ÇUVAŞLAR
Zaman,
04 Ağustos 2017 Toros dağlarının Beydağları bölümü …
Teke dağının karşı yamaçlarındaki
Köyümdeyim Rakım 1400.
Gece vakti saat 24.00
Prof. Dr. L.N. Gumilov’un
“Eski Türkler “ tarihini yeniden okurken,
Ruhum,
Pasifikten Atlas okyanusu arasında bir kelebekti.
Belki bal yapan arıydı. Ruhum durağan değildi.
Aklım düşünüyordu.
Zaten evren düşünen akıldı.
Düşünmek var olmak demekti.
Ben varsam, verilen bir sözü yerine getirmem lazımdı.
Dostum Avukat Namık Nas;
Yayınlayacağı internet gazetesine
Benden yazı istedi. Ofisime geldi.
Birkaç defa telefonla aradı.
İşte O görevi, verdiğim sözü yerine getirmek için
Kalem elimde…
Sessiz yalnız bir ortamda kağıt, kalem vede BEN.
15 Temmuz 2017 de gezdiğim Turan’ın bir değerli parçası Çuvaşistan’ı
Anlatmak istedi gönlüm.
Etkilenmişti ruhum Çuvaşlardan;
İşte başlıyorum
Ne çıkarsa bahtıma.
Dalıverdi gönlüm, Türk tarihine.
Türkistan coğrafyası Pasifikten –Atlantik’e
Bu coğrafyada tarihi bilgilerimize göre,
“Türk Atlısının,Okçusunun karşısına çıkan düşmanın
Hiçbir şansı yoktur”.
Mete Han zamanı;
Gök kubbe- çadır-
Güneş –Tuğ- olmuştur.
Dünya Türk’ün olmuştur.
Atilla’nın Roma yürüyüşü … Kral’ın ve Papanın diz çöküp,
Atilla’nın Atının nallarını öpmesi
Ve sonrası;
M.S.559-630 Avarlar İstanbul surlarını yardı.
Avarlar Bizans’a korku saldı.
Aynı çağlarda Hz. Muhammet Arap devletini kuruyor,
Kabile anlayışından devlete geçiyordu.
630 Mekke düşüyordu güneyde.
Hz. Muhammet; Mekkelilere,
Tanrının gökte olduğunu ispata çalışıyordu savaşarak,
Ta O zaman.
Türker’de tanrı gökte idi zaten.
Türkistan –Avrupa- Çin ve Hindistan’da Türkler vardı
O ZAMAN.
Bir destandır Türk’ün Tarihi…
Destanlaşan tarihimizin en eski Türk boyları,
Çuvaşlar ve Yakutlardır.
Yakut Türkleri Bernik boğazından
Amerika’ya geçti. M.Ö.12 bin yıllarında.
Kızıl derililerin atası sayılır
Şamandılar. Tanrıları gökte idi.
2004 yılında California’da Milli Park Yosemite Parkını gezdim.
Burası Kızıl derili mekanıydı. Yok etmişler kızıl derilileri.
Öldürdükleri Kızıl derililerin kafataslarından, eşyalarından
Müze kurmuşlar;
Kızıl derililerin yok olan ruhlarından para kazanıyordu,
İngiliz uyruklu Amerikalılar.
Çok üzülmüştüm.
Yakutlar-Çuvaşlar-Kızılderililer
Ural Altay dil gurubundan,
Dolayısıyla,
Turani Kavim.
Gezip görüp incelediğim, Bir Turani Kavim
Çuvaşlar bu yazının konusu ;
Kimdir Çuvaşlar?
Çuvaşlar ela gözlü, kumral sarışınımsı bir halktır.
Rus olmadıklarını biliyorlar.
Çoğu Ortodoks Hristiyan.
Türk olduklarını hissediyorlar
Dilleri farklı…
Türkçenin bilinmeyen bir devrinde
Türkçeden ayrılan bir lehçe.
