919’da tutuklanır.
79 Arkadaşlarıyla beraber Malta’ya sürülür.
Sürgündeyken, Hanımı Vecihe, 18 yaşında idi.
İyimserdi. TÜRKLÜĞÜN ölmeyeceğine inanıyordu.
İnancına, Mefküre diyordu.
30 Mayıs 1921 yılına kadar Malta’da sürgünde kalır.
Malta’dan kızına ve arkadaşlarına yazdığı mektuplar ünlüdür.
Malta’da iken Kuva-i Milliye ruhu güçlendi.
İttihat ve Terakki’nin fikir adamlığı;
Cumhuriyetin fikir adamlığına dönüştü.
Türkçülük ve Turancılık fikri
Türkiyecilik fikrine evrilmiştir.
«Türkçülüğün Esasları» eseriyle
Türk milletinin programını yazdı.
30 Ağustos Zaferinden sonra, Ankara’ya geldi.
Yeni Türkiye’ye hedefler gösterdi.
Türklüğün programını 9 maddede topladı.
Çok ciddi bir eser olan “Türk Medeniyeti Tarihi”ni,
Tamamlamaya çalışırken hastalandı.
26 Ekim 1924 günü
Otuz bin kişinin katıldığı bir törenle,
Dar-ül Bekaya uğurlandı.
Cenazesinde,
Abdullah Suphi, Yusuf Akçura ve Ruşen Eşref konuştular.
BİR SONRAKİ YAZI; ZİYA GÖKALP’İN FİKİRLERİ
Kaynaklar
1-Ziya Gökalp’in bütün eserleri
Kitaplar 1
Yapı Kredi yayınları
2-Muharrem Yellice
Türk Töresi-Mezuniyet tezi
İstanbul Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü
3-Türk Yurdu Ziya Gökalp
Özel sayısı 328 Yıl 2014
4-Osmanlı Padişahları
Reşat Ekrem Koçu
Anayayınları 1981