Mekan ve zaman ,
Bizim dışımızda var olan şeyler değildir.
Bizim algı yeteneğimizin formlarıdır.
Bunlar mekan ve de zaman .
İnsanın akıl gücünü
Biçimleyicidirler.
Zaman ve mekanın mutlak gerçekliği yoktur.
Zaman ve mekan,
İdeal düşünsel varlıklardır.
Zaman ve mekan sadece insanın ,
Görü yetisindedir.
Bu formlar yani zaman ve mekan
Hayale dayanan kabuller değildir.
İnsan bilincinin,
Genel ve zorunlu kavrayış formlarıdır.
Gerçeklik olarak algıladığımız her şeyde
Zaman ve mekan ölçümüzdür.
O halde,
Zaman ve mekan hayal olamaz
Gerçektir.
Tanpınar'ın deyimiyle
Herşey yerli yerinde, masa,sürahi,bardak
Sergilenen aydınlıkta dalların arasından
Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor
Zaman.
Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak.
Zaman anlatılmış Tanpınar diliyle .
Zamanda mekan bulmuş cisimler
Masa, sürahi, bardak.
Herşey gerçek.
Bu gerçeklik insanlar içindir.
Zaman ve mekan içindeki DÜNYA
Sadece bir görünüş dünyasıdır.
Var olan herşey mekan ve zamana bağlıdır.
Bizim zaman ve mekan içinde var olanları
Kavrayabilir olmamız,
Var olan her şeyin , zaman ve mekan içinde
Olmasını gerektirmez.
Bizim kendi başına kendiliğinden olan şeyleri
Algıladığımızı göstermez.
Kant bu görüşüne,
Transandantal idealizm adını vermiştir.
Yani Kant'a göre ,
Zaman ve mekan mutlak anlamda,
Gerçek varlıklar olmayıp,
İdeal varlıklardır.
Duyular dünyamızın formlarıdır.
İçinde hareket etiğimiz , bilimsel verilerle
Yasalarını kavradığımız
DÜNYA.
Bir görünüş dünyası ve,insana bağlı bir dünyadır.
Kant idealizmine göre,
Duyulara verilenlerin , doğa bilimlerinin araştırıldığı
Duyu algılarının ,
Kendisinden geldiği ,
Doğanın tam gerçekliğini ifade eder.
Biz kendi içimizde olup bitenleri
Kendi iç hayatımızın zaman formu içinde
Bilip ve kavrarız.
Kant'a göre ,
Eflatun'da olduğu gibi , maddi dünya
Bir hayal değildir.
Bir gölge değildir.
Maddi dünya duygusal bir gerçektir.
Akan zaman içinde başlayan
Ve
Son bulan "Ben"...
Bir görünüşten başka bir şey değildir.
Tam bu noktada Tanpınar,
Şöyle düşünmüş.
Kökü bende bir sarmaşık olmuş,dünya sezmekteyim.
Mavi ,masmavi bir ışık ortasında yüzmekteyim.
Duyular yoluyla kendisini bildiğimiz
Ruh varlığı ,
Doğa ve maddeden daha gerçek de, değildir.
Ruh ve madde realitesini,
"Kendi başına varlık"
Saymaya hakkımız yoktur.
Bizim duyularımız yoluyla algıladığımız
GERÇEKLİK,
Kendi genellik ve zorunluluk temelini
Bizde bilen,
Süjedeki bütün halindeki bir koşullar sisteminde bulur.
Kant idealizminin temeli budur.
Görünen ve görünmeyen algılar geliştirse de
İnsan beyni
Evrende,
Bir Toz gibi güneşe asılı duran,
Bu bu dünya bizim
Yani insanlığın...