TÜRKOLOG

Türk İnsanı ve Deizm:

Türk insanı; inanmasının felsefesini yapamadı. Kör kütük sarhoş gibi, baskılanan fikirlerin altında kaldı.

Oysa; Türk fikir üretendi, Tanrıyı yaratandı. Yaşanan tarihinde 36 Tanrısı vardı.

36 Tanrı yaratan Türk; zamanla başka Tanrılara boyun eğer, boyun büker hale geldi.

Atatürk Türk tarihini 7000 yıl önceden başlattı ve Türk’ü şöyle tarif etti:

Bu memleket, Dünya’nın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine sahne oldu.

Bu sahne yedi bin senelik en aşağı bir Türk beşiğidir.

Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı;

Beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yundu, yıkandı, O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı,

Onları tabiatın babası tanıdı onların oğlu oldu.

Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu, Türk oldu.

Türk budur, yani

 “Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”

 

Şimdi Atatürk’ün tarif ettiği Türk’ün Tarihi ikiye katlandı.. Bilimsel verilere göre 13 bin 500 yıl öncelerde Türk var ve insanlığın Atası sayılıyor.

Bu bilgi rüya ve masal değil, Başkurdistan’daki Sulgentaş Kapova mağarasındaki  runik yazısı Göktürk yazısı. Bu yazı M.Ö.16 bin yıla endekslenmiş.

National Geographic dergisi, iki bin Türkistanlı üzerinde yaptığı gen araştırmasında; iki bin nesil önceki geni taşıyan, Niyaziov’u Kazakistan da buldu. Prof. Dr. Spencer’in araştırmasına göre Cavis olarak adlandırılan, Bu boy 13.500 yıl önceki bir kavim. Amerika Asya ve Hintlilerin ataları.

Araştırınca doğruya ulaşıyor insan.  Bize dayatılan bilgileri; sormadan, araştırmadan kabullendik hep. Biz de hiç araştırmadan dayatılan dini ve tarihsel kabulleri benimsedik; hap gibi yuttuk.

Tanrılarımız millete yabancılaştı. Hiç soru soramadık. Tembelce kabullendik. Zora geldik kabullendik. Kendimiz kendimize yabancılaştık. Nasıl? Niçin? Nedir soruları bizi gerçeğe götürür.

Tanrı nedir? İnanma nedir? Bilgi nedir?...

İnanma daima bilgiyi kuşatır, bilgiyi gördüklerimizden kazanırız. İnanma ise; bilgi alanı değildir. O alan, yani inanma alanı, rahat alandır. Tembel ve üretmeyen alandır.

Bilgi; Deney, gözlem, tecrübe, düşünme, mantıksal kurgulama sonucu elde edilir. İnanma ve imanın alanı sevgi duygusal ve menfaatsal alandır.

 

Cennet özlemi, huri özlemi, öbür alem de rahat olma özlemi bu alanı kuşatır. Bu bakış ve bekleyiş menfaatçi insanın beklentisidir. İnsanlar inanma ihtiyacında olmuşlardır hep ve belli dinler ve inanç felsefeleri yaratmışlardır.

M.Ö. İki bin yılından önce Tanrılar yerde idi. Tanrılar göğe yükselince aşağıdaki dini algılar ortaya çıktı. Teizm, Deizm, Ateizm. Teizm ve Deizm inançlılık. Ateizm inançsızlıktır.

Biz bu yazıda Deizm üzerinde duracağız.

Deizm Fransızca Tanrı anlamındadır. İngilizcede özgür düşünce anlamına gelmektedir. Tanrıyı kabul eden aracıyı ve peygamberleri kabul etmeyen bir düşünme anlamına gelir. Charles Blount’ın (D:1563–Ö:1606) “Deizm İnancının Özeti” adlı eserinde([1]) deizm incelenmiştir. Acaba Deizim evrenin gerisindeki tahtında, evrene hareket veren Tanrı algısı mıdır?

Bu Tanrı insanların eylemlerine karışır mı?

Yoksa; sadece yarattıklarına hareket mi verir?

Bu sorular; insanların beyninde ola geldi Hep.

K.Marks; ‘’Madde bir de onun hareketi vardır. Her şey bundan ibarettir’’ demişti.

“Madde kendiliğinden var; kendiliğinden hareket etti “diyerek, bir kuram ortaya atmıştı. Yüzyılların beyinlerde birikimi olan dinlere karşı bir tavır alıştı bu. Onun için; Karl Marks’a komünist ve ateist demişlerdi. Marks; dine afyon demişti. İnsanları afyonla uyuşturmaya kalksan, bu uyuşturmanın bir maliyeti vardı. Halbuki dinle uyutmanın maliyeti yoktu.

Deisler Tanrıya inanır. Elçiye ve elçiye gönderilen kitaba inanmazlar. Düşünürlerden, Dalton Deistir, (D: 1766- Ö: 1844);

Jön Mesllier, 1664 – 1729

Nietche, D:1844- Ö:1900

Carl Marx, D:1818-Ö 1883

Bernard  Russel, D: 1872 - Ö: 1970

Bir öküz vardı gökte, adına derler Ülker

Diğer bir Öküzün de gizlenmiş altına yel

Aç gözünü iyi bak, bunların ortasında

Nasıl inanıyor ve tepiniyor eşekler...

