TÜRKOLOG

Saka Türkleri...

...M.Ö 10.000 M.S. 3. Yüzyıl

Atatürk’ün tarihçilere ‘’araştırın ‘’diye emir verdiği Saka Türkleri,   Avrupa’nın doğusundan başlayıp, Tuna nehrini sınır kabul edip, Fergana vadisi ve Tanrı Dağlarından, Çin seddine kadar 7000 km2.lik alanda var olan, Tarih sahnesine çıkışı kesin olarak bilinmeyen tarihi bir Türk kavmidir. Saka ( İskit ) adı Herodot, (M.Ö 484-425), Pers, Asur ve Çin kaynaklarında kayıtlıdır. Hessodos, (M.Ö.750-650) Didaktik şiirin babası olarak bilinir.  Şiirlerinde Sakalar’dan  (İskitlerden)  “Skudai” olarak söz eder. Hippokrates’te,  (M.Ö.460- 370)  Egelidir. Tıbbın babası sayılır, İskitlerden söz eder. Bu söz edişler M.Ö.8.yüzyıldan itibaren İskitler’le ilgili bilgileri içerir. İskitler savaşçı bir Türk topluğudur.
M.Ö.7.yüzyılda Anadolu dâhil yukarıda ifade edilen tüm coğrafyayı kontrolleri altına almışlardır.
National Geographic’in araştırmasına göre,40 bin yıl önceki -,Y – kromozonu takip edilerek yapılan gen araştırmasında Kazakistan’daki Naziof denilen adama ulaşıldı. Naziof’un 40 bin yıl önceki dedesi kalıtım yoluyla, bir milyon insana ulaşmıştı. Bu  soy dünyaya yayılan bir insan soyu idi. Bu soydan, batıya gidenler Avrupa’yı, Güney ve güney doğuya gidenler Rusya, İran ve Hindistan’ı, Kuzey doğuya gidenlere ise Cuci adı verildi. Bu kavimler ren geyikleri ile geçimlerini sağladılar. 15 bin yıl önce buzul cağında ren geyikleriyle Amerika’ya geçerek ,kıtanın yerlilerini oluşturdular. Gen araştırmacısı ekip, Amerika Arazino’da  Novia kabilesinin geni ile Niyaziof’un geninin aynı olduğunu tespit ettiler. Kuzey doğu Moğolistan’da Cuci’lerden kalma bir soy olan Duha’lar  ren geyikleriyle geçinip Türkçe konuşuyorlar, Tanrı’nın tabiat olduğuna inanıyorlar. 
2008 yılında Sibirya’daki Altay Dağlarındaki Denisova mağarasında insan kemikleri buldular. Bu kemiklerin insanların ataları olabileceği yönünde kanaatler var.
Bu Naziof Sakaların atası niye olmasın?
Yeni arkeolojik bulgulara göre yukarıda anılan coğrafyada yaşayan halkların tarihi M.Ö. on bin yıl ile dokuz bin yıllarına kadar indirilebiliyor. Bu günkü Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat yakınlarındaki, Anav denilen bölgede yapılan kazılarda bulunan buluntular, tarihi alt üst etmiş ezberleri bozmuştur. Bu kazılarda güneşte kurutulmuş tuğlalardan evler ve ahırların  yapıldığı , at, koyun,, keçi ve sığır beslendiği tespit edilmiştir. Bu buluntulardaki tarih, bilim adamlarınca M.Ö. 4000 ile 1.000 tarihlerine tarihlenmiştir.
     Türkistan’da yapılan kazılarda buluntular yapıldıkları coğrafi sahalara göre adlandırılmaktadır. Ceyhun Irmağının aşağı kısımları Zerafşan ırmağı boyu ve Aral Gölü arasında yapılan kazılarda elde edilen çömlek buluntularında yöre insanının özelliğini taşıyan çizgi ve desenler bulunmuştur. Bu kültüre yöre adından dolayı  S.P.Tolstov  Keltaminar kültürü adını vermiştir. 
