Dekart : 1596 -1650 (Elli beş) yıl yaşadı
Bu meşakkatli dünyada.
Modern felsefenin kurucusu sayılır.
Yüksek felsefe kalitesine sahip ilk filozoftur.
Kendisinden önce atılan felsefi temelleri kabul etmez.
Felsefeyi yeniden temellendirir.
Ona göre Aristo’dan beri hiç bir fikri gelişim olmadı.
Üslubu kolaydır.
Akıllı insanlara seslenir.
Kıta Avrupa’sında Kant’a kadar onun otoritesi hissedilir.
Babası Parlamento üyesi toprak sahibi bir adamdı.
Kolejde okudu, matematiğe merak sardı.
Paris’in sosyal hayatını can sıkıcı buldu.
İnzivaya çekilip geometri çalıştı.
O’na göre Tıp,
Vücudu ve ruhu tedavi etme san’atı, mekanik makine yapma san’atı
Ahlâk : mutlu yaşama sanatı.
1617 ‘de Hollanda ordusuna yazıldı.
30 yıl savaşlarında Bavyera ordusunda idi.
Katolikler safında savaştı.
30 yıl savaşları Almanya’nın dini iç savaşlarıdır.
Bavyera’da sobanın içine girerek bütün gün orada kalır ve düşünür.
İlk felsefi algısı böyle başlar.
Sokrat açık havada karda düşünürdü.
Dekart’ın beyni sıcağı sever.
1625’de tekrar Paris’ e yerleşti.
Krala karşı hareket katıldığı için Hollanda’ya kaçtı.
Orada yaşamaya karar verdi.
Ürkek ve dini görevlerini yerine getiren bir Katolikti.
Galile’den haberdardı.
Dünyanın dönmesi ve evrenin sonsuzluğu inancı ile çelişiyordu.
Bu konuda düşündü.
Bu konuda bir kitap yazdı.
Dini korkudan hiç yayınlanmadı. Dinsiz diye öldürülebilirdi.
1629-1649 yıllarında Hollanda’da yaşadı.
17.yüzyılda düşünce özgürlüğünün olduğu tek Ülke, Hollanda idi.
Din adamlarına cizvitlere hep göz kırptı.
Hollanda’da da psikolojisi bulanıklaştı.
Kafası karıştı.
Kiliseyi modern düşünce ve bilime karşı olmamaya iknayaçalışıyordu.
Hollanda’da Prostestan bağnazların saldırına uğradı.
Onu ateist olmakla suçladılar.
İsveç Kraliçesi ile mektuplaştı.
Kraliçeye ‘’Ruhun Tutkuları’’ üzerine yazdığı eserini gönderdi.
Bunun üzerine Kraliçe Dekart’ı sarayına çağırdı.
Ondan ders almak istediğini söyledi.
Ders için sabahın saat 05.00’ini gösterdi.
Dekart öğleye kadar uyuyan bir adamdı.
Erken kalkmak zorunda kaldı.
Bir İskandinav soğuğunda hastalandı,1650’de öldü.
Hiç evlenmedi. İyi giyinir, kılıç taşırdı.
Gayrimeşru kızı erken yaşta ölmüştü.
Çalışkan değildi. Az çalışır, az okurdu.
Bir Filozof, matematik ve bilim insanı idi.
Koordinat geometrisini buldu.
İnsanların ve hayvanların bedenlerini makine gibi gördü.
‘’Evrendeki toplam hareket miktarı sabittir’’ dedi.
Ruhun hareketi etkilemediğini söyledi…
Bu görüş inandığı dine aykırı idi.
’’Yöntem Üzerine’’ konuşma adlı eseri 1637’de yayınlandı.
Önemli bir kitabıdır.
Bu kitapta ‘’Kartezyen kuşkuyu’’ açıklamaya çalışır.
Felsefe için herşeyden kuşkulanmalıdır, hâlbuki dinler şek ve şüphe kabul etmez,
Mutlak kabul ve itaat ister görüşünü savunur.
‘’Düşünüyorsan varlığım gerçektir.
Düşünüyorum o halde varım’’
Algısı Kotezyen felsefesinin ilkesidir.
‘’Var olduğumu, düşünerek kanıtladım.
O halde yalnızca düşünürken varım
Düşünmeyi bıraksaydım, var olduğumun kanıtı olmazdı”.
Özü düşünmeye dayanan bir var oluşu kabul eder.
İnsan hiçbir yere yada maddeye ihtiyacı olmadan bir ‘’töz’dür.’’
Ruh bedenden tamamen ayrıdır.
Beden olmasaydı da ruh olurdu.
Çok açık ve çok seçik kavradığımız bütün şeyler doğrudur.
Düşünme zihnin özüdür.
Zihin derin uykudayken bile düşünür.
Düşünceler bir düşünüre ihtiyaç duyar.
Kartezyen anlayışta,
Canlı organizmalar; ölü ve cansız maddeler gibi fizik yasalarıyla yönetilir.
Organizma ve canlıların büyümesi için bir ruha gerek yoktur.
Aristo’cu bakışta böyledir zaten.
Maddenin bütün yasaları;
Fizik yasaları ile belirlenir.
Felsefi kuramında tutarsızlıklar vardı.
Bu tutarsızlıklar, 17 asırdan sonraki birbirinin zıttı, felsefe okullarının gelişmesine sebep oldu.
Yine de düşünmek iyidir.
Düşünüyorsak insanız.
Kaynak : 1)Bernat Russel
Batı felsefesi tarihi cilt 2,sayfa 123-140