TÜRKOLOG

Doğa Olaylarının Anlamlandırılması Ve Düşüncenin Evrimi

İnsanlık tarihi boyunca doğa olayları, farklı toplumlarda , kutsal birer işaret olarak yorumlanmıştır. Kur’an’da Bakara Suresi 164. ayet, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yararlı şeylerde, denizde süsülen gemilerde, Tanrı’nın gökten indirip Yeri ölümünden sonra dirilttiği suda,  her türlü canlıyı orada yaymasında  rüzgarları yerile gök arasında  emre amade duran bulutları döndürmesinde, düşünen kimseler için deliller vardır.. [1]., diyor. Yağmur, rüzgâr, bulut ve denizdeki gemiler gibi kozmik olayları, Tanrı’nın birliğine deliller olarak sunuyor. Benzer motifler Avesta[2], Tevrat[3] ve İncil[4] gibi metinlerde de görülür. Bu ortaklıkların kaynağı üzerine iki farklı bakış vardır: Kimi bunları evrensel bir ilahî gücün işaretleri sayarken, kimi de insan düşüncesinin evrimsel gelişiminin doğal ürünleri olarak görür. Richard Dawkins, Tanrı Yanılgısı adlı eserinde bu tür anlatıların Tanrı’nın varlığını ispatlamadığını, aksine insan beyninin belirsizlikle baş etme ihtiyacının kültürel izdüşümleri olduğunu belirtir[5]. Muharrem Yellice de Mitolojiden Felsefeye adlı çalışmasında, mitolojik ve kutsal metinlerdeki doğa betimlemelerinin insanlığın ortak zihinsel mirası olduğunu vurgular[6].

Kur’an’daki anlatımda dağların özel bir yeri vardır. Nahl 15, Enbiya 31 ve Lokman 10. ayetlerde dağların, “yeryüzünü sarsmasın diye sabitleştirildiği” ifade edilir. Nebe 7’de dağlar “kazık” benzetmesiyle tasvir edilir. Klasik tefsirlerde bu ayetler, yeryüzüne istikrar kazandıran mecazî işaretler olarak yorumlanmıştır. Ancak modern jeoloji, depremlerin dağ kuşaklarında ve fay hatlarında gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Bugün biliyoruz ki, dağlar depremleri engellemez, tam tersine dağların oluşumunu sağlayan levha hareketleri büyük depremleri doğurur. Düz ovalarda daha az deprem görülmesi, fay hatlarının yoğunlukla dağlık bölgelerde bulunmasından kaynaklanır. Bu bilimsel gerçek, kutsal metinlerdeki “dağların yeryüzünü sarsıntıdan alıkoyması” ifadesiyle çelişiyor görünmektedir. Burada mesele, ayeti bilimsel bir veri gibi okumaktan çok, dönemin insanına doğayı sembolik bir dille anlatma çabası olarak görmekle çözülebilir. Nitekim dağların “sabit ve güçlü” görüntüsü, eski insan için güven ve düzenin sembolüydü. Türk destanlarının hep dağlarda geçmesi ilginçtir. Bugün ise bilimsel bilgi, bu sembolik algının ötesine geçmiştir.

Avesta’da ise doğa olayları Ahura Mazda ile Angra Mainyu arasındaki kozmik mücadelenin bir parçasıydı. Yağmur, bereket yıldızı Tiştrya ile; rüzgâr, Vayu ile ilişkilendirilir[2]. Tevrat’ta gece–gündüz döngüsü, yağmurun bereket kaynağı oluşu ve bulutların Tanrı’nın hazinelerinden çıkışı, Yahve’nin kudretinin göstergeleridir[3]. İncil’de İsa’nın fırtınayı dindirmesi doğa üzerindeki ilahî otoritenin simgesi kabul edilir[4]. Bu benzerlikler, farklı kültürlerde aynı doğa olaylarının aynı sembollerle yorumlandığını gösterir. Hindistan kitabını yazarken de gördüm ki, bir çok Tanrıya inanan bu kültürde de benzer olaylar çoğunlukta.( 7)

Burada temel soru şudur: Bu paralellikler bir Tanrı’nın evrensel işaretleri midir, yoksa insan düşüncesinin evrimsel ortaklıkları mı? Dawkins’e göre ikincisidir; bu anlatılar Tanrı’nın varlığının değil, insan zihninin kültürel evrim süreçlerinin kanıtıdır[5]. Yellice de farklı bir noktadan aynı sonuca varır: Mitolojiden felsefeye uzanan çizgi, doğa olaylarının anlamlandırılmasında insan zihninin ortak tepkilerini gösterir[6].

Bugün yağmurun, rüzgârın ve bulutların işleyişini bilim açıklıyor. Depremleri fay hatlarıyla, dağların oluşumunu levha tektoniğiyle anlıyoruz. Ancak kutsal metinlerde bunlar, insana güven ve düzen duygusu veren sembollerle ifade edilmişti. Dolayısıyla bu metinleri modern bilimle bire bir karşılaştırmak yerine, tarihsel bağlamı içinde, insan düşüncesinin evriminin bir yansıması olarak okumak daha anlamlıdır.

---

Kaynakça

1. Bakara Suresi, 164. ayet. Kuran’ı Kerim meali. Diyanet  yayını.  Komisyon. 4. Baskı .1979. Ankara.
2. Avesta, Yasna ve Tiştrya Yasht.
3. Tevrat (Tanah), Tekvin 1; Tesniye 11; Mezmurlar 1019757, 135.
4. İncil (Yeni Ahit), Matta 5:45; Romalılar 1:20; Markos 4:39; Yuhanna 3:8.
5. Dawkins, Richard. Tanrı Yanılgısı. Çev. Tunç Tuncay Bilgin. Kuzey Yayınları, 2007.
6. Yellice, Muharrem. Mitolojiden Felsefeye.Kaynak yayını.sf.356.İstanbul.2024 ki
7-Muharrem Yellice . Hindistan. Platanus yayını. Ankara.2021.

Yayın Tarihi
24.08.2025
Bu makale 198 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Varlik ve yokluk bir sistem icermekte. Bmuazzam yapi tesadufler sonucu mu olusmus yoksa yaratici bir gucun eserimi? Bence tarih boyu tartisilmis bu sorun bizim tanri tanri kavramlarimizdaki farkliliktsn kaynaklanmakta!.

Nuri Sezen 25.08.2025

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!