Bu kültür Anav kültürü ile benzerlikler gösterir. Bu kültürlerin ardından Adranova kültürü tekâmül etmiştir. M.ö. 2150-800 tarihlerindeki, bu kültür Karamuk Vedalar kültürleri  ile ilişkilendirilmiştir. Sanatta hayvan üslubu Sakalarla ortaya belirgin olarak ortaya çıkmıştır. Alman antropolog Wilhelm Kompres  (1886-1961) Proto Türklerin 2000’lerden 1000 yıllarına kadar aynı coğrafyada İdol Germenlere hükmettiklerini yazar.
Alman bilim adamı oryantalist Filolog Max Müzler’de (1823-1900) Aynı görüşleri savunur. Uydurdukları ari Irk teorisine zemin hazırlamak isterler ki, iddiaları bilimsellikten uzaktır. Tarih boyunca Türkistan coğrafyasında Türkler yaşamıştır. Türk soyu Saka’ları M.Ö. birinci bin yıldan itibaren ön Asya’da etkin oldukları görülür.  Sakalarla Türk kültürünün     aynı olduğu artık tespit edilmiştir.
İskitlerle Türkler’in aynı millet olduğu düşüncesini üç yüz yıl evvel, Rusya’da ilk defa Rus tarihçi Antreyi Lizolü ifade etmiştir.  Ama Lizolünü bu düşüncesi sarayı rahatsız etmişti. Türk halkının düşmanı olan 1.Petro bu fikirden hiç hoşlanmadı. Azak savaşından sonra büyük bozkırı istila eden,, özgür Türk halkını Rusya’nın müstemleke halkı haline getiren ve Türk halkına düşmanlığı ile tanınan I.Petro, Lizlov’un bu  tezini hiç beğenmedi. I.Petro,Türk Milletine ait bir vatanın   ve bir kültür dokusunun olmadığını iddia ediyordu. Türkler, yabanî göçmen ve çirkin Tatar’dılar.  Bu anlayış Rus tarih algısına yerleşti.     
I. Petro’nun bu sansür ve baskısından sonra ,Sakalar ve Türkler hakkında gerçekler söylenmez oldu. Yeni yeni yalanlar uydurdular, Sakalar Rus olduğunu, İranlı olduğunu iddia ettiler.    1920 yılında Altay’da  yapılan arkeolojik kazıda, Antropoloji ve Etnoloji uzmanı S.İ.Rudenco (1885-1969) buluntuların Türklere ait olduğunu söylemesi ve yayınlaması yüzünden on yıl hapis cezası aldı Rodenco, Sakalar’ın Türk olduğunu Altaylardan Avrupa’ya göç ettiklerini, Avrupalılar’ın atalarının Sakalar olduğunu dikkatli bir şekilde savundu..    
Mezopotamya’daki Sami kavimlerinin kuzey kolunu Asurlular teşkil eder. Asurlularda Sakalar (İskitlerle) ilişkiye girmişlerdir. Asur kaynaklarında M.Ö.680-668 Yıllarına ait bir tablette İskit adı geçer.  Asur kralı kuzey doğu hudutlarını tehdit eden Kimmer ve Mannaların saldırısını yok etmek için İskit hükümdarı Bartatua ile anlaşmıştır. 
Pers kaynaklarında İskit adı  “Saka’’ olarak geçer. Sakalar hakkında bilgi veren,  Darius’e ait olan Behistan kitabesinde İskitler  “Denizin ötesindeki Sakalar” olarak ifade edilmiştir.  İran’da Sus şehrinde elde edilen buluntularda da İskitler’den Denizin ötesindeki kavim olarak söz edilmiştir. Çin kaynaklarında Sakalar’ın Türkistan’ın batı kısmında yaşadıkları ifade edilmektedir. Kaynaklardan anlaşıldığına göre İskitler Çin seddinden Tuna nehrine, Tuna nehrinden Anadolu Mısır ve Filistin ve Hindistan’a’ kadar  yayılan birçok halkla temas eden bir millettir. Bu milletler İskitlerle ticarî ilişki içinde bulunmuşlardır. 