Büyük Selçuklu devrinde böyle konuşabilen Ömer Hayyam da ateistir, (M.S. 1048-1131).

Deizim Avrupa’da 16- 17 yıllarda gelişti. Toplumsal eşitlikçi bir hareketti. Deizim; Maddi çıkarları ilgilendiren sorunlara cevap ararken bir düşünce akımı olarak ortaya çıktı. Dini bağımlılıklar sistemine ve Kilise sömürüsüne saldırdı. Kilise; en büyük toprak sahibiydi.

Papazlara göre; mülk Tanrınındı. Kişinin mülkü olamazdı. Tanrının temsilcisi; ise İsa’dan sonra Papa idi.

Müslümanlarda da ‘’Mülk’’ Allah’ındır.

17 Ve 18 Yüzyıl Katolik kilisesi inancının İslami görünümü  olan; Mülk Allah’ındır algısının somutlaşmış şeklini yazı olarak  Apartmanlarda ve camilerde sık sık görürüz. Deisler inanç ve mülkiyet özgürlüğünü savunmuşlar;  Tanrıya inanmışlar, dinin temsilcilerine saldırmışlardır.

Edward Gibbon (D:1737 – Ö: 1794); “dinler filozoflar için yanlış olsa da, devlet adamları için faydalıdır” demiştir.

Deistlere göre; Her şeye gücü yeten Tanrının bir temsilciye, bir peygambere ihtiyacı yoktur. Tanrı; kendinde her şeyin bilinebileceği güçtür.

Duyumcu İngiliz filozof John Locke (D: 1632 –Ö: 1704)

“Bilgilerimizi beş duyu organlarıyla elde ederiz” demiştir. Mülkiyet sorunlarını işlemiş, mülkiyeti özgürlüğün ana unsuru olarak görmüşlerdir. Mülkü olmayan, mülkü olanın kulu ve uşağıdır.

Deizim tüm insanlığı kucaklayan, Tanrı adına insanların sömürülmesine tepki veren bir hareket olarak İngiltere’de doğmuştur. Tüm insanlığın aydınlanması ve özgürlüğünü savunmuştur.

Tek tanrılı dinlerin her biri; diğer dinler karşısında kendisini, gerçek kabul eder. Bu anlayış mutlakiyetçi ve baskıcı bir anlayıştır. Başka dinlere ve düşüncelere tahammülü yoktur. Tek tanrılı dinin kurucusu Hz. İbrahim dir. Tanrıları göğe göndermiştir. Tek tanrılı dinlere göre; Kendi inançları dışındakiler kafirdir. Mal ve mülklerine el konulmalıdır. Malları ganimettir, Ganimet Allah ve Peygamberindir. (Enfâl Suresi, 1. Ayet)

Deis Carles Blount; tek tanrılı din koyucusu Hz. İbrahim ve ardılları;  Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammed, insanlık adına ne yapmışlardır, düşünülmesini ister.

Deizim 1789 Fransız aydınlanmasına ve devrimine sebep olmuştur. İnsanların inanç ve düşünce dünyalarına hareket ve yenilik vermiştir. Deizim hareketi geriye doğru; Aristo, Epikuros’a kadar uzar gider. Modern bir olgudur. Modern algılar karanlık güçlerce hep baskılanmıştır.

 

Erken dönem Arap düşünürleri de Deistiler.          17. yüzyıl Thomas Hobbes (D: 1588-Ö:1679), Jj Roussou (D: 1712-Ö: 1787, Volter (D:1694- Ö:1776’ de Deistiler.

Deizim peygamber olmayan bir inanç sistemidir. Deistlere göre; dünya, insan tarafından Tanrının verdiği akıl sayesinde algılanabilir. Dünyayı algılamak için, akıl yeterlidir. Aracıya ihtiyaç yoktur. Tanrı evreni yaratmış, bir daha hiçbir işe karışmamıştır. Bilmek, insanlar ve Tanrı arasındaki ilişkidir. Tarih boyunca, çeşitli dinler tarafından Tanrılara sunulan kurbanlar; Açlığı, sefaleti, kuraklığı, depremi, veremi, kanseri vs. önleyemedi..

Deistler, “dünyadaki temel bilimler için de yani; Matematik, fizik, kimya, biyoloji için Tanrının yardımına gerek yoktur.” diye düşünürler. 

Egeli iki düşünür; Tales (MÖ. 640-550).  Anaximander (MÖ. 610-540); “Tanrılara gerek olmadan, evrenin kanunlarını insanların anlayabileceğini” söylemişlerdir. Bu iki filozof eleştirisel yanı olan düşüncenin babalarındandır.