Kök aynı, eklerin dizilişi
Ve
Eklerin sesleri farklı
Çuvaşçada Z ‘ler
R’ olmuş K ‘lar H’ olmuş
Bizdeki Kız ismi Çuvaşçada
“Hir”
Çuvaşların kökeni ile ilgili çeşitli görüşler olsa da Türkoloji aleminde,
Bana göre Hun asıllı Türkler.
Başkurt bilim adamı Kuzeev “Volga Bulgarlarının etnik dünyası ile Çuvaşların
Dünyasının uyuştuğunu söylüyor.
Çuvaşlarla Bulgarların gündelik hayat ve kültür alanında benzerliklerinin olduğu
Arkeolojik kazılarda tespit edilmiş olsa da;
Neticede hepsinin kökleri Hun Türklerine bağlanıyor.
Çuvaşlar Hristiyanlık ve Müslümanlık öncesi inançlarında
Şamandılar, şimdide çoğu şaman.
Şamanlık baskı altında.
Ahuru mazda inancınıda, yani Zerdüşlük dini algısını da
Kabul edenlerde var.
İnandıkları dinler onları parçalara bölmüş.
Acı çektiler inançlarından. Şimdide yoğun bir Ortodoks baskı altındalar.
Her mahallede bir Manastır var.
Buna rağmen,
Eski Türk inancı Şamanizm’i diri tutmaya çalışan gayretler var.
İdil’i sollayıp Keramet tepesine götürdü bizi
Türk dünyası araştırmaları Vakfı temsilcisi Kadir Bey.
Kadir Bey Çuvaş Türkü. Türkiye’den geldiğimizi duyunca bizi bulmuş.
Keramet tepesi kutsal bir tepe ve ormanlık.
Hiçbir ağacın dalına dokunmuyorlar.
Senenin bir gününde burada toplanıp,
Gök Tanrıya kurban kesip,
Dileklerini dilek ağacına “Çapıt” bağlayarak talep ediyorlar.
İnandıkları Tanrılarından.
Bilinmeyen zamanlardan taşınan inançları temsil eden, dini semboller
Toprağa çakılı olarak, Gök Tanrı’ya uzanıyor.
Boyları görkemli, bunlar Totem.
Çuvaşlar bunlara “Çakı” diyor.
Keramet tepesine varmak için İdil’in karşı kıyısına geçtik.
Burası başka bir devletmiş.
Marien devleti. Halkı Fin Ogur asıllı imiş.
Finler, Macarlar, ve Ogurlar Turani kavim.
Keramet tepesine girerken yol boyu kadınlar
Ormandan topladıkları, yabani çilek, mantar, kara çilek vs. satıyordı.
Kara çileğin Çuvaşca söylenişi Kara Çora.
Yok olmaya yüz tutmuş bir dilleri var.
Çuvaşlar 1920 de kısa süre bağımsız olmuşlar.
Çuvaşlarda Hristiyanlığın geçmişi 300yıl.
Korkunç İvan’la bu topraklar Rusya’ya katıldı.
Zaman zaman baş kaldırılar oldu.
Şimdi Rusya federasyonuna bağlı muhtar cumhuriyet
Ruslar Çuvaşların Müslüman olmasından çekiniyor.
Şamanlıkta kurumsal bir din değil.
Din adamı ve kitabı yok.
Ümmeti toplama gücü zayıf.
Onun için, yoğun bir Hristiyanlaşma projesi uygulanıyor.
Ruslar; Çuvaşlar Müslüman olurlarsa,
Tatarlarla birlik olacaklarından korkuyorlar.
16 yüzyılda Kazan’ın 3/2 si Çuvaştı.
Bunlar Müslümanlaştı ve Tatarlaştı.
Şimdi Kazanda Çuvaş nüfus %1 bile yok.
Ruslar;
Vaftiz edilen Çuvaşlara vergi muafiyeti, toprak kullanma kolaylığı getirerek,
Ortodoksluğu özendirerek Ruslaştırıyor…
Ruslara karşı olan Çuvaşlar Müslüman olarak,
Tatarlarla beraber Ruslara karşı durdular Hep.