Bu ticari ilişkiler M.Ö.8 asırda kolonizasyonların kurulması zamanına rastlar. M.Ö.5.yüzyılda pers kralı Darius İskit ya ülkesine sefere çıkmıştır. İskitleri yenip vergiye bağlamıştır. Yine aynı yüzyılda Balkanlar Ural Altay bölgesindeki İskitlerle İyonyalılar ticaret yaparak, İskitler’den, buğday, darı, mercimek,  soğan, sarımsak gibi tarım ürünleri aldıklarını Herodot anlatıyor.  
Sakalar (İskitler) kendileri gibi atlı ve göçebe bir kavim olan Kimmerler’i yerlerinden oynatarak önlerine katıp Ön Asya’ya gelmişlerdir.  Kimmerleri yerinden oynatan  Sakalar (İskitler) akraba Med imparatorluğuna da son vererek Asurlularla komşu olmuşlardır. İskitlerin M.Ö.4 yüzyılda Dicle Fırat havzasına hâkim olduklarını Sokrat’ın öğrencisi olan Filozof, tarihçi Ksenophon  (M.Ö. 431-354 ) bildirmektedir.
İskitler’in kökenine dair üç önemli görüş vardır. Sakalar’ın  (İskitler’in ) İrani olduğunu savunanlar; Müllenhoff,   Tomaschek, Fressel ve Wilser adlı bilginlerdir. Bu bilginler dil ve töre yönüyle mukayese ederek İskitlerin pers soyundan olduklarını iddia etmişlerdir. Buldukları ortak kelime otuzu geçmemiştir. 
Aynı ortak coğrafyada yüzyıllarca beraber yaşayan kavimler arasında bu kadar kelime alışverişi doğaldır. Bu bakış açısıyla bakıldığında Türk milletinin Arap soyundan olması icap eder. Bu görüş bilimsellikten uzaktır. Üstelik Medya’yı yakıp yıkan Perslerden ayrı bir millet olan Sakalar’ın üzerine 514 yılında Pers kralı Darius  büyük bir sefer düzenlemiştir. Pers ordusu İstanbul’u geçip, Tuna’ya ulaşmıştır. Herodot’a göre bu ordunun sayısı 700 bin kişidir. Herodot Balkanlarda birçok komşu kavmin sakalara yardım ettiğini, bu kavimlerin içinde Ağaç Eri adlı bir kavmin’de olduğunu söyler. Bu kavmin oğuz bağlantılı bir kavim olması muhtemel. Bu savaşta Sakalar Asya’nın içlerine çekilirler iki ordu karşı karşıya gelemez. Med İmparatorluğu yıkıldıktan sonra. Persler ve Sakalar ölümcül iki düşman haline gelmişlerdir 
Sakalar’ın  Slav ırkından olduğunu savunan Rus bilim insanlarından bazıları Sakalar’ın Slav ırkından olduklarını iddia ederler. Herodot ve Hippokrates kayıtlarında bir kelime ile de olsa Slav lafı geçmez. Bunlar kaynak olarak Sakat vazolarındaki sanatsal çizimlerden hareket ederek bu sanatsal yapıyı Turanî ırka yakıştıramamışlardır. Bu görüş Rus olmayan haricî hiçbir bilim adamı tarafından destek görmemiştir.
 Sakaların , Turani olduğu görüşü; Bu tez 19 yüzyıldan itibaren ileri sürülmüş, ilmi dayanakları güçlü olan bir görüştür. En önemli savunucusu B.G. Nieburhr  (1776-1831)  adlı alman bilim insanıdır. Bu bilginin dayandığı ana kaynak  Herodot’tur. B.N.Nieburhr’un edindiği kanaat  Sakalar’ın  örf ve âdetleriyle Türklerin örf ve adetlerinin benzerliğidir.  Alman coğrafyacı ve Sami dilleri uzmanı, Heinrich Kiepert  (1818-1899)  aynı görüşü benimsemiştir. Sakalar’ın Türk veya Moğol olabileceği kanaatine varmıştır.