Tales; Tanrının yardımı olmadan bir yıl evvelden güneşin tutulacağını hesap etmiştir, M.Ö. 587.  Tales yaşarken otoriteydi, insanlarca bilgeliği kabul edilmişti.  Öğrencisi Anaximander Tales’e; “Sen yanılıyorsun. O, öyle değil” diyebilendi. Aristo Pagandı, kuramları kilise babaları tarafından benimsendi, batı dünyasındaki bilgi otoriterliği ona geçti. 1500 yıl Aristo’nun doğmalarına insanlar dinle karışık olarak inandılar.

Aristo;(M.Ö. 384 - M.Ö:322) atın ağzında 36 diş var demişti.  16 yüzyıla kadar Atın ağzındaki dişi sayan olmadı. Otoriteye boyun büküştür bu. Bilgi edinmek için, otoritenin bilgisine boyun bükülmediği, soru sorulabildiği zaman gerçek bilgiye ulaşılır. Anaximander ve çağdaşları böyle yaptığından;  İsa öncesi zamanda, bilim ve hukuk gelişmiştir. İsa ile insanlık karanlığa itilmiştir. İsa’dan önce evren; fizik ve matematikle izah edilebilir anlayışı vardı. Dinlerde ise her şey; Tanrı ile izah edilir. Bilime giden yol, Keşif ve Deneyle mümkündür. Keşif ve deney sonucunda elde edilen bilgi deneysel bilgidir, sağlam bilgidir.

Sokrates, delphoi tapınağının kahinine; “Senin Tanrın yanılıyor ”diyebilen adamdır.

 “Tanrıya yanılıyorsun” diyen Soktares’i 40 hâkim ölüme mahkûm etti. Sokrates sözünü geri alsa affedilecekti. Sözünü geri almadı şöyle dedi:

“Benim bu eylemim Roma yasalarına göre ölümü gerektirir. Kanunu uygulayın’’.

Baldıran zehrini içerek bu dünyaya veda etti. Hukuka saygı mıydı yoksa iddiasında bir kararlılık mı?

İki bin yıl önceki insanların inançlarında; yeryüzü insanların ve şeytanın, gökyüzü ise Tanrıların ve meleklerindi.

20.07.1969 günü insanoğlu Aya ayak  bastı. Ay yüzyıllarca insanlara Tanrılık yaptı. Kutsallığı vardı. Ay tutulmasında bugün dahi İnsanların silah atması, Aya musallat olan Şeytandan kurtulmak içindir. İnsan oğlu Aya ayak basınca ay tanrılığını kaybetti.  Bu durum evrimsel kozmik bir başarıydı. Aya ayak basmak Şeytanın işi değil, bilim ve aklın işiydi.

Divan edebiyatımızda sevgililerin yüzü hep aya benzetilmiştir. Melek Sima, Mehlika, “ezeli bir aydır cemalin” vs.

Akıl ve bilim sayesinde; Ayın çorak toprak parçası olduğu anlaşıldı.  Şimdi artık kimse sevgilisinin yüzünü çorak toprağa benzetmiyor. Tüm bu gelişim ve oluşumlardan sonra; Nietzche(1844-1900)  şöyle dedi Tanrıya:

Eğile büküle kıvranırım,

Sonu gelmez acılarla

Sen vurdun beni

Ey, acımasız Tanrı

Ey, bilinmeyen Tanrı

Ey kötülük düşkünü Tanrı

Sıkıştırıyor, bastırıyorsun beni..

 

Ha ha ha.. Amma da yanaştın bana,

Çekil, çekil..

Soluğumu dinliyorsun,

Yüreğimi dinliyorsun

Utanmak bilmeyen hırsız!

Nedir benden çalmak istediğin..

Ey, işkence eden,

Ey cellat Tanrı..

 

Yoksa köpek gibi yalvarayım mı önünde..

Tutkun, kendimden geçmiş şekilde

Kuyruk mu sallayayım sana?

 Dedi, Tanrıya saldırdı ve  Tanrıyı öldürdü. (Böyle buyurdu Zerdüşt kitabı, Nietzche, Sayfa 239-240)

Nietzche’nin Tanrıyı öldürmesi, onun inançsızlığından değil, aksine bir inancın ifadesi olarak da algılanabilir. Bir Şey’in ölümünü kabul etmek; varlığını kabul etmektir. Dinler insanlara kabullenilen bir suçluluk duygusu yüklerler. İnsanı bu suçluluk duygusundan kurtarmak için, şarlatan din adamları ortaya çıkar. Bu şarlatanların Tanrıyı kullanmamaları için Nietzche tanrıyı öldürdü. Bir boşluğa düştü. Bu boşluğa, Nihilizim denir.

Bir boşluğa düşen kişiyle dünya;

Boşlukta beraberce dönmektedirler,

Boşlukta dönenler, bütün yıldızlar ve evrendir,

Artık kişi evrenin bir parçası olmuştur,

Evren dönerse kişi de döner, 

Evren ve evrendeki varlıkların dönmesi,

Kaçınılmaz bir sonuçtur,

Belki Mevlana’nın başına gelen de budur..


Charles Blount, A Summary Acount of the Deist Religion, Forgotten Books, 2018.

Yayın Tarihi
21.09.2020
Bu makale 3280 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!