Çar I. Petro 1720-1722 yıllarında İdil nehri kıyısında yaşayan halkların
Hristiyan olmaları halinde üç yıl vergiden muaf sayılan kanunlar çıkarttı.
Halk yine de Vaftiz olmadı. Hristiyan olmadı.
Daha ağır kanunlar çıkardılar.
Vaftiz olanların vergilerini de vaftiz olmayanlar ödeyecekti.
Bu kanunlar Başkurtlar, Tatarlar ve Çuvaşlar için çıkarılmıştı.
Çuvaşlar bu kanundan en çok etkilenen Turani unsurdu.
Vaftiz edilmeyen Çuvaşlar dövülüyor,
Zincirlere vuruluyordu.
Bu baskılar 24 yıl devam etti.
Tüm Çuvaşlar Hristiyan oldu göründüler.
711 yılından sonra Buhara, Semerkant ve Taşkent, Hive’de aynı zulmü
İbni Kuteybe yapmıştı
Türk soyuna.
Çuvaşistan’ı görmek beni çok mutlu etti.
Kazan’ın Bulgar şehrine,
Eski Bulgar Krallığı başkentine gemi ile yaptığımız seyahattin akşamında,
Kazan’dan Otelimiz Tataristan Otelden valizlerimizi alıp,
İdil kenarını çevreleyen yoldan Çuvaşistan’a yol verdik.
Kırk kişilik otobüste yirmi kişi idik.
Bir kişiye iki koltuk.
Gün kızıllıklar içinde idil’i terk ederken
Korkunç İvan’ın üç yıl yığınak yaparak karşı kıyı Kazan’a saldırdığı,
Yarım adayı da gördük hüzünlü.
Sivasoski kalesi. Bu kale nehir üzerindeki bir yarım ada üzerine kurulu.
Kazan bu kaleden alınmış.
Şimdi turizme açmışlar.
İçinde kışla, At ağırları ve bir Kilise var.
60 bin kişiyi öldürüp İdil’e atmış,
Korkunç İvan.
Tatar kanı dökülürken İdil’e, zaman 1552 idi.
Dünya Padişahı Kanuni Sultan Süleyman
İstanbul da
Hürrem’le idi.
63 kilometre eni olan idil Kızıla boyandı Türk kanıyla.
İdil alıp götürdü 60 bin cesedi. Astarahan Türk Hanlığına
Astarahanlılar korkmuşlar İvan’dan.
Hemen teslim olmuşlar korkularından
Şimdi buralar Ruslaşmış,
Türk’ün kalbi kendine karşı taşlaşmış.
Kimi Astarahan, Kimi Kazak, Tatar, Bulgar ve Sibir.
Ortak dil Rusça olmuş.
Ey Türk.
Dilin yok bu ne kibir!
Türk olduğunu algıla dön kendine.
Bir acı çöktü içime.
Yol alıyoruz Kazan’dan Çubuksarı’ya.
Coğrafya dümdüz ve yeşil, Ağaçlar, otlaklar, ormanlar ve İdil.
İdil durgun, akmaz gibi akar.
Çıktığı nokta ile döküldüğü noktanın Hazara meyli 43 m.
İdil gemi taşımacılığına uygun.
Sokullu Mehmet Paşa; kanal projesi yapmıştı, Karadeniz’den İdil’e.
Açılsaydı o zaman kanal, Türk’ün kaderi bir başka olurdu
Herhal.
16 Asır Türk asrıydı.Bitiyordu asır,
Türk’ün aleyhine işliyordu zaman.
Bu duyguları yaşadık kaleden ayrılırken üzgün bakışlarımızla.
Otobüse binip, Revan olduk Çuvaşistan yoluna.
Kazan’dan 160 km ileride bir ülkeye gidiyorduk.
Nihayet;
Çuvaşistan’a girdik. Konaklayacağımız yere geldik.
Saat 21.00 gibiydi.
Rehberimiz helal gıdacıydı.
Feto okullarında yetişmiş bir şuurlu Başkurt’u.
Otelin önünde market ve lokanta vardı.
Lokantada ikiye ayrıldık. Helalcılar – Haramcılar.
Haramcılar içki meclisi kurdu.
Helalciler başka bir mekânda yemek yedi.
İnançlarımız sofrada ayırmıştı bizi.
Haramcılar sofrada kurmuştu düzen.
Şoförümüz masamızın bülbülü şen bir adamdı.
Boğma viskilerinden sundu bize.65 derece.
Bizde marketten aldık içeceklerimizi,
Coştu şoförümüz çalıyor musiki aletini Coşkulu…
Rusça, Türkçe, Çuvaşça, Tatarca sözcüklerden örülü müzikle kendimizden geçiyoruz.
Coşkumuza Helalcı arkadaşlarımızda öbür salondan gelip iştirak ediyorlar.
Güzel bir günde selam verdik Çuvaşistan’a.
Otel odalarımıza çekildik. Saat 24.00 ‘ü gösteriyordu.
Oda da vecd geldi Bana.
Aldım kalemi elime gün şöyle;
Değerlen iverdi kalemin ucunda
Çuvaşistanda.
14Temmuz bir zaman.
Her kişinin algısı kültürü kadar.
Turan yolcuları uğradı Çuvaşistana…
İşte bir mekân…
Yorgun argın ordayız.
Rehber düştü öne yol gösterdi Bize.
Girdik bir mekana. Oturduk bir masaya.
Masadan kalkıp gezmek istedim hemen mekânı.
Girdim bir ahşap kapıdan.
Bir su fışkırıyordu havuzdan. Karşıda bir kapı açtım kapıyı
Tuvaletmiş. Ettim def-i hacet.
Hemen fırladım diğer mekânlara.
Girdim markette, Şarap, Bira, Viskiye bakarken rehber geldi yanıma.
Ben alıyorum alma Hocam alkol dedi.
Şaşırdım.
Helalci bir adamdı
Rehber.
Burda Helalmi alkol dedim şakadan.
Dedim ki, Rehbere biz başka bir odada kuralım masamızı.
Alkol almayan arkadaşlara ayıp olur.
Öyle yaptık başka bir odada güzel bir masa kurduk.
12- 13 kişi vardık.
Servislerimiz yapıldı. Biralar, Şaraplarla süslendi masamız.
Güzel bir geceyi yaşadık.
Çuvaşistan’da.
Şoförümüz; şişman şen bir adam. Amma da yiğit adam.
Viski yapmış kendisi derecesi 64.
Koydu pilastik bardaklara pilastik şişeden.
Sundu bize. El emeği viskisini.
Tanrım ne lezzet. Zemzem mi ne?
Esrik olduk hepimiz.
Aldı eline sazı verdi bize gazı.
Ramazan Demir Hoca geçti kendinden,
Zıplayıp atıldı şakırdayan suya İsmail Yıldız.
Neşenin doruklarında olduk bu gün.
Etler geldi masamıza közde pişmiş.
Ciğerlerde vardı kara kara…
Lezzetleri doyumsuz.
Bira, şarap, boğma viski bir hale soktu bizi.
Uçtuğumuzu sandık göklere
Göklerde değiliz işte yerdeyiz.
Bizler esrik olduk,
Bir gökte bir yerdeyiz
Aman Tanrım biz ne haldeyiz.
Mekanı sevdik ayrılmak istemeyiz.
Rehber Ruhsan valizlerimizi taşımız odalarımıza
Dedi ki “Yatmak ister misiniz?”
Ömrün yarısı demek olan yatmak
Hüzünlendirdi Bizi.
Yatmak istemiyoruz Biz.
Amma zor yürüyoruz.
Bir birimize dayak olduk Raman Demir’le ulaştık odalarımıza.
İlk önce Ramazan Demir’in odası gösterildi.