Türk bilim adamları Bahaddin Ögel, Zeki Velidî Togan, Şemseddin Günaltay, Fahreddin Kırzıoğlu, İbrahim Kafesoğlu, Mustafa Kafalılarda Sakaların Türk olduğu tezi üzerinde hem fikirdirler.
Zeki Velidî Togan şöyle diyor. “…M.Ö. 8. yüzyılda  Çu Havzasında  merkezi orta Tişiyan’dan olan  büyük bir Saka Devleti mevcuttu. Siyasi teşekkül ismi olarak Şu ismi yerini Saka’ya bırakmış görünüyor. Bu iki isim büyük hâkim milletin iki şubesinin ismi olabilir. Çünkü Türklerde bunu andıran mitler de vardır.
Sakalar devrinin başlangıcı tarih öncesinden, ön tarih geçişi arz eder. Sonrası artık tarihtir. 
Gerçi Aristeas buralarda  muhtelif kavimler yaşadığından  söz ederken aralarında bir siyasi birlik olduğunu anlatmamıştır. Buna rağmen ben bu Saka Devleti’nin   Çin sınırından Tuna’ya kadar uzanan  fakat bağlantıları arasında bağlantıları gevşek  bir yapı olduğunu zannediyorum. Bu milletin bir kolu ,tıpkı  Hunlar , Göktürkler, Moğollar zamanında olduğu gibi  Doğu Avrupa’yı istila etti. Yunanlı düşünürler  Sakalar’ı, daha başka birçok kavimleri ihtiva eden  Skit camiasının en kudretli zümresi biliyorlar. Bununla beraber Saka ismi ile  Ortas Aya’dan Ön Asya’ya , şimdiki Azerbaycan’a geçen  halkın bir kısmını anlıyorlar. Avrupa’dakileri ise Skit ismiyle anıyorlar. Sakalar Doğu Avrupa’ya gelirken  Kuzey Kafkasya’da oturan  Kimmerler’i  Kafkasya’nın güneyine  Küçük Asya’ya doğru kovalıyorlar. Yunan düşünürü  Prokopius bu Kimmerler’i  Bulgarlar’ın atası olarak  gösterir.” 
Zeki Velidî Aryan’ların Türkistan’a gelmelerine dair bir rivayet aktarır.  Yanlarında kadınları bulunmayan bir takım Aryan asker Türkistan’a gelir. Türk Hakanı onları Türk kadınlarla evlendirir, bir ırk karışımı olur. Aryanlar bu bölgelere yerleşirler. Batıdan gelen bir tazyikle doğuya itilirler. Yerleştikleri yer Hazar Denizinin güney kıyılarıdır. Bu karışım Aryanlar M.Ö..1700 ile 1500 yıllarında Hindistan’a inip yerleşmişlerdir. Hatta aryani kavim denilen bu kavmin Anadolu’dan Hindistan’a indiğine dair rivayetler vardır. Aryanlar yerli halk üzerinde siyasi hakimiyet kuramamışlardır. Bu asırda Türkistan bölgelerine mukim olan  topluluklar, Alanlar, Maseget ve Sogt’lardır. Sogt’lar tüccardırlar, Çin’den doğu Avrupa’ya kadar ticareti ellerinde tutuyorlardı. Aryan olarak tabir edilen bu halkın, Orta Asya Türk Devlet yapısına, ordu teşkilâtına Türklere ve Altaylılar’a muallim olan bir katkısına rastlanmamıştır.
Kanaatime göre coğrafyadaki  hareket Saka Boyları arasındaki etkileşimdir.
Basıma verdiğimiz Hindistan kitabının 307-312 sahifelerinden alınmıştır. Devam edecek…

Yayın Tarihi
04.07.2022
Bu makale 5044 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
güzel konular daha geniş araştırmalar ve yazılar olursa okumak isterim elinize saglık

Güzel çalışma ve araştırma . Devamını bekliyorum 20.10.2024

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!