TÜRKOLOG

Hüseyin Özbay’la Varlık ve Hiçlik Üzerine Sohbet (1)

“Evren’in sesi

Ya da,

Sesin evreni”

Adlı çalışmanı “ kurgan edebiyatta,” okudum.

Derin bir bakış fırlatmışsın

Dağlardan çıkıpta şehir insana

ÖZBAY.

 

Çalışmandan bende bir şeyler üretmeye çalıştım kendimce.

“Kapanıp kalmışlığımız içimize hapsedilişimiz”

Üzerine tespitin,

Tam bu zaman insanının,

Acısı gibi geldi bana,

Bu tespitten hareketle

Kalemimin ucundan şöyle dökülüverdi,

Aşağıdaki satırlar.

Derginin der kenarlarına

ÖZBAY.

 

İçimizde kalıyoruz yıllarca

Diye üzülmüşsün

Be arkadaş,

Dünyaya hakim olan kural böyledir.

Kendisinde kalır insan,

DİN mistisizmiyle

Töre baskısıyla

Yüz yıllarca

HEP.

Bütün bu baskılardan soyutlanıp,

İnsanlığın kültürel birikimlerinden,

Kendisi için bir şeyler üreterek

“Ben” fikrindeki

Entelektüel insanı

Yakalayabilmek

Çok zor

Be

ÖZBAY

 

“Müzik, transif halin kutsal tetikleyicisidir.”

Demişsin.

Çok doğru,

Müzik,

İslâmda ibadettin

Dili olmadı

Hiçbir zaman,

Fikir üretenlere

Ve

Güzelliğe bakanlara

Günahkâr gözüyle

Bakıldı,

HEP….

13 Asırda Ney’i ibadet dili olarak kullandı Mevlana.

Bektaşi tekkelerinde Kudüm, Kopuz ve halayla yapıldı ibadet.

 

 

14-15 asırda Ebu Suudlar İbn-i Kemaller’in baskıları din adına

Karanlığı oldu Türklüğün.

Arap şairi İbn-i Kays’e,

Güzel şiirleri için

Hırkasını hediye eden Hz. Muhammed,

Estetiğinde olmadı hiçbir zaman.

İslam….

Onun için gerçekleşmedi Türk Rönesansı

ÖZBAY.

 

Kimi yazarların ve ünlü kişilerin

Primitif kültür özlemleri,

Yani tabiata köye dönüş özlemleri

Ödipus  komplexsi ve psikanalitik

Anne karnına dönüş özlemi gibi.

Freudumsu bir doyumsama,

Kendini bulma içgüdüsü gibi

Geliyor bana.

İnsan kendinden kaçarak,

Tabiatta kendini arıyor

Varlığına sebep olan

İlk evrilen hücreyi arıyor

İnsan olabilmeyi arıyor

Belki

ÖZBAY.

 

Hoca ıtri gibi, Nef’i, Nedim gibi

Milletimizin ses dünyasını

Algılayan bir beyinler çıkmasına rağmen,

O olguya geliştiremedik, çünkü onlarda Farsça ve Arapça yazdılar.

ÖZBAY.

Tarihimizden,

Sende yazında ses ve müziğe  vurgu yapmışsın.

 

Kainatın varlığı zaten müziktir sestir.

Düşünsene,

Yarı çapı sıfır olan

Bir şey?

Büyük seslerle patlıyor,

Sesler dolduruyor

Zaman denen boşluğu…

Boşlukta ışıksal sesler birbirleriyle

Uyumlanıyor.

Bu uyumdan

Evren oluşuyor

Öyle diyor

Modern fizikçiler .

Merkezine insanı koyan tasavvuf düşüncesi de bunu söylemez mi?

Evren sonsuz ve hareketli atomlardan meydana gelmiştir, diyen,

Egeli Demoklid,

Bir gerçeği ifade ediyor belki

ÖZBAY.

Belli ki,

“Kuluçkaya yatmış sıkışmış seslerin”

Patlamasından oluştu Evren

Belki ilk ana madde

SES !....

Sıkışmış seslerin patlamasından

Nurla doldu

Işıkla doldu.

Zaman….

Zamanda maddeye dönüştü

Ses….

Eflâtun’unda

“İdeler alemi” dediği,

Hakiki evreni

Nur

Olarak algılamıyor mu?

Belki bu felsefi görüşlerin

Gerçekle alakası var

ÖZBAY.

 

Tüm canlılar var oldu.

Var oluşlara sebep oldu.

Tüm var oluşlarda;

Bir ahenk

Bir zevk

Bir kendinden geçiş

Nirvanaya ulaşma, arzusu var.

Bu arzu bir Vahdet-i vucüd değil midir?

Düşün,

Haz anlarını,

Manevi haz’ın zirve

Noktasından,

Bir patlama ile,

Döl yatağından fışkıran

Canlı hücrelerin,

Hedefe ulaşma mücadelesini,

Mücadeleyi başaran

Hücrenin,

DİNGİNLİĞİNİ….

Yaşamak; hareket ses

Ve de

DİNGİNLİK

YANİ, bu dinginlik

 

Huzur olsa gerek

ÖZBAY.

 

İnsan,

Müzikle,

İlk var oluşuna

O,

Kutsal patlamaya,

O,

Nura

O,

Işığa

Dönmek istiyor belki

ÖZBAY

 

Saflığımızdan kurtulmak istedik

Tahta bavullarımızla

Şehirleri doldurduk

Okuduk,

Adam olduk.

Şimdi de bir doyumsuzluk

Sardı bizi

Şehirde.

Tahta bavullarla çıktığımız

Kıraç toprakları

Devasa ormanlarla kaplı

Yolsuz, ışıksız,

Mütevekkil insanlarla

Dolu

Köyümüzdeki insanları

İnsanların oturduğu,

Atamızın, babamızın

Kardeşlerimizin ve kendimizin

Oturduğu toprak evlerimizi,

Özler olduk bu zamanda.