10 numara.
Ben çıktım bir kat yukarı
17 numara.
Az kalsın çıkıyordum 18 nci kat Bayülgen Otağına
Odadan girdim içeri, her yer ahşap ruhu okşayan bir yapı.
Yatak duble, tuvalet ve banyo modern.
İki bardak var masada, bardağa koyacak bir şey ve su yok.
Acaba içilir mi musluk suyu?
Sessizlik, dinginlik, güzellik.
Böyle bir gün Çuvaşistan’da.
Ömrümün Nirvana’sı gibi geldi bana bugün.
Uyumak istemiyorum. Dinginim bilinmeyen bu coğrafyada çaresizim.
Uyumaktan başka yok çare!
İşte karar verdim yatıyor,
Günü bitiriyorum.
Yarın bugünden güzel olacak Mutlak.
Çuvaşistan Suvar kenti
Saat 02.00.
Burası Çuvaşista’nın başkenti Çubuksarı veya Çubukvar.
Gecemiz dingin geçti oldu sabah…
Otelimizden 08.00 da çıkıp başka bir Otelde kahvaltı için hareket ediyoruz.
Kahvaltı mekanı temiz,hizmet ağır ve tatminkar değil.
Kahvaltı yaptığımız yerde Çubuksara Hakimiz.
Yeni yeni şahsiyetsiz binalar yükseliyor.
Gözlerimizi tırmalıyor bu yeni binalar.
Önümüzde yeşil vadi ve idil.
Türkiye’de tahsil yapmış bir Çuvaş kadın
Konya’dan biriyle evlenip buraya yerleşmiş, eşide bize eşlik etti.
Hayatlarından memnunlar, dürüst olursan işler iyiymiş.
İkinci dünya savaşı için inşaa edilen
Şehitlik muhteşem bir alan.
Almanlara karşı kahramanlık gösteren
Ve şehit olan Çuvaşların anıtları var.
En büyük anıt 1917 devriminde
Çara karşı mücadelede İdil’de
Boğulan Vasili İvanoviç Çarpayef’e ait.
Bu Çuvaş kahraman, Kımız kabı bir kolunda
Kımız içerek, yüzüp geçerken tek kolla İdil’i boğulup ölmüş.
Heykeli var görkemli.
İlk uzaya giden Gagarin Çuvaş. Onunda heykeli süslüyor parkı.
1941-1945 kahramanlığı için sönmeyen ateş yanıyor.
II. Dünya savaşında kullanılmış silahlar sergilenmiş parkta.
Modern bir park.
Çuvaşlar Rusların değerli kahraman bir parçası.
Şehitlik ve daha sonra Milli müzeyi gezdik.
Milli yapıda Milli kültürde direnmiş Çuvaşlar.
Yalnız başlarına kendi alfabelerini oluşturmuşlar.
33 harf olan Kril alfabesine dört harf daha ekleyerek;
37 sesli Çuvaş alfabesi oluşturulmuş 1871 lerde.
Bizde milli alfabe 1928 oluştu.
Bu harflerle ilk incil Çuvaşça basılmış.
Müze zengin, Türk ruhunu devam ettiren müzik aletleri müzede.
Savaşçı Amazon kadın heykeli müzede.
Zengin bir milli müze. Rehber doyurucu bilgi verdi bize.
Çubuksarı,
Rusların en güzel şehirlerinden biri.
Sanayi Turizm şehri. İşsizlik oranı %3
İdil kıyısında hafif eğimli bir yamaca kurulmuş bir şehir.
Her yer yemyeşil ve temiz. Nehir göle dönüştürülmüş.
Bir deniz görünümünde. Kıyısında plajları var.
Nehir üzerinde ulaşım için gemiler. Hareket halinde.
Çuvaşlar’da güneşe saygı var. Bu inançlarından geliyor.
Kök Tengri inancından.
En güzel duaları güneş için
“Güneşin ortasında,
Kızıl Şallı Kız”
Diye başlayıp devam eder duaları.
Güneşin ışınlarını genç Kıza benzetir Çuvaşlar…
İdil nehri ortasında bir Kadın heykeli Haşmetli…
Yönü Doğuya dönük.
Heykel Cumhur Başkanının anasıymış.
Liderler kutsanmalı mutlak.
Çuvaş Türkçesi en eski Türkçedir.
Önemli ses değişiklikleri vardır.
Kök aynıdır. Kök Türkçedir. Türkçede kökler tek hecelidir.
Çuvaşça Türk şivelerinin Atasıdır.
Protota Türkçedir.
Türk dilinin sırları Çuvaşçada saklıdır.
Birde Yakutca’da
Arkeik protota Türkçede.
Dört tane çoğul eki varken
Türkçede sadece- ler- lar-
Ekleri kaldı.
2 çoğul ekini unuttuk.
Biz- ve siz deki Z unutulmuş bir çoğul ekidir.
Eski Türkçede N de çoğul ekiydi
Çuvaşça yaşıyor. Ruslar unutturmak için herşeyi yapıyor.
Okullarda Çuvaşca yok.
Evlerde nesilden nesile aktarılıyor.
1,5 milyon Çuvaşca konuşuyor.
Türkçenin Atası bir dil.
Cemaat buraya da bir lise açmış, şimdi kapanmış.
Hain olmasalardı Türkçe açısından faydalı idiler.
M. Ö. 3 yüzyılda göçebe kavimleri tek bayrak altında
Metehan topladı.
Metehan Baturhan’ dır aslında.
Büyük Hun devletini kurdu.
Sarı denizden Atlas okyanusuna uzanan
Roma önlerinde At kişnemeleri
Ve
Nal seslerini duyuran, ülkesini oğulları arasında
Paylaştıran Methan, sülalesi 24 boydur,
Hundurlar.
Sonra ikiye ayrıldılar.
Doğu Hun imparatorluğuna,
Moğollar ve Mancur kavimleride dahildi.
Çuvaşların atalarıdır.
Türk Hunların en batısındaki halk Çuvaşlardır.
Hunlar insanlara ölümü yakınlaştırırdı.
Korku ve güçtüler
Ve
Türktüler.
Hunlar;
Fin- Ogur’ları
Ve
Fars dillerini konuşan halkları kendisine boyun eğdirdi.
Hun devleti M.Ö. 70 yılında,
Çinliler tarafından parçalandı.
Parçalanan, Hun parçaları, Türkler,
Ural’dan Hind okyanusuna kadar uzanan coğrafya da
KUŞAN imparatorluğunu kurdular.
Dil bilimciler, Hunların dilinin,
Çuvaş dilinin kökeni olan dilden geldiğini söylerler.
Türk boyları bu coğrafyalardaki 7 bin yıllık serüveninde,
Bölgeyi yani bu coğrafyayı
Nal sesleri, ok vızıltıları
At kişnemeleri,
Ölüm çığlıklarıyla doldurmuştur.
Bu coğrafyada hala Türk’ün
Görünmez mührü
Ve sancağı vardır.
Tarih yazıyla başlar da, Türk’ün tarihi sözlü ve
Destansı devam eder gider
Zamanda.
Çuvaşlar yiğit insanlar.
Çok eskiden Tanrılarına kızıp onu öldürmek istemişler.
Tanrı bunu anlamış
Çuvaş halkı üzerine bela üstüne bela göndermiş.
Dünyada da sadece Çuvaşlar varmış,
Fakat Tanrı onları,
Birer birer öldürüyormuş.
Halk birliğini, boy düzenini bozup dağılmış.
Değişik, değişik diller oluşmuş.
Millet küçülmüş, zayıflamış
Tanrı’da ölümden kurtulmuş.
Böyle bir Çuvaş efsanesi.
Ve
Var olan Çuvaşistan
Bilinmeyen Çuvaşistan.
Tanrı’nın korktuğu
Çuvaşistan.