Ölüm yeniden doğmaksa

Eğer,

Doğmak için ölmeye,

Doğduğumuz yerlerde olmak,

Oralarda yok olmak gibi,

Bir arzu kapladı

Benliğimizi

ÖZBAY.

 

 

Dediğin gibi,

“Hareket ve hıza teslim oldu tüm benliğimiz.”

Ruhumuzdaki

Dâussıla

Haşim’in

“O beldesi”

Veya

Peyami Sefa’nın

“Simeranyası”

Eflâtun’un ideler alemi

Gibi düşünceler yaratmaya başladık.

Öyle düşünceler özlemimiz

Olmaya başladı

Bunalıyoruz.

Belki Tevfik Fikret’in

Yeni Zelanda’ya kaçma

Özlemi gibi sosyolojik

Bir kaçış bizimki

Ne dersin

ÖZBAY

 

Saf Haz’ı yaşayanlar

İnsandır aslında,

Saf Haz’a ulaşabilen insan

%1 bile değildir.

Tüm insanlık boyunca !

“Dini haz yaşıyorum”

Diyen,

Şarlatanlara bak.

Zamanımızda, ve tüm zamanlarda

Dünyayı yaşanmaz kılanlar

Onlar değil midir ?

Tarihimiz insanında,

Saf Haz’ı

Yaşayan

Yunus’tur bence.

Mevlana,

 Moğol işbirliği

Ve

Türkmen karşıtlığıyla

Bitirmiştir Saf haz’ı

Bunu hep beraber

Bir düşünelim

Be

ÖZBAY.

 

Türkülerimiz içten fıskırışlarımızdır

Evrenin oluşmasındaki

Patlama

Gibi….

Klasik şarkılarımızda,

Zamanla oluşan Evren gibi

Gelir bana

Bilmem

Nedendir

ÖZBAY

 

Mücerretin, müşahhas kılınması

Yok olanın elle tutulması

Bir altmacadır.

Asıl olan maddedir.

Bilirsin.

Bir madde vardır.

Birde onun hareketi

Zamanda….

Maddeye göre,

Zamandaki şekillenmeyi

Yani,

Maddenin madde ile,

Maddenin,insanla ilişkisinden

Oluşan mücerref algılama

Bir zihinsel yanılgı

Gibi gelir bana, Kant’ın kavramlar teorisine,

Ne dersin

Be

ÖZBAY.

 

Tarkan’a değinmişsin

Yazında,

Tarkan,

12 Eylül’ün ruhlarımıza

Verdiği sıkıntıya tepkidir.

Yeni bir çıkış olmuştur

Şaşırtmıştır eskileri

Ve

Despot öğretmenleri…

“Kıl Oldum Abi”

Şarkısı Fizik Öğretmenine

Tepkiydi.

Tepkili gençler

Takılıverdiler arkasına

Tarkan’ın !

Tarkan

Tarkan

Oluverdi

Be

ÖZBAY

 

 

Rönesans düşünürleri

İnsana odaklandılar

Hep.

İnsandan yola çıkmak

İnsana varmak amaçtı.

“Bir ben vardır, benden içeri”

Derinliğimiz olsa’da,

Biz yaratamadık yeni tip

İnsanı.

Felsefeyle uğraştı

Rönesans düşünürleri

Ruhu yüksek düzeye

Getirmek

İçin….

Felsefe,

Bedensellikten uzak

Bu düşünüş biçimi,

Ölüm benzeri bir durumdur.

Bütün felsefi düşüncelerin

Odaklandığı tek nokta

Ölümden korkmamaktır.

Ölüm olmak

Ölmek,

Tabiatla bütünleşmektir.

Bu anlayışa göre,

İnsan kendisinden dolayı

İnsandır.

İnsan evrensel özdür

Be

ÖZBAY

İslamin tanrısı sessizdir,

Otoriterdir.

Sesten hoşlanmaz.

Şuara suresinde

“Şairler cehennem ehli”

Sayılır.

Türk’ün ruhundaki,

Ses mozaiği yunus

İlahilerinde kristalleşti

Tekkeler Yunus ilahilerinin

Sesleriyle doldu

Bir zaman,

“Cennet cennet yaratmışsın

İsteyene ver O’nu

Bana seni gerek seni”

Deyişi Yunus’un,

Ebu Suut Efendi tarafından

Dinsizlik kabul edilip

“Kaltli vaciptir, bunları söyleyen

Ve dinleyenlerin” deyip

Fetvalar verildi

Tarihimizin en güçlü

Zamanlarında

Be

ÖZBAY.

 

Evrenin sesinden

Sesin evreninden

Ve yazından,

Şunu anladım ki,

Sen tabiatın çocuğusun

Özlemin,

Ve

Var olduğun yer

Tabiat….

Tabiatın doğal olarak oluşturduğu

Orkestra’nın

Müşfik dinleyicisi

Ve

En iyi gözlemcisisin

Sen….

Sen

O’na ait olduğunu

Vurguluyorsun

Merak etme

Tabiatta buluşacağız

Mutlak.

Spinoza

Felsefesi sinmiş gibi

Ruhuna.

Panteist bir örgü,

Var gibi geldi,

Ruhunda.

Belki bir yanılgıda yaşıyoruz

Biz tabiatız.

Ne dersin

Be

ÖZBAY.

1)Hüseyin Özbay, Gazi üniversitesinde Türk dili öğretim üyesi,

Kurgan edebiyatta yayınlanan bir yazının üzerine “ Tenkid”                                                                                                                                 

Yayın Tarihi
14.11.2019
Bu makale 1617